1. Hukuk Dairesi 2015/18147 E. , 2019/1085 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tazminat davası sonunda, yerel mahkemece 272,980,987,766 ve 684 parsel sayılı taşınmazların tescillerinin yolsuz olduğu gerekçesi ile bu parseller yönünden davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19.02.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen dahili davalı ... gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanları ...’in adına kayıtlı 331, 334, 766, 769, 980 , 987, 681, 684, 272, 276, 1009, 1192, 1195, 1202, 1205 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını mirastan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olarak davalıların mirasbırakanı olan oğlu ..."a temlik ettiğini, taşınmazların bir kısmının dava dışı üçüncü şahıslara satıldığını, vesayet altında bulunan tapu kayıt maliki mirasbırakanın paylarını hukuka aykırı bir biçimde mirasçılardan kaçırmış olması sebebi ile ...’nin haksız bir biçimde zenginleştiğini, davalıların da mirasçı olarak bu haksız zenginleşmesinden sorumlu olduklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile söz konusu taşınmazların dava tarihindeki değeri olan 10.000 TL"nin faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın zamanaşımına uğradığını, sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için gerekli şartların gerçekleşmediğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece, öncelikle davanın veraset ilamında bulunan Fevzi mirasçılarından ..."e (ölü ise mirasçılarına) yöneltilmesi suretiyle taraf teşkilinin sağlanması ve ondan sonra işin esasına girilerek taraf delillerinin toplanıp yukarıda değinilen ilkeler ve saptamalar nazara alınarak hasıl olacak sonuç çerçevesinde 5 adet (272, 684, 766, 980, 987 parsel sayılı) taşınmaz yönünden bir karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.” gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde 272, 980, 987, 766 ve 684 parsel sayılı taşınmazların tescillerinin yolsuz olduğu gerekçesi ile bu parseller yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, hükmüne uyulan bozma ilamında gösterildiği şekilde işlem yapılarak karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde olmadığından reddine.
Davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince,
Eldeki davanın 10.000 TL değer gösterilmek sureti ile açıldığı, davacının bozmadan sonra 06.05.2015 tarihli dilekçesi ile davayı ıslah ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği gibi, 04.02.1948 tarih ve 10/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ıslah, soruşturma ve yargılama bitinceye kadar yapılabilir, Yargıtay"ca karar bozulduktan sonra hüküm mahkemesince yeni tahkikat sırasında ıslah yapılmasına olanak yoktur. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177/1. maddesi de aynı doğrultuda ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği hükmünü içermektedir. Bozmadan sonra ıslahın olanaklı olduğuna dair açık ya da örtülü bir hüküm de yasada yer almamaktadır.
Hâl böyle olunca, bozma kararından sonraki ıslah isteğinin reddedilmesi ve dava dilekçesindeki istekle bağlı kalınarak karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde karar verilmiş olması isabetsizdir.
Kabule göre de, dava konusu 272,980,987,766 ve 684 parsel sayılı taşınmazlarda mirasbırakanın 1/3’er paylarının olduğu ve bu payların devredildiği, keşif sonucu beş adet taşınmazın toplam değerinin 257.632 TL olarak belirlendiği, mirasbırakan tarafından devredilen kısmın değerinin ise 85.877.33 TL’ye tekabül ettiği, bu miktar üzerinden davacının payına düşen değerin ise 21.469,33 TL olmasına rağmen mahkemece fazla miktarda tazminata hükmedilmesi de doğru değildir.
Öte yandan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 297/2.maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesine yer verildiği açıktır.
Yine Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/12-705 E-2017/832 K nolu ilamında da belirtildiği üzere; Yerel mahkeme kararı, bozma kararı ile birlikte ortadan kalkıp hukuki geçerliliğini yitirmekte olup, bozulan karar sonraki kararın eki niteliğinde değildir. Bu nedenle bozma kararına uyulduktan sonra kurulacak yeni hüküm HMK" nın 297. maddesine uygun olarak oluşturulmalıdır.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.05.2014 gün, 2013/9-1989 E., 2014/657 K.; 05.10.2011 gün ve 2011/20-607 E., 2011/604 K.; 10.10.2012 gün 2012/9-851 E., 2012/705 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.
Bu nedenle somut olayda, mahkemenin bozmadan sonra verdiği kararın hüküm fıkrasında yer alan ve bozmaya konu yapılmayan kısım yönüyle de (11 det taşınmaz yönünden) ilk hükümdeki gibi karar tesis etmesi gerekmektedir.
Mahkemece HMK" nın 297. maddesi gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
Davalıların değinilen yönler itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19/02/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.