Esas No: 2013/18854
Karar No: 2014/11282
Karar Tarihi: 20.05.2014
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2013/18854 Esas 2014/11282 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : Ilgın Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 23.05.2013
No : 2011/408-2013/237
Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Kanunun 63. maddesidir. Söz konusu maddeye göre, Bağ-Kur’un rücu hakkının doğabilmesi için, öncelikle 3. kişinin yani sigortalı dışında kalan bir başka kişinin suç sayılır hareketinin mevcut olması ve bu sebeple Kurumca sigortalıya ya da eşi veya bakmakla yükümlü olduğu kişilere yardım yapılması gerekir.
Temyiz edilmeksizin kesinleşen ceza dosyasında, davalının 2/8, sigortalının ise 6/8 oranında kusurlu bulunduğu, Mahkemece kusur raporu alınmaksızın ceza dosyasında alınan kusur raporuna istinaden hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hakiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır. Bununla birlikte, hukuk hakimi, maddi vakıa ile bağlı ise de; ceza mahkemesinde alınan kusur raporu hukuk mahkemesini bağlayıcı nitelikte bulunmamaktadır.
Bu nedenle, olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuata uygun, soyut ifadelere dayanmayan, uzman bilirkişi kurulundan alınacak kusur raporu ile sonuca gidilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanlış değerlendirme ile hüküm kurulması isabetsizdir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20.05.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.