3. Hukuk Dairesi 2019/2008 E. , 2020/3990 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
VEK.AV. ...
Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde tarafların istinaf kanun yoluna müracaat etmesi üzerine, bölge adliye mahkemesince davalının istinaf talebinin esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun ise, kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; elektrik abonesi olduğunu, davalı şirketin herhangi bir tüketim karşılığı olmayan; kayıp-kaçak, perakende satış hizmet, sayaç okuma, dağıtım ve iletim sistemleri kullanım ile bu bedellere dahil edilen enerji fonu, TRT payı, belediye vergisi ve KDV gibi bedelleri haksız şekilde tahsil ettiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 876.918,41 TL’nin işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı davanın reddini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince; 6719 Sayılı Kanun ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nda yapılan değişiklikler nedeniyle davaya konu bedellerin iadesinin talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine, davacı aleyhine yargılama gideri takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı tarafın istinaf başvurusunun ise; davacının yerel mahkemenin red kararını ,
konusuz kalmadan dolayı karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerektiğinden dolayı istinaf etmediğinden sınırlı inceleme yapılmak gerektiği belirtilerek; kısmen kabulü ile, istinaf konusu kararın HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında; davanın reddine, davacı lehine karar tarihindeki AAÜT uyarınca 1.980,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiline ve yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmiş; karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, elektrik abonesi olan davacıdan tahsil edilen kayıp-kaçak, perakende satış hizmet, sayaç okuma, dağıtım ve iletim sistemleri kullanım ile bu bedellere dahil edilen enerji fonu, TRT payı, belediye vergisi ve KDV gibi bedellerin istirdadı istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu" nun 21/05/2014 tarihli ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın "Vergi Ödevi" başlıklı 73 üncü maddesindeki “... Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır...” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, iletim, dağıtım, sayaç okuma ve perakende satış hizmet bedeli uygulamasının Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Kararları ve tebliğleri ile belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK"na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, 17/06/2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21 inci maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu"nun 17 nci maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK"nın Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26 ncı maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"na eklenen;
Geçici madde 19; "Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur." hükmünü,
Geçici madde 20; "Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır." hükmünü içermektedir.
Görüldüğü üzere, 6719 sayılı kanunun 21 inci maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"nun 17 nci maddesinde yapılan değişiklikler ile dava konusu
uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedel konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirilmiş; hem de geçici 20 nci maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür.
Bu aşamada, davanın konusuz kalması hakkında genel açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.
İlke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanır (28/11/1956 tarih ve 15/15 sayılı İBK). Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir nedenle dava konusunun ortadan kalkması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun yada Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Bu durumda, mahkemenin, bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmesi gerekmektedir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır.
Bu noktada, mahkemece; HMK"nın 331 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, konusuz kalan dava hakkında yargılamaya devam edilerek, dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğu tespit edilmeli ve o tarafın yargılama giderlerine (bu bağlamda vekalet ücretine de) mahkum edilmesi gerekir.
Eldeki davada; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir.
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince; yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişiklikleri nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Her ne kadar; Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda yapılan açıklamalara uygun şekilde, ilk derece mahkemesinin davanın esası hakkındaki red kararı vermesinin hatalı olduğuna yönelik hüküm gerekçesinde açıklama yapılarak, davalının istinaf isteminin reddine, davacının istinaf isteminin yargılama giderlerine ilişkin kısmı davanın açıldığı tarihte haklılık durumu gözetilerek kabul edilmiş ise de; yeniden kurulan hükümde, yerel mahkemenin davanın reddine dair hüküm kısmı korunmuştur. Bölge adliye mahkemesi, “davanın reddi” şeklindeki hüküm kısmının korunmasına gerekçe olarak; davacının istinaf isteminde itirazlarını açıklarken “davanın konusuz kaldığına dair hüküm kurulması gerektiğine” dair itirazda bulunmamasını göstermiştir.
HMK’nın 33. maddesindeki “Hakim Türk Hukukunu re’sen uygular.” hükmüne göre maddi vakıaları ileri sürüp kanıtlamak taraflara, uygulanacak kanun ve maddesini bulmak, görevi hakime aittir.
Somut uyuşmazlıkta ; davacının istinaf aşamasında davanın esası hakkında red kararı verilmesinin doğru olmadığı davanın kabulü gerektiği yönünde itirazları bulunmakta olup, yukarıdaki yasa hükmü gereğince ne şekilde bir hüküm kurulması gerektiğine yönelik açık bir istemde bulunması kendisinden beklenemeyecektir.
Bu itibarla, somut uyuşmazlıkta; davacının dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiğine yönelik açık itirazı aranmaksızın, bölge adliye mahkemesinin gerekçesindeki kabulünde de yer verdiği gibi yerel mahkemenin davanın reddine dair kurulan hüküm kısmını da düzelterek konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının düzeltilerek onanması, HMK"nın 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının hüküm fıkrasının B/1 no’lu bendinin çıkartılarak yerine; “1-Konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,” bendinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve bölge adliye mahkemesi kararının düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 14/09/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.