10. Hukuk Dairesi 2014/7689 E. , 2014/10353 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Kayseri 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 13.03.2014
No : 2011/577-2014/108
Esas dosyada davacı-birleşen dosya davalısı, Kurum işleminin iptali ile kuruma karşı borçlu olmadığının tespitine, esas dosya davalısı-birleşen dosya davacısı yersiz ödenen aylıkların ödeme tarihlerinden itibaren yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilâmında esas davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, esas dosya davalısı-birleşen dosya davacısı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Esas dosyada davacı-birleşen dosya davalısı, kocasından 11/09/2001 tarihinde boşanması üzerine, ölen annesi ve babasından yetim aylığı bağlanmıştır. Esas dosyada davacı-birleşen dosya davalısı yetim aylığı bağlandıktan sonra boşandığı eşiyle birlikte sürekli yaşadığı Kurumca tespit edildiğinden, yetim aylığı 2012 yılında 01/10/2008 tarihi itibariyle kesilmiş, yersiz ödenen 22.10.2008-21.10.2010 ve 23.10.2008-22.10.2010 arası borç tahakkuk işlemi sonucu, davalıdan talep edilmiştir.
Davanın yasal dayanağı niteliğinde olan ve 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlığını taşıyan 56. maddesinin ikinci (son) fıkrasında, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiş olup, 5510 sayılı Kanun, önceki sosyal güvenlik yasalarını birleştiren temel yasa niteliğinde olduğundan, gerek değiştirilen veya yürürlükten kaldırılan, gerekse geçici ve geçiş hükümlerinin yer aldığı maddelerle birlikte ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulması gerekmekte, bu yönden bakıldığında Kanunun “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri” başlığını taşıyan geçici 1. ve “5434 sayılı Kanuna ilişkin geçiş hükümleri” başlıklı geçici 4. maddesinin irdelenmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Anılan geçici maddelerle kanun koyucu tarafından, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğü öncesindeki sosyal güvenlik kanunları hükümleri uygulanmak suretiyle hak sahiplerine bağlanan gelirin/aylığın, durum değişikliği sebebine bağlı olarak kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, yine anılan kanun hükümlerinin esas alınması gerektiğinin benimsendiği anlaşılmaktadır. Söz konusu kanunlarda, boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusu, gelirin/aylığın bağlanması engeli veya kesilmesi nedeni olarak öngörülmediğinden, 56. maddenin zaman bakımından uygulanmasında kuşku ve duraksamaya düşülmesi olasılığı bulunmaktadır. Bu durumda, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmünü içeren ve “Dürüst davranma” başlığını taşıyan 2. maddesinde yer alan dürüstlük (objektif iyi niyet) kuralı çerçevesinde çözüme gidilmeli, evrensel hukuk ilkeleri arasında yer alan “hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” ilkesi sosyal güvenlik hukuku alanında da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu bakımdan, 56. madde açısından 01.10.2008 tarihinden önce hakkın kazanıldığı durumlarda, söz konusu yasal düzenleme öncesinde ilgililer her ne şekilde/amaçla/saikle boşanmış olurlarsa olsunlar, başka bir anlatımla eşlerin boşanma iradeleri gerçek/samimi olsun veya olmasın, eylemli birlikteliklerini 5510 sayılı Kanunla getirilen yeni düzenleme sonrasında da sürdürdüklerinin veya söz konusu düzenlemeden itibaren anılan tür ve nitelikte bir beraberliğe başladıklarının kanıtlanması durumunda, başka bir anlatımla eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun saptandığı durumlarda, anılan 2. madde kapsamında hakkın kötüye kullanımının varlığı kabul edilerek ilgililere gelir/aylık tahsisi yapılmaması, bağlanan gelirin/aylığın da kesilmesi gerekmektedir. Kuşkusuz, hak sahibine, eylemli birlikteliğin sona erdiği tarihten itibaren, diğer koşulların da varlığı durumunda gelir/aylık bağlanabileceği kabul edilmelidir.
Nitekim aynı konuda verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26/06/2013 günlü 2013/10-27 Esas; 2013/878 sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmış ve “....davalıya yetim aylığının 5510 sayılı Kanunun 56/son maddesi ile yapılan değişiklikten önce bağlanmış olması sonuca etkili olmayıp, 5510 sayılı Kanun’un Geçici 1 ve 4. maddelerinin somut uyuşmazlıkta uygulama yeri bulunmamaktadır. Kaldı ki, somut olay itibariyle de davalı kurum önceki maaşları değil, 22.10.2008-21.10.2010 ve 23.10.2008-22.10.2010 tarihleri arasında yapılan ödemeleri talep etmektedir....”
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmak suretiyle, davanın esas yönünden incelemesine geçilerek, tüm kanıtlar toplandıktan sonra tarafların 22.10.2008-21.10.2010 ve 23.10.2008-22.10.2010 tarihleri arasında birlikte yaşayıp yaşamadığına dair yapılacak irdelemeyle elde edilecek sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.