10. Hukuk Dairesi 2014/6088 E. , 2014/10515 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Malatya 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 22.01.2014
No : 2012/832-2014/5
Dava, ölüm aylığının kesilmesi yönündeki kurum işleminin iptali ve borçlu olunmadığının tespiti, birleşen dava ise, yersiz ödenen aylıkların tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, hak sahibi tarafından açılan dava istem gibi kabul edilmiş, Kurumca açılan dava reddedilmiştir.
Hükmün, Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 28.02.2008 tarihinde kesinleşen davacıya, 14.04.1976 tarihinde yaşamını yitiren iştirakçi babası üzerinden hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan yetim aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle, davalı Kurumca kesildiği ve 20.10.2008-19.11.2012 döneminde yersiz olarak ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin 2. fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa"nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, medula sisteminde kayıtlarda görülen adresler ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılmalı, eşlerin boşanma sebebi, boşanma ilamında velayet, çocukla kişisel ilişki, nafaka, tazminat hükümleri varsa nasıl yerine getirildikleri belirlenmeli, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise ödeme için adına açılan banka hesabında kayıtlı yerleşim yeri saptanmalı, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden geniş kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahallelerde görev yapmış/yapmakta olan muhtar ve azalardan istem hakkında düşünce edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
İnceleme konusu davaya ilişkin olarak ise; Doğanşehir İlçe Nüfus Müdürlüğünün 19.12.2012 tarihli yazısında özetle; davacının ve boşandığı eşinin 08.12.2006 tarihinde TÜİK tarafından bildirilen adreslerinin D...K... No: .... olarak aynı olduğunun belirtilmesi, Doğanşehir İlçe Seçim Kurulu Başkanlığının 24.12.2012 tarihli yazısıyla özetle; 2010 ve 2011 yıllarında davacı ve boşandığı eşinin adresilerinin No: .... olarak aynı olduğu belirtilmesi, 08.01.2013 tarihli nüfus adres bildiriminde de aynı adreste olduklarının bildirilmesi, Malatya Sosyal Güvenlik Kontrol Memurluğunun 28.09.2012 tarihli raporunda özetle; raporun eki olan 22.03.2012 tarihli Jandarma tutanağında; davacının abisinin evinde tek başına ikamet ediyor gibi göründüğü ancak gerçekte boşandığı eşiyle birlikte aynı evde yaşadığı köy muhtarı ve azalarının bu şahıslarla problem yaşamamak için yazılı bilgi vermediklerinin belirtilmesi, Köy muhtarı İ.. E.."in imzalı beyanında özetle; üç dönemdir muhtar olduğunu, davacının eşiyle birlikte köyde sakin olduğunu ancak bu kişilerin ailevi durumlarını bilmediklerini ifade etmesi, 19.07.2013 tarihli Jandarma Tutanağında özetle; davacının ve boşandığı eşinin boşanmadan sonra fiilen ayrılmadıkları, boşandığı eşinin bakkal dükkanı, oğlunun ise minübüs çalıştırdığının, köy muhtarı ve azaların köylünün tepkisini çekmemek için bilgi vermekten kaçındıklarının belirtilmesi ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacı-karşı davalı ile boşandığı eşinin fiili olarak birlikte yaşadıkları belirgindir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu davacı birleşen dava davalısının davasının kabulüne, Kurumun açtığı birleşen davanın ise reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı-karşı davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 12.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.