Esas No: 2016/204
Karar No: 2016/243
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2016/204 Esas 2016/243 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2016 / 204 KARAR NO : 2016 / 243 KARAR TR : 11.04.2016 |
ÖZET: 2918 sayılı Yasa’dan kaynaklanan sorumluluk davasının ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : E.Ü.
Vekili :Av. N.Y.
Davalı :Üsküdar Belediye Başkanlığı
Vekilleri : Av. İ.K. & Av. M.E.A.
O L A Y : Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; 29.11.2009 tarihinde davacının sevk ve idaresindeki 34 HUZ 66 plakalı araç ile seyir halinde iken karşı tarafından gelen H.A. yönetimindeki 34 UJ 0015 plakalı araç ile çarpıştığını, maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, kazaya sebep olanın davalı belediye olduğunu, davalı belediyenin sorumluluk bölgesinde bulunan Dereboyu Caddesi üzerinde Pazar günü kurulan pazardan dolayı bölünmüş yolun çift taraflı çalıştırılan kısmı için herhangi bir önlem ve tedbir alınmadığından yolun giriş ve çıkışında bahse konu yerin çift yönlü çalıştırıldığına dair herhangi bir trafik işareti ve levha konulmadığından kazanın gerçekleştiğini belirterek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla toplam 4.158,76 TL maddi ve 1.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
ÜSKÜDAR 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ:04.09.2012 gün ve E:2012/207 K:2012/904 sayılı kararında; “…bilirkişi raporu gerekçeli olup, hüküm kurmaya yeterli olmakla bilirkişi raporu da dikkate alınarak dava konusu kazanın meydana gelmesinde davalının % 100 nispetinde kusurlu olduğu davacının maddi zararın ise 3.158,76 TL olup iş kaybı zararının 450,00 TL olduğu ancak davacı tara aracının onarım süresince araç kiraladığına ilişkin faturayı ibraz edemediğinden davanın aşağıdaki şekilde kısmen kabulüne ayrıca manevi tazminat şartları oluşmadığından ise manevi tazminat talebinin ise reddine karar vermek gerekmiştir…” şeklindeki gerekçe ile, davanın kısmen kabulüne, 3.158,76 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, manevi tazminat talebinin ise reddine karar vermiş ve karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ:20.05.2013 gün ve E:2013/5547 K:2013/7259 sayılı kararında; “…belediyeler kamu tüzel kişileri olup, görmekle yükümlü bulundukları kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı sorumlulukları özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Kamu tüzel kişilerinin, yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkileri kullanırken oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanmakta olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayanılarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun"un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, yapım ve bakımından sorumlu olduğu bölgedeki yolun bir tarafını trafiğe kapatan diğer tarafını da çift yönlü trafiğe açan ve bunu yaparken de trafik güvenliği ve akışının sağlanması için gerekli önlem ve tedbirleri almayan belediye aleyhine hizmet kusuruna dayanılarak dava açıldığından, mahkemece, adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir…” şeklindeki gerekçe ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.
İSTANBUL ANADOLU 11. SULH HUKUK MAHKEMESİ:21.11.2013 gün ve E:2013/560 K:2013/801 sayılı kararı ile Yargıtay bozma ilamına uyarak, bozma ilamındaki gerekçelerle görevsizlik kararı vermiş; karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu kez, 3.158,76 TL maddi tazminat istemi ile idari yargı yerinde dava açmıştır.
İSTANBUL 9. İDARE MAHKEMESİ:06.03.2015 gün ve E:2014/670 K:2015/430 sayılı kararında; “…2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 19.01.2011 tarih ve 27820 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6099 Sayılı Kanun ile değiştirilen 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmü yer almaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının 34 HUZ 66 plakalı aracının 29.11.2009 tarihinde maddi hasarlı trafik kazasının davalı idarenin bölünmüş yolda yolun çift yönlü çalıştırıldığına dair önlem ve tedbir almadığı, trafik işareti ve, levha koymadığından bahisle meydana geldiği iddia edilerek tespit giderleri dahil toplam 3.158,76 TL zararının kaza tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte tazmini istemiyle adli yargıda dava açıldığı, adli yargının görevsizlik kararı üzerine mahkememiz de bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
2918 Sayılı Kanunda 6099 sayılı Kanunla yapılan değişikle, 2918 Sayılı Kanunda kamu kurum ve kuruluşlarına verilen görevlerin ya da yüklenen sorumlulukların ilgili idare tarafından gereği gibi yerine getirilmemesi nedeniyle meydana gelen trafik kazası neticesi ortaya çıkan zararın tazmini istemiyle açılacak davaların adli yargı mercilerinde çözüme kavuşturulacağı öngörülmüştür. Dolayısıyla, 2918 Sayılı Kanun uyarınca idareye karşı hizmet kusuru bulunduğundan bahisle açılacak tazminat davaları adli yargının görev alanına girmektedir.
Bakılan davada; davalı idarenin gerekli tedbirleri almadığı iddiasıyla 2918 Sayılı Kanun uygulamasından kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözümünün 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 110. maddesi hükmü uyarınca adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varılmıştır.
Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden, dava konusu işlemin Vergi Mahkemesinin görevine giren vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin bulunmadığı gibi idare mahkemesinin görevine giren iptal veya tam yargı davasına konu bir işlem ile ilk derecede Danıştayca çözümlenecek bir işlemde olmadığı, özel hukuk ilişkisinden doğan ve adli yargının konusuna giren bir işlem olduğu anlaşılmaktadır…” şeklindeki gerekçe ile davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, karara davacı vekilince itiraz edilmiş olup, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dördüncü Kurul’un 05.11.2015 gün ve E:2015/669 K:2015/261 sayılı kararı ile itirazın reddine, kararın onanmasına karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.
Davacı vekili idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 11.04.2016 günlü toplantısında:
İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa"nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, trafik kazası nedeniyle meydana gelen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmış tazminat davasına ilişkindir
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
Dava dosyalarında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda; davacının 34 HUZ 66 plaka sayılı araç ile Ümraniye sınırları içindeki Dereboyu Caddesi üzerinden Üsküdar istikametine seyir halinde iken bölünmüş yolda yolun çift yönlü çalıştırıldığına dair önlem ve tedbir alınmadığı, trafik işareti ve levhanın olmaması nedeniyle meydana gelen kaza nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, İstanbul Anadolu 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin 21.11.2013 gün ve E:2013/560 K:2013/801 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul Anadolu 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin 21.11.2013 gün ve E:2013/560 K:2013/801 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 11.04.2016 gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Nuri NECİPOĞLU
|
Üye Ali ÇOLAK
Üye Süleyman Hilmi AYDIN |
Üye Yusuf Ziyaattin CENİK
Üye Mehmet AKBULUT |
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ
Üye Yüksel DOĞAN |
KARŞI OY
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.11.04.2016
ÜYE
Süleyman Hilmi AYDIN