2. Ceza Dairesi 2020/10371 E. , 2020/10656 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak TCK"nın 158/1-a maddesinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesine göre, burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır.
Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bir insanın dini inanç ve duyguları ile doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır.
Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır.
Tüm dosya içeriğine göre, müşteki Halime"nin evinde yalnız bulunduğu esnada sanık ve temyiz dışı sanık ...’ın müştekinin bulunduğu eve geldikleri, temyiz dışı Mehtap’ın kendisinin 9 yıldır çocuğunun olmadığını, yanındaki kadının duasını alarak hamile kaldığını, çocuğu olacağı için adak adadığını, bunun için 41 kapıdan şeker alması gerektiğini söyleyerek müştekiden bir kaşık şeker istediği, müştekinin şekeri getirdikten sonra bir de makara getirmesini söylemesi, ve bunun üzerine sanık Türkân’ın onun getirdiği makaradan koparıp parçaladığı ipleri müştekinin avucuna koyması, avucunu açınca iplerin birleştiğini görmesi ve yine bir takım numaralarla müştekiyi yanıltarak sanığa karşı inancının kuvvetlenmesi üzerine sanığın, müştekinin ailesine ait olan ve yatak odasında bir kasada bulunan değerli eşyaları ve paraları çıkarttırıp bir çorabın içerisine koydurttuğu, içerisinde para ve değerli eşyalar olan çorabı da evin içerisindeki bir kısım eşyalarla bohça yapıp yatak odasında bir yere saklamasını söyledikten sonra kapıyı kilitledikleri, müştekiye sende büyü var, bu kapıyı annen gelmeden bir saat önce aç diyerek ve çeşitli uydurma nasihatlerde bulunarak evden ayrıldıkları sanığın ayrılmasından sonra müştekinin ailesinin gelmesi üzerine sakladığı yerde ziynet eşyaları ve parayı bulamaması şeklinde gelişen olayda; sanığın hileli söz ve davranışlarla müştekinin dini duygularını istismar ettiği, müştekiden haksız menfaat sağladığı anlaşılmakla; sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 158/1-a. maddesine göre dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgı sonucu aynı Kanun"un 142/1-b maddesi gereğince yazılı şekilde cezalandırılmasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bozma sonrası kurulacak hükümde 1412 sayılı CMUK"nın 326/son maddesinin gözetilmesine, 14.10.2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.