Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/24111
Karar No: 2019/6033
Karar Tarihi: 19.03.2019

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2016/24111 Esas 2019/6033 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2016/24111 E.  ,  2019/6033 K.

    "İçtihat Metni"



    MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ


    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:


    YARGITAY KARARI


    A)Davacı İsteminin Özeti
    Davacı vekili 22.05.2014 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı kurumda 31.09.2000-31.08.2013 tarihleri arasında öğretim görevlisi olarak çalıştığını, son ücreti net 6.360.90 TL olan müvekkilinin yaşadığı sağlık sorunları ile daha yakın ilgilenebilmek için 1475 sayılı kanunun 14/1-5 maddesindeki yasal koşulları sağlamış olması nedeniyle Beşiktaş SGM’den aldığı 08.07.2013 günlü belgeyi de ekleyerek ... Noterliğinden keşide ettiği 08.07.2013 günlü ihtarname ile iş sözleşmesini sona erdirdiğini, bahse konu ihtarname ile hak kazandığı kıdem tazminatı ile ücretli izin, fazla mesai ve davalı adına basılmış makalelerden doğan ücret alacaklarının ödenmesini talep etmiş ise de, herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi bu konuda ...Noterliğinden keşide olunan 07.10.2013 günlü ihtarnamenin de bir sonuç vermediğini iddia ederek; ödenmeyen kıdem tazminatı, makale ücreti, 28 günlük ücretli izin ve fazla mesai alacaklarından oluşan toplam 18.550 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 10/11/2015 harç tarihli ıslah dilekçesi ile taleplerini artırdığı anlaşılmıştır.
    B)Davalı Cevabının Özeti
    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili Üniversite nezdinde öğretim üyesi olarak görev yaptığını, Uyuşmazlık Mahkemesinin 05.11.2012 gün ve Yargıtay 22. H.D.’nin emsal kararları çerçevesinde uyuşmazlığın idari yargının görev ve yetki alanında kalması nedeniyle davacının kıdem tazminatı talebinin yargı yolu yanlışlığı dolayısıyla reddinin gerektiğini, talep konusu işçilik alacakları belirlenebilir nitelikte olduğundan HMK’nın 109/2 maddesine göre kısmi dava açılamayacağını, müvekkili Üniversitede 14.09.2000-31.08.2013 tarihleri arasında çalışan davacının, dava dilekçesinde de belirttiği üzere iş sözleşmesini İşk. 14/1-5 bendi hükmüne göre 31.08.2013 tarihinde sona erdirmek istediğini ilettiğini, ilk başta bu talebi uygun görülerek 31/08/2013 tarihi itibariyle çıkış işlemleri yapılarak Üniversite ile ilişiği kesilmiş ise de, akabinde davacının asıl amacının başka bir Vakıf Üniversitesi olan Kültür Üniversitesinde çalışmak olduğunun ve yasa hükmünün amacına aykırı olarak başka bir Üniversitede Dekan yardımcısı olarak işe başlayabilmek için sözleşmesini feshettiğinin ve fesih anındaki iradesinin bir başka işyerinde çalışmak olduğunun anlaşılması üzerine, kıdem tazminatına hak kazanamayacağından herhangi bir ödeme yapılmadığını, davacının müvekkili Üniversiteye ihbar tazminatı ödeme borcu olduğunu, yıllık ücretli izin alacağı isteminde de bulunmuş ise de, yıllık izin alacağının 5 yıllık zaman aşımına tabi olduğunu, bu nedenle davacının Mayıs 2009 öncesi dönem için izin ücreti talep hakkı olamayacağını, her yıl 30 gün izin hakkı olan davacının Mayıs 2009 ayından sonraki 2013 yılına kadar hak ettiği izin süresi 120 gün olup kullandığı 109 günlük izin süresinin tenzili ile talep edebileceği izin ücreti alacağının en fazla 11 gün için olabileceğini, ancak ödeme borcu doğan ihbar tazminatının takas-mahsubu halinde davacının izin ücreti talep hakkı olamayacağını, aksine müvekkilinin alacaklı olduğunu, davacı tarafından hiçbir açıklamada bulunmaksızın fazla mesai ücreti talep etmiş ise de, bu konuda ispat yükümlülüğü davacıya ait olup fazla mesai iddiasını kanıtlayıcı herhangi bir delilin dava dilekçesi ekinde sunulmamış olması nedeniyle bu talebinin reddi gerektiğini savunarak; haksız davanın görev-yargı yolu, usul ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    C)Yerel Mahkeme Kararının Özeti
    Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    D)Temyiz
    Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
    E) Gerekçe:
    Anayasa’nın 131"nci maddesine göre “Vakıflar tarafından kurulan Yükseköğretim Kurumları, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan Yükseköğretim Kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabidir”.
    2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 3/l maddesine göre “Öğretim Elemanları: Yükseköğretim Kurumlarında görevli öğretim üyeleri, öğretim görevlileri ve araştırma görevlileridir”.
    2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun Ek. 2. maddesi uyarınca “Vakıflar; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali ve idari hususlar dışında, akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu Kanunda gösterilen esas ve usullere uymak kaydıyla, Yükseköğretim kurumları veya bunlara bağlı birimlerden birini veya birden fazlasını ya da bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın, ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda yüksek nitelikli işgücü yetiştirmek amacıyla, bu Kanun hükümleri çerçevesinde kalmak şartıyla meslek yüksekokulu kurabilir. Bu meslek yüksekokulu, kamu tüzel kişiliğini haiz olup, Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur. Kurulacak meslek yüksekokullarına, meslek ve teknik eğitim bölgesinde gereksinim duyulması esastır”. Aynı Kanun"un ek. 5. maddesine göre “Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının, vakıf yönetim organı dışında en az yedi kişiden oluşan bir mütevelli heyeti bulunur. Mütevelli heyet üyeleri, vakıf yönetim organı tarafından dört yıl için seçilir, süresi biten üyeler yeniden seçilebilir. Mütevelli heyet üyelerinin yaş sınırlaması hariç Devlet memuru olma niteliklerine sahip bulunmaları ve en az üçte ikisinin lisans düzeyinde yükseköğrenim görmüş olması gerekir. Mütevelli heyet üyeleri kendi aralarından bir başkan seçer. Mütevelli heyet vakıf yükseköğretim kurumunun tüzel kişiliğini temsil eder. Vakıf yükseköğretim kurumlarının yöneticileri Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü alınarak mütevelli heyet tarafından atanır. Mütevelli heyet; vakıf yükseköğretim kurumu yöneticilerine uygun gördüğü ölçüde yetkilerini devredebilir. Yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerini yapar, atamalarını ve görevden alınmalarını onaylar, yükseköğretim kurumunun bütçesini onaylar ve uygulamaları izler, ayrıca vakıfça hazırlanan yönetmelik hükümlerine göre diğer görevleri yürütür”.
    Uyuşmazlık Mahkemesi yargı yolu belirlenmesinde Vakıf Üniversiteleri ile öğretim elemanları arasındaki uyuşmazlıklarda idari yargının görevli olduğunu şu gerekçelerle belirtmektedir. “Vakıf Üniversitesinin, sürekli ve düzenli nitelikteki kamu hizmetinde çalıştırdığı öğretim elemanın; statüsü, göreve alınması, hak ve yetkileri gözetildiğinde, İdare Hukuku kapsamında bir kamu personeli olduğu açıktır. Bununla birlikte, öğretim elemanın sözleşmesinin feshine ilişkin üniversite işleminin idare hukuku anlamında bir idari işlem olduğunda kuşku bulunmamakla birlikte, bu idari işlemden kaynaklanan tazmin isteminin (taraflar arasındaki ihbar ve kötüniyet tazminatı alacağına ilişkin olan davanın,) 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. Maddesinin b fıkrasında belirtilen; ‘’İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları‘’ kapsamında idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir”(29.12.2014 gün ve 2014 / 1053 E, 2014/1105 K, Aynı yönde 5.11.2012 gün ve 2012/189 E., 2012/234 K., 05.11.2012 gün ve 2012/190 E. , 2012/235 K., 24.12.2012 gün ve 2012/273 E. , 2012/289 K.).
    Aynı doğrultuda Danıştay’ın da idari yargının görevli olduğuna dair kararları mevcuttur. Anayasa"nın 130. maddesinde vakıf yükseköğretim kurumlarının mali ve idari konular yönünden farklı hükümlere tabi kılınması buralarda çalışan akademisyenlerin mesleki güvenceden yoksun kılınmasına neden olmaz; Anayasa koyucunun vakıf üniversitesi ve devlet üniversitesi arasında mesleki güvenceler bakımından bir ayrım amaçladığı düşünülemeyeceğinden vakıf üniversitelerindeki akademik personelin mesleki güvenceleri yönünden özel hukuk hükümlerine tabi olmaları Anayasa"ya aykırı olacaktır. Kaldı ki, aynı yükseköğretim kamu hizmetini yerine getiren ancak farklı tip üniversitelerde görev yapan akademisyenlerin mesleki güvenceleri yönünden, bir kısmının kamu hukukuna, bir kısmının özel hukuka tabi olmalarını düzenleyen bir hüküm Anayasa’da ve 2547 sayılı Kanun’da bulunmamaktadır(Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 12.3.2010 tarihli ve ilgili 2010/5 E. sayılı kararı)
    Keza Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 23/2. maddesi uyarınca; Vakıf Yükseköğretim Kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda Devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır” hükmü var ise de görev ancak kanunla düzenlenir. Kaldı ki yönetmelik hükmü görevi değil, özlük haklarına 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanacağını düzenlemiştir. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununda ise görev konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.
    Anayasa’nın 31. maddesi düzenlemesi ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu hükümleri ve özellikle kadroların akademik yönden belirlenmesi, sözleşmelerin onaya tabi tutulması dikkate alındığında, vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim elemanlarının idari sözleşmelerle çalıştığının kabulü gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarında hareketle 2013 yılında, Vakıf Üniversitesi ile öğretim elemanı arasındaki uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğuna karar vermiştir(Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 09.12.2013 gün ve 2013/34603 E, 2013/28476 K).
    Somut uyuşmazlıkta, Vakıf Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışan davacının Devlet Üniversitelerinde olduğu gibi idari sözleşme ile çalıştığı, uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğu anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK.un 114 ve 115. maddeleri uyarınca yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile davanın usulden reddi yerine esastan karar verilmesi hatalıdır.
    F) SONUÇ:
    Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenden dolayı BOZULMASINA, temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine 19.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
















    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi