11. Hukuk Dairesi 2018/5369 E. , 2019/6629 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 14/03/2018 tarih ve 2014/847-2018/167 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili, müvekkili şirketin Çin"in taşımacılık sektöründe itibarlı bir şirket olduğunu, davalı şirketin müvekkili şirketin çalıştığı taşıma komisyoncularından biri olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişki neticesinde verilen taşıma hizmetlerine karşılık müvekkili şirket tarafından tanzim edilen faturaların davalı borçluya gönderildiğini, davalı borçlunun faturalara bir itirazının olmadığını, ancak davalı tarafından bir ödeme yapılmaması üzerine 23.130,75 USD asıl alacağa istinaden davalı şirket hakkında icra takibi başlatıldığını, davalının borca ve ferilerine itirazı üzerinde takibin durduğunu, takibin itiraz sonucu durdurulmasından sonra davalı şirketin müvekkili şirketin banka hesabına 2.005,00 USD havale gönderdiğini, bu durumun da davalının icra dosyasına yaptığı itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu gösterdiğini ileri sürerek itirazın kısmen iptaline, davalının asıl alacağın %20"sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, birleşen davada, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Asıl davada davalı vekili, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesine göre karşılıklı komisyonculuk yapıldığını, müvekkili şirketin gönderdiği emtiaya davacı tarafından, cari hesap borcu gerekçesiyle, el konularak teslimat yapılmadığını, müvekkilinin vadesi gelmiş borcu olmadığını, davacının elkoyduğu malları gönderen şirketler tarafından da taşıyıcı sıfatı ile müvekkiline rücu edilerek malların bedeli tazmin edildiğini, müvekkili tarafça da bu zararların davacı adına fatura edilip davacı hesabına işlendiğini, davacının verdiği zararın mahsubundan
sonra borcun kalan kısmı davacıya ödendiğini, savunarak asıl davanın reddine, birleşen davada davacı sıfatıyla, asıl davacının hapis hakkını haksız kullanımı nedeniyle müşterilerine yaptığı ödemelere istinaden düzenlediği fatura bedellerinin asıl davacı alacağına takası yoluyla borçlu olmadığının tespitini ya da 21.125,75 USD’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, asıl davada davacının hapis hakkını kullanabileceği mauccel alacağı bulunmadığı, davalının ise hapis hakkının kullanımı nedeniyle zarara uğradığını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile itirazın iptaline, takip bedelinin %20’si oranında icra inkar tazminatına, birleşen davada ise asıl dava davalısının asıl davada takas talebinde bulunduğu, ayrıca dava açmasında hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davalı birleşen davada davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl davada davalı birleşen davada davacı vekilinin birleşen davaya ilişkin tüm, asıl davaya ilişkin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Asıl dava, navlun alacağından doğan meblağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin iptali istemine ilişkindir.
Dava tarihi itibariyle uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın 1201. madde hükmüne göre, navlun alacaklısı taşıyıcının, navlun sözleşmesinden doğan bütün alacakları için Türk Medenî Kanunu"nun 950 ilâ 953"üncü maddeleri uyarınca eşya üzerinde hapis hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir. Gönderme yapılan 4721 sayılı TMK 950. madde hükmüne göre de, hapis hakkının kullanımı için öncelikle alacağın muacceliyeti ile hapis hakkı kullanılan eşya ile muaccel alacak arasına bağlantı bulunması gerekir. Ancak eşya üzerindeki zilyetlik ve zilyedin alacağı ticari ilişkiden doğmuş ise hapis hakkı kullanılacak eşya ile alacak arasında bu bağlantı var sayılır.
Somut olaya gelindiğinde, asıl davada; davacı taşıyıcının alacak talebine karşılık, davalı taşıtan, taşıma işine konu bir kısım malları davacı taşıyan tarafından alıcılara teslim edilmeyerek, alacak ile aynı miktar zarara yol açtığı gerekçesiyle takas def"inde bulunmuştur. Davacı taraf ise hapis hakkına haiz olduğunu ileri sürerek, taşıma konusu bir kısım malların alıcılarına teslim edilmediğine ilişkin davalı savunmasını kabul etmiştir. Mahkemece, asıl davada davacının hapis hakkı bulunmadığı kabul edilmiş, ancak buna ilişkin kısım yönünden gerekçeli karar davacı tarafça temyiz edilmemiştir. Bu durumda, davalı taraf lehine oluşan usulü müktesep hak karşısında asıl davada davalının takas talebi dikkate alınarak, nitelikteki, davacı tarafça alıcılarına teslim edilmeyen mal bedellerinin, davacı alacağından mahsubu ile sonuca ulaşılması gerekirken hatalı değerlendirme ile asıl davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış kararın anılan nedenlerle temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl davada davalı birleşen davada davacı vekilinin birleşen davadaki tüm, asıl davadaki (2) numaralı bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl davada davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün temyiz eden asıl dava davalısı lehine BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 23/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.