Esas No: 2021/1084
Karar No: 2021/1702
Karar Tarihi: 11.10.2021
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/1084 Esas 2021/1702 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/1084
Karar No : 2021/1702
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : …Kurumu
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onüçüncü Dairesinin 08/12/2020 tarih ve E:2019/877, K:2020/3578 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Otogaz bayilik lisansına sahip davacıya ait otogaz istasyonunda otogaz dispenserinden LPG mutfak tüpüne dolum yapıldığından bahisle 250.000,00-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun (Kurul) …tarih ve …sayılı kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 08/12/2020 tarih ve E:2019/877, K:2020/3578 sayılı kararıyla;
Dairelerinin 12/06/2012 tarih ve E:2009/1343, K:2012/1697 sayılı dava konusu işlemin iptali yolundaki kararının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 29/12/2016 tarih ve E:2013/201, K:2016/3990 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bu bozma kararına uyularak,
İdari Dava Daireleri Kurulunun bozma kararında yer alan "Dosyanın incelenmesinden, dava konusu işleme esas alınan 28/08/2008 tarihli tutanakta, davacıya ait tesis önünden geçen ekip tarafından petrol gaz pompası önünde bulunan otomobil yanında küçük piknik tüpü tabir edilen tüpe gaz basıldığının görülmesi üzerine olay yerine gelindiği, işyeri çalışanı olduğu anlaşılan kişinin pompa ile tüpe gaz doldurmaya başladığının görüldüğü, bir diğer kişinin başında beklediğinin görüldüğü, tüp sahibi olduğu, araç içerisinde 2 adet daha mavi renkli üzerinde İpragaz ibareli tüpün bulunduğunun görüldüğü, bu tüplerin de ağırlıklarından dolu olduklarının anlaşıldığı hususlarının tespit edildiği, davacının davalı idareye gönderdiği savunmada tüplerle gelen şahsın personelden doldurmasını isteyip ısrar ettiği, personelin tüp dolumunun yasak olduğunu, zaten doldurmak için aparat bulundurmadıklarını, tüpleri alıp götürmesini söylediğini, o sırada polislerin geldiğini, kendisinin istasyonda tüp doldurmadığını, aparat bulundurmadığını ifade ettiği anlaşılmış olup, her ne kadar davalı idarenin davacıya gönderdiği 09/10/2008 tarihli ve 6253 sayılı savunma isteme yazısı ile davacının otogaz istasyonunda otogaz dispenserinden LPG tüpüne dolum yapmakta kullanılan dolum aparatlarının tespit edildiğinden bahisle savunması istenilmişse de davacının idareye verdiği yukarıda belirtilen savunmasında tüp dolumu yaptığı ithamına ilişkin olarak da savunmada bulunduğu açıkça görülmekle, dava konusu olayda davacının savunma hakkının kısıtlandığından bahsedilemeyeceği" gerekçesine yer verilmiş,
7164 sayılı Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 35. maddesi ile 5307 sayılı Kanun'un 16. maddesinin yeniden düzenlendiği ve maddenin ikinci fıkrasının (ç) bendi ile 7. maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı bendinin ihlâli hâlinde otogaz bayilik lisansı sahiplerine yüz bin Türk Lirasından az olmamak ve beş yüz bin Türk Lirasını geçmemek üzere fiilin işlendiği tarihten bir önceki yılda ilgili lisansa konu LPG piyasası faaliyetine ilişkin net satış hasılatının binde onu oranında idarî para cezası uygulanacağının kurala bağlandığı,
7164 sayılı Kanun'un 37. maddesi ile 5307 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 8. maddesinin ikinci fıkrasında, "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Kurul kararına bağlanmış, ancak tahsilatı tamamlanmamış olan idarî para cezaları, işlenen fiil için bu Kanunla birlikte daha düşük bir idarî para cezası uygulanmasının öngörülmesi hâlinde, ilgili vergi dairesince 16. maddenin ilgili bentlerinde belirlenmiş olan asgarî maktu hadden tahsil edilir. Kısmen veya tamamen tahsil edilen idarî para cezaları iade edilmez." kuralına yer verildiği,
5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 2. maddesinde, "Kabahat" deyiminin, Kanun'un karşılığında idarî yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık anlamına geldiği; 3. maddesinde, bu Kanun'un, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması hâlinde, diğer genel hükümlerinin, idarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanacağı; "Zaman Bakımından Uygulama" başlıklı 5. maddesinde, 26/09/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun zaman bakımından uygulamaya ilişkin hükümlerinin kabahatler bakımından da uygulanacağı, kabahatler karşılığında öngörülen idarî yaptırımlara ilişkin kararların yerine getirilmesi bakımından ise derhâl uygulama kuralının geçerli olduğu; bu maddenin atıf yaptığı 5237 sayılı Kanun'un 7. maddesinin ikinci fıkrasında da, suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanacağı ve infaz olunacağının kurala bağlandığı,
Kanun koyucu tarafından, Kurulca karara bağlanmış, ancak tahsilatı tamamlanmamış idarî para cezalarının, işlenen fiil için 5307 sayılı Kanun'un 7164 sayılı Kanun'un 35. maddesi ile değişik 16. maddesinde daha düşük bir idarî para cezası uygulanması öngörülmüş ise asgarî maktu hadden tahsil edilmesinin vergi dairesine bir görev olarak verildiği, ilgili vergi dairesinin kanunen üstlendiği bu görevi yerine getirmesi açısından önemli olan hususun, idarî para cezasının kesinleşmesi değil, tahsilatının tamamlanmamış olması olduğu, dolayısıyla söz konusu düzenlemenin, tamamen tahsilat aşamasına özgü bir kural niteliğinde bulunduğu, idarî para cezasının iptali istemiyle dava açılsın veya açılmasın, bu kuralın tahsilatı tamamlanmamış idarî para cezalarına uygulanmasının vergi dairesi açısından bir zorunluluk olduğu,
İlgili vergi dairesi, dava açılıp açılmadığına bakılmaksızın tahsilatı tamamlanmamış idarî para cezasının miktarında lehe bir değişiklik varsa bunu tespit etmekle ve uygulamakla yükümlü bulunduğundan, tahsilat aşamasına özgü olan anılan kuralın, idarî para cezasının iptali istemiyle açılan davalarda dikkate alınmasına gerek bulunmadığı,
Her ne kadar 2577 sayılı Kanun'un 49/4. ve 50. maddelerinde, Danıştay dava dairelerince ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurullarınca bozulması hâlinde, Danıştay dava dairelerine ısrar imkânı tanınmamış ise de; gerek AİHS'nin 7. maddesinin birinci fıkrası, gerekse Anayasa'nın 38. maddesinin birinci fıkrası ile 5237 sayılı Kanun'un 7. maddesinin ikinci fıkrası dikkate alındığında, idarî yaptırımlar bakımından ceza verilmesinin dayanağı kuralın yürürlükten kaldırılması veya lehe düzenleme yapılması yoluyla ortaya çıkan yeni hukukî durumun dikkate alınması gerektiği,
Bu itibarla, idarî para cezasının miktarında lehe olan değişikliğin tahsilat aşamasında vergi dairesince dikkate alınacak olması sebebiyle bozma kararına uyularak İdari Dava Daireleri Kurulu kararında belirtilen gerekçelerle,
davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, ön araştırma veya soruşturma yapılmadan doğrudan doğruya idari para cezası tesis edilmesinin hukuka uygun olmadığı; dolum aparatı ele geçirilmeyen durumlarda dolum yapılıp yapılmadığı hususunun net bir şekilde tespit edilmesi gerektiği; lehe kanunun varlığının ancak yargı organlarınca karara bağlanabileceği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'ÜN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Onüçüncü Dairesinin 08/12/2020 tarih ve E:2019/877, K:2020/3578 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/10/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.