11. Hukuk Dairesi 2018/1112 E. , 2019/6571 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Çorum 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 18/07/2017 tarih ve 2013/688 E.- 2017/505 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi"nce verilen 08/01/2018 tarih ve 2017/1020 E.- 2018/25 K. sayılı kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 22.10.2018 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin %18.75 hissesinin sahibi olup, 17.12.2012 tarihine kadar yönetim kurulu başkanlığı, 17.12.2012 tarihinden sonra da yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, ancak bu tarihten sonra şirkete alınmadığını, hiçbir bilgi ve belge verilmediğini, yönetim kurulu toplantılarına çağrılmadığını, davalı şirketin 07.03.2013 tarihinde olağan genel kurul yaptığını, 15.02.2013 tarihinde iki yönetim kurulu üyesi ile alınan kararla genel kurulun toplantıya davet edildiğini, oysa yönetim kurulunun beş kişilik bir heyetten oluştuğunu, bu durumda TTK m. 390 hükmünde öngörülen usul ve nisaba göre karar alınmadığını, dolayısıyla toplantıya davetin yok hükmünde olduğunu, Yönetmeliğin 10/1. maddesi kapsamında genel kurula ilişkin davette toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazetelerin iadeli taahhütlü mektupla pay sahiplerine bildirilmesi gerektiği, ancak sadece toplantı günü ile gündemin bildirildiğini, toplantı davetinde esas sözleşme değişikliği var ise eski ve yeni şekillerinin yer alması gerekmesine rağmen bu hususa riayet edilmediğini, toplantı ilanlarında, finansal tablo ve raporların pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulduğunun da yer almadığını, vekaleten temsil edilecek pay sahipleri için vekaletname örneğinin davet ilanında bulunmadığını, toplantıda müvekkilinin TTK’nın 420. m. hükmü uyarınca toplantının ertelenmesini talep ettiğini, bu talebin yerine getirilmediğini, böylece müvekkilinin bilgi alma ve inceleme hakkının sınırlandırıldığını ve ortadan kaldırıldığını, usulüne uygun olarak yönetim kurulunca alınmış bir genel kurula davetin bulunmaması, toplantıya çağrının usulüne göre yapılmaması, gündemin gereği gibi ilan edilmemesi, inceleme ve bilgi alma hakkının kullandırılmaması, TTK m. 420 gereği erteleme kararı verilmesi zorunlu iken, buna uyulmadığını ileri sürerek, genel kurulda alınan kararların butlanı, aksi halde iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu genel kurul toplantısında alınan kararların ana sözleşme, yasa ve objektif iyiniyet kurallarına uygun olup, butlanı ya da iptalini gerektirir herhangi bir yönünün bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, genel kurul toplantısına davetin ve alınan kararın asgari koşullarının oluştuğu ayrıca, bu gibi eksikliklerin bulunmasının hukuken yokluk yaptırımı ile değil iptal edilebilirlik yaptırımı ile karşılaşacağı ancak davacının TTK’nın 446. maddesi kapsamında iptal davası açabilecek kişiler kapsamında olmadığı ayrıca, anılan maddeye dayalı olarak açılan davalarda bahse konu usulsüzlüklerin genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunun da ispatlanması gerektiği, yapılan basit usul hatalarının sırf bu yüzden genel kurul kararını iptale götürmesinin kanunun ve şirketler hukukunun lafzına ve amacına aykırı olacağı gibi, TMK’nın 2. maddesine de aykırılık teşkil ettiği, davacının şirketteki konumu da dikkate alındığında şirket defter ve belgelerini inceleme yetkisinin elinden alındığına dair herhangi bir delil bulunmadığı, 2, 3, 5, 7, 8 nolu kararların oybirliği, 6 ve 9 nolu kararların ise oy çokluğu ile alındığı, her ne kadar davacı tarafça genel kurul tutanağına muhalefet şerhinin geçirilmemesinin şirket sorumluluğunda olduğu beyan edilmiş ise de peşin muhalefetin hukuken geçerli bir muhalefet şerhi olarak kabul edilemeyceği ve "Genel Kurul Talimat Bildirim Formu" nun geçerli bir muhalefet şerhi olarak görülmediği, toplantıya katılan ortağın genel kurul kararları aleyhine iptal davası açabilmesi için karara muhalif kalarak keyfiyeti tutanağa geçirtmesi gerektiği, bu hususun dava şartlarından olduğu, kararların bir çoğunun oy birliği ile alındığı, davacının bu karara muhalefet etmediği gibi, muhalefetini zapta da geçirmediğinden iptal davası açma şartının oluşmadığı, davacının tutanağın elden gezdirme suretiyle kararın alındığı iddiasının da iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı kapsamında olup, davalının muvafakatinin bulunmadığı, davacının genel kurula katılımı ve oylamaya katılması neticesinde yürürlük kazanan genel kurul kararının TMK’nın 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralı kapsamında hukuka uygun olduğu, butlan ve iptal edilebilirlik şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekilince istinaf isteminde bulunulmuştur.
İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, mahkeme kararı ve gerekçesinin kanuna ve usule uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davalı şirketin 07.03.2013 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların butlanı, aksi takdirde iptali istemine ilişkin olup, yukarıda da özetlendiği şekilde ilk derece mahkemesince davanın reddine, davacı vekilince istinaf isteminde bulunulması üzerine yapılan istinaf incelemesinde de istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Ancak, davacı tarafça dava konusu genel kurul toplantısı çağrı kararının alındığı 15.2.2013 tarihli yönetim kurulu kararının, davalı şirketin yönetim kurulu 5 üyeden oluşmasına rağmen 2 üyeyle ve toplantı yapılmaksızın alındığı iddia edilmiştir.
6102 sayılı TTK"nın ""Yönetim Kurulu Toplantıları"" başlıklı 390. maddesinde ""Esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Bu kural yönetim kurulunun elektronik ortamda yapılması hâlinde de uygulanır. Yönetim kurulu üyeleri birbirlerini temsilen oy veremeyecekleri gibi, toplantılara vekil aracılığıyla da katılamazlar. Oylar eşit olduğu takdirde o konu gelecek toplantıya bırakılır. İkinci toplantıda da eşitlik olursa söz konusu öneri reddedilmiş sayılır. Üyelerden hiçbiri toplantı yapılması isteminde bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu kararları, kurul üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı, karar şeklinde yazılmış önerisine, en az üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayı alınmak suretiyle de verilebilir. Aynı önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olması bu yolla alınacak kararın geçerlilik şartıdır. Onayların aynı kâğıtta bulunması şart değildir; ancak onay imzalarının bulunduğu kâğıtların tümünün yönetim kurulu karar defterine yapıştırılması veya kabul edenlerin imzalarını içeren bir karara dönüştürülüp karar defterine geçirilmesi kararın geçerliliği için gereklidir. Kararların geçerliliği yazılıp imza edilmiş olmalarına bağlıdır. "" hükmü düzenlenmiştir.
""Genel Kurula Çağrı"" ise, aynı Yasa"nın 410 ila 412. maddelerinde düzenlenmiş olup 410. maddeye göre genel kurul, süresi dolmuş olsa bile, yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrılabilir.
""Çağrısız Genel Kurul"" başlıklı 416. maddesinde ise, ""Bütün payların sahipleri veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde, genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın, genel kurul olarak toplanabilir ve bu toplantı nisabı varolduğu sürece karar alabilirler. Çağrısız toplanan genel kurulda, gündeme oybirliği ile madde eklenebilir; aksine esas sözleşme hükmü geçersizdir. "" hükme bağlanmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut uyuşmazlığa dönüldüğünde, her ne kadar dosyada dava konusu genel kurul toplantı çağrı kararının alındığı 15.02.2013 tarihli yönetim kurulu kararı bulunmasa da, 12.01.2015 tarihli, ayrık bilirkişi raporunda, genel kurulun 5 kişilik yönetim kurulunun 2 üyesi tarafından toplantıya çağrıldığı, bu durumda bir yönetim kurulu kararından ve geçerli bir çağrıdan bahsedilemeyeceği belirtilmiş, dosyaya ibraz edilen davalı şirketin ""2012 yılı Olağan Genel Kurul Gündemi""ne ilişkin belgede ise, 5 kişilik yönetim kurulundan 4 yönetim kurulu üyesinin imzasının bulunduğu, davacının genel kurul toplantısı sırasında ibraz ettiği ""Genel Kurul Talimat Bildirim Formu"" başlıklı belgenin 1. maddesinde, genel kurula davetin kanuna aykırı olduğu bildirilerek 3. maddesinde de toplantı yapılmaması isteminde bulunulduğunun anlaşılması karşısında mahkemece öncelikle, dava konusu genel kurul çağrısının yapıldığı 15.2.2013 tarihli yönetim kurulu kararı incelenerek, TTK"nın 390. maddesinde belirtilen usul ile ve ayrıca toplantı ve karar nisaplarına uygun olarak alınıp alınmadığı tespit edilip, 5 kişilik yönetim kurulunun 2 kişi ile toplantı yapılmaksızın karar alındığının anlaşılması halinde alınan kararın yok hükmünde olduğu, bu nedenle işbu karara dayalı olarak yapılan genel kurul toplatısında alınan kararların da yok hükmünde olacağının gözetilmesi gerekir. Ancak bunun tek istisnası çağrısız genel kurul toplantısı ise de o toplantıda ortakların tümünün toplantıya katılıp, toplantının yapılmasına herhangi bir itirazlarının bulunmaması ve toplantı sonuna kadar da hazır bulunmaları gerekir. Oysa, davacı tarafından ibraz edilen ""Genel Kurul Talimat Bilgi Formu"" başlıklı belgeden genel kurul toplatısının TTK"nın 416. maddesindeki çağrısız genel kurul yapılması usulüne de uygun yapılmadığının sabit olması karşısında bütün bu yönler değerlendirilerek sonucuna göre karar vermek gerekirken anılan hususlar göz önünde bulundurulmaksızın yazılı gerekçe ile hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 22/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.