
Esas No: 2021/3153
Karar No: 2021/4879
Karar Tarihi: 06.10.2021
Danıştay 4. Daire 2021/3153 Esas 2021/4879 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2021/3153
Karar No : 2021/4879
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, şirket kanuni temsilcisi sıfatı ile tanzim ve tebliğ edilen … tarih … sayılı ödeme emrinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Danıştay bozma kararı üzerine Vergi Mahkemesinin temyize konu kararıyla; davacının asıl borçlu şirketin 17/10/2007 ila 15/05/2008 tarihleri arasında şirket ortağı ve kanuni temsilcisi olduğu, şirket adına düzenlenen ödeme emrinin şirket kanuni temsilcisine 12/10/2013 ve 07/09/2013 tarihinde tebliğ edildiği, akabinde davacının kanuni temsilci olduğu dönemlere ilişkin olduğu anlaşılan amme alacaklarının davacıdan tahsili için 30/10/2013 tarihinde dava konusu ödeme emrinin düzenlenerek tebliğ edildiği, şirket malvarlığı üzerine 10/09/2014 tarihinde haciz işlemlerine başlandığı ancak malvarlığının bulunamadığı, davalı idare tarafından kanuni temsilciye ödeme emri düzenlenebilmesi için ödeme emrinin düzenlendiği tarihten önce şirket malvarlığının araştırılarak amme alacağının şirketten tahsil edilemeyeceğinin ortaya koyulması gerekirken şirkete yapılan ödeme emrinin tebliğinden kısa bir süre sonra davacı adına ödeme emri düzenlendiği, bu süre içerisinde malvarlığı araştırmasının yapılmadığı, malvarlığı araştırmasının davacıya dava konusu ödeme emri düzenlendikten sonra 10/09/2014 tarihinde yapıldığı, araştırmanın da trafikte kayıtlı araç, deniz taşıtları ve taşınmazla sınırlı kaldığı, bankalar nezdinde vs. başkaca bir araştırmanın yapılmadığı görülüğünden yasal olarak dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği tarih itibariyle asıl borçlu şirketten amme alacağının tahsil edilemeyeceğinin somut olarak ortaya konulamadığı, amme alacağının şirketin malvarlığından tahsil edilemeyeceği kesinlik kazanmadan kanuni temsilci davacı adına ödeme emri düzenlendiği anlaşıldığından dava konusu ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, 6183 sayılı Kanun uyarınca kanuni temsilcilerin, tüzel kişilerin ödenmeyen vergi borçlarından sorumlu olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesinde; tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde, bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı bildirilmiştir.
Yukarıda anılan yasal düzenlemelere göre, ödeme emri içeriği vergi/ceza borcunun öncelikle şirket tüzel kişiliğinden tahsilinin kısmen veya tamamen imkansız hale gelmesi, ancak bundan sonra kanuni temsilci adına ödeme emri ve haciz işlemleri tesis edilerek amme alacağının tahsili yoluna gidilmesi gerekmektedir.
30/10/2013 tarihinde dava konusu emrinin düzenlenerek tebliğ edildiği, şirket malvarlığı üzerindeki araştırmanın ise 10/09/2014 tarihinde yapıldığı hususunun davalı idarenin ara karar cevabı ile kabul edildiği, kanuni temsilci adına ödeme emri düzenlenmeden önce amme alacağının şirketten tahsilinin imkansız hale geldiğini gösterir malvarlığı araştırması yapılmadığından, temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesinde; tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde, bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı bildirilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının asıl borçlu şirketin 17/10/2007 ila 15/05/2008 tarihleri arasında şirket ortağı ve kanuni temsilcisi olduğu, asıl borçlu şirkete ait amme alacakları için şirket adına düzenlenen ödeme emrinin şirket kanuni temsilcisine 12/10/2013 ve 07/09/2013 tarihinde tebliğ edildiği, akabinde davacının kanuni temsilci olduğu dönemlere ilişkin olduğu anlaşılan amme alacaklarının davacıdan tahsili için 30/10/2013 tarihinde dava konusu ödeme emrinin düzenlenerek tebliğ edildiği, şirket malvarlığı araştırmasının 10/09/2014 tarihinde yapıldığı, asıl borçlu şirket adına kayıtlı araç, gayrimenkul, deniz taşıtı, iş makinesi, sivil hava aracı olmadığının tespit edildiği ayrıca şirketin banka hesaplarına muhtelif dönemlerde e-haciz tatbik edildiği ve amme alacağının asıl borçlu şirketten tahsiline imkan olmadığının ortaya konulduğu anlaşılmaktadır.
Ödeme emri içeriği vergi/ceza borcunun öncelikle şirket tüzel kişiliğinden tahsilinin kısmen veya tamamen imkansız hale gelmesi, bundan sonra kanuni temsilci adına ödeme emri ve haciz işlemleri tesis edilerek amme alacağının tahsili yoluna gidilmesi gerekmekle beraber, davalı idarece davacı adına ödeme emri düzenlendikten sonra gerekli araştırma yapılarak, asıl borçlu şirket adına kayıtlı mal olmadığı ortaya koyulmuştur.
Kaldı ki, davacı kanuni temsilcinin de sorumluluktan kurtulmak için; vergi borçlusunun malı olduğu, malları üzerindeki haciz ve malların paraya çevrilmesi işleminin henüz tamamlanmadığı, asıl borçlunun hacze konu başka mal, hak ve alacakları bulunduğu, vergi borcunun ödenmesi amacıyla asıl borçlu ile vergi dairesinin anlaşarak ödeme planı yaptıkları, asıl borçlunun teminat gösterdiği, kendisinin sorumluluğuna başvurulmasından önce, (varsa) müteselsil borçlu veya kefile başvurulması gerektiği, vergi borcunun, ait olduğu dönemde ödenmiş olduğu vb. herhangi bir iddiası olmadığı gibi, daha sonra davalı idare tarafından yapılan araştırmada da asıl borçlu şirketin, borcu karşılayacak mal varlığı olmadığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar, bozulması istenen kararda bankalar nezdinde araştırma yapılmadığı belirtilmekte ise de; davalı idarenin … tarih ve … sayılı ara karar cevabından, ve yazı eklerinden ilgili şirketin banka hesaplarına muhtelif dönemlerde haciz bildirileri gönderildiği, dolayısıyla bankalar nezdinde de malvarlığı araştırması yapıldığı, davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının …'nin karşı oyu ve oyçokluğuyla BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/10/2021 tarihinde karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyorum.