Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 28/05/2010 tarih, 2010/385-13138 Karar sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Borçluya satış ilanının 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 17. maddesi uygulanmak suretiyle tebliğ edilmek istendiği anlaşılmaktadır.
Tebligat Kanunun 17. maddesi ve Tebligat Tüzüğünün 23.maddesine göre bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenler o yerde bulunmadıkları takdirde, tebliğ o yerdeki daimi memur veya müstahdemlerden birine yapılır. Somut olayda satış ilanı tebligatı, 23.07.2009 tarihinde: “kendisine verilmek üzere aynı adreste çalışan Y.Ç. imzasına” tebliğ edilmiştir. Borçlunun adreste bulunmadığının tespiti yapılmadan çalışana yapılan tebligat usulsüzdür. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında, muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır.
Dairemizin süreklilik arz eden içtihatlarına göre, satış ilanının usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebidir.
Öte yandan 7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun 11., Avukatlık kanunun 41. ve HUMK.nun 62-68.maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur. Bursa 6.İcra Müdürlüğü"nün 2009/3908 esas sayılı dosyası içinde bulunan Bursa 1.İcra Hukuk Mahkemesi"nin 2009/384 esas sayılı (kıymet takdirine itiraz ile ilgili) dosyasına ilişkin karardan, borçlunun vekili olduğu, vekilin davetiye tebliğine rağmen duruşmaya gelmediği, mahkemece, süresi içinde keşif, avans ve giderlerinin yatırılmadığı gerekçesiyle İİK"nun 128a maddesi uyarınca şikayetin reddine karar verildiği, bu hususun alacaklı tarafça da bilindiği görülmektedir. Bu durumda vekilin ayrıca icra dosyasına vekaletname ibrazına gerek olmayıp, borçlunun icra takibinde de vekille temsil edildiğinin kabulü gerekir. Hal böyle olunca satış ilanının borçlu vekiline tebliği gerekirken, tebligatın borçlu asile yapılması usulsüz olup, bu durum da başlıbaşına ihalenin feshi nedenidir.
Ayrıca İİK. nun 106–144.maddelerinde paraya çevirme ile ilgili hükümler yer almış, aynı Kanunun 129/2.maddesine göre, artırma bedelinin taşınmaz için tahmin edilmiş olan kıymetin 2.ihale gününde satış yapılması halinde en az % 40’ını bulması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını karşılaması zorunlu kılınmıştır. Bu durumda satış
bedelinin, tüm icra masraflarını değil, paraya çevirme ve paylaştırma giderlerini geçmesi gerektiğinin hüküm altına alındığı görülmekte, satış talebinden ihale tarihine kadarki paraya çevirme ve paylaştırma giderlerinin hesaplamada dikkate alınması gerekmektedir. Satışı istenen taşınmazın kıymetinin takdiri hakkındaki İ.İ.K.’nun 128.maddesi paraya çevirme başlığını taşıyan III. bölümde bulunmaktadır. Bu nedenle taşınmazın kıymetinin belirlenmesi için yapılan keşif ve bilirkişi masraflarının da tıpkı ilan giderleri gibi paraya çevirme masrafı olarak kabulü gerekir. Somut olayda, taşınmazın 1.ihale günü satıldığı ve 980.750 TL. olan satış bedelinin; 1.628.736 TL. tahmini değerin %60’ı olan 977.241 TL. Rakamına, gazete ilanı için sarf edilen gider olan 2.931 TL. ile kıymet taktiri giderinin eklenmesi halinde oluşan miktarı dahi karşılamadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki, paraya çevirme giderlerine satış yolluğu ve tebligat giderlerinin de ilavesi gerektiğinden Mahkemece, İİK. nun 129/2.maddesi gereğince bu husus da re’sen gözetilerek ihalenin feshine karar verilmesi gerekir.
Açıklanan nedenlerle mahkemece şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup kararın bu nedenlerle bozulması gerekirken sehven onandığı anlaşıldığından karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin karar düzeltme itirazlarının kısmen kabulü ile Dairemizin 28/05/2010 tarih ve 2010/385-13138 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 23/12/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.