20. Hukuk Dairesi 2017/5075 E. , 2019/6348 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı-karşı davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine vekili 29.02.2008 hâkim havale tarihli dilekçesinde sınırları belirttiği 42.000 m² yüzölçümlü zeytinlik niteliğindeki taşınmazın, 3573 sayılı Kanunun 4. maddesi ve Uygulama Tüzüğünün 19. maddesi uyarınca,.... adına tescilinin yapıldığı, aynı Kanunun 3. maddesine göre, bu tür taşınmazların veriliş amacı dışında kullanılamayacağı, miras dahil hiçbir şekilde bölünemeyeceği, veriliş tarihindeki yüzölçümünün hiçbir şekilde küçültülemeyeceği halde, 1978 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında 4800 m² yüzölçümlü bölümü 4222 parsel sayısı ile ..... adına, 3860 m² yüzölçümlü bölümü 4223 parsel sayısında .....adına, 33.200 m² yüzölçümlü bölümü ise 4224 parsel sayısında ..... adına tesbit ve tescil edildiği, 4224 parselin daha sonra .... Kooperatifine satışının yapıldığı, üzerindeki 177 adet zeytin ağacının kesildiği, taşınmazların veriliş amacı dışında kullanıldığı iddiasıyla tapu kayıtlarının iptali ve Hazine adına tescilleri istemiyle dava açmıştır.
Davacı Hazine vekilinin 16.03.2009 hâkim havale tarihli dilekçe ile, dava konusu edilen 4224 parsel sayılı taşınmazın 25.02.2008 tarihinde ..."a satışı yapılarak tescil edildiğinden, yeni malike husumet yönelterek aynı iddia ile açtığı dava, eldeki dava ile birleştirilmiştir.
Davalı-karşı davacı ... vekili tarafından 26.11.2011 hâkim havale tarihli dilekçesi ile çekişmeli 4224 parsel sayılı taşınmaz üzerine 19.03.2010 tarihinde 3573 sayılı Kanunun 3. maddesi uyarınca konulan şerhin silinmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
Davalı .....i, davada taraf sıfatlarının bulunmadığı, 10 yıldan fazla süre geçtiği, taşınmazın 3573 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilemeyeceği, 3573 sayılı Kanunun 3. maddesi uyarınca verilmesi gereken şerhlerin bulunmadığı, kooperatifin iyiniyetli olduğu, geri alınması için gerekli şartların oluşmadığı savunmasıyla davanın reddini istemiştir.
4223 ve 4222 sayılı parsellerin malikleri ise, taşınmazların amacına uygun olarak zeytinlik olarak kullanıldığından davanın reddini istemişlerdir.
Davalı ... vekili, 3402 sayılı Kanunun 12. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, taşınmazın 3573 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, aynı Kanunun 3. maddesi uyarınca tapu siciline verilmesi gereken şerhlerin hiçbir zaman verilmediği, tapu siciline güven duyarak iyiniyetle satın alındığı savunmasıyla davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, daval....aleyhine açılan davanın husumet nedeni ile reddine, davalı-davacı ... tarafından şerhin silinmesine yönelik açılan davanın reddine, Hazine tarafından açılan davaların kabulüne ve çekişmeli 4222, 4223 ve 4224 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ... vekilleri tarafından 4224 sayılı parsele yönelik, davacı Hazine vekili tarafından ise.... lehine hükmedilen vekalet ücretine ilişkin olarak temyiz edilmekle Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 24.02.2015 tarih ve 2014/10165 - 2015/885 E.K. sayılı ilamı ile bozulmuştur. Hükmüne uyulan bozma kararında özetle ‘’1)Davalı-davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi sonucunda; tapu kaydının iptaline dayanak oluşturan ve karşı dava ile de silinmesi istenen “3573 sayılı Kanun kapsamında olup, veriliş amacı dışında kullanılamaz, miras dahil bölünemez, veriliş tarihindeki yüzölçümü küçültülemez. Aksi takdirde Hazine’ce geri alınır.” şerhi davanın devamı sırasında 2009 yılında konulmuştur. Konulan şerhin dayanağı 3573 sayılı Kanunda 4086 sayılı Kanunla yapılan değişikliktir. Anılan Kanun ile 3573 sayılı Kanunda bazı değişiklikler yapılmış, 3573 sayılı Kanunun 3. maddesinin 3. fıkrası “...5 yıl süre ile taşınmazın gayesine uygun olarak kullanıldığı Tarım ve Köy İşleri Bakanlığınca tespit edilenlere mahallin en büyük mülki amiri tarafından tapuları devredilir. Bu yolla verilen taşınmazlar hiçbir şekilde amacı dışında kullanılamaz..., bu hususlar da taşınmazın siciline gerekli şerh verilir” şeklinde değiştirilmiştir.
4086 sayılı Kanun 28.2.1995 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, bu Kanunun yürürlüğünden önce zeytinciliğin ıslahı ve yabanilerinin aşılanması hakkındaki iş ve işlemlere uygulanacak mevzuat 7.2.1939 tarihinde yürürlüğe giren 3573 sayılı Kanundur. Anılan bu Kanunda 3573 sayılı Kanun uyarınca edinilecek taşınmazların amacı dışında kullanılamayacağı hususunun, taşınmaz siciline şerhi gerekeceğine dair herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
Öncelikle, 3573 sayılı Kanunun 3. maddesinde 4986 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin, değişiklikten önceki durumlara uygulanıp uygulanmayacağının kazanılmış haklar da gözönüne alınarak irdelenmesi gerekir. Bu bağlamda, Türk Hukuk Sisteminde Kanunların geriye yürümesi (geçmişe etkililik) konusunda genel ve kısa bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Yürürlüğe giren bir kanunun geriye yürüyüp yürümeyeceği (geçmişe etkili olup, olamayacağı) konusunda mevzuatımızda genel bir hüküm yoktur. Ancak, toplum barışının temel dayanağı olan hukuka ve özellikle kanunlara karşı güveni sağlamak ve hatta, kanun koyucunun keyfi hareketlerine engel olmak için, öğretide, tersini öngören bir hükmü kendi bünyesinde taşımayan bir kanunun kural olarak geriye yürümeyeceği (geçmişe etkili olamayacağı) esası kabul edilmiştir. Buna göre, gerek Özel Hukuk ve gerekse Kamu Hukuku alanında, kural olarak her Kanun, ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki zamanda meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır; o tarihten önceki zamana rastlayan olaylara ve ilişkilere uygulanmaz. Bu kuralın doğal sonucu da, kanunların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilemeyeceği, başka bir anlatımla geriye yürümeyecekleridir. Hukuk güvenliği de bunu gerektirir.
Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralının istisnaları da vardır. Bunlardan birini, beklenen (ileride kazanılacağı umulan) haklar; diğerini ise; kamu düzeni ve genel ahlaka ilişkin kurallar oluşturmaktadır. Bu iki halde kanunların geriye yürümesi söz konusudur.
Ayrıca; Yargılama hukukunu düzenleyen (usul hukukuna ilişkin) kanunlar da, ilke olarak geçmişe etkilidir ...... sayılı kararları da aynı yöndedir.
Yeni kanunun eski kanun zamanında tüm sonuçları itibari ile doğmuş olan haklara dokunmaması ilkesine de Medeni Hukuk uygulamasında “kazanılmış hak” (müktesep hak) denilmektedir.
Kazanılmış hakların korunması, 1982 Anayasasının 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesinin gereklerinden biridir. Hukuk Devleti, bütün eylem ve işlemi hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğu bilincinden uzaklaştığında geçersiz kalacağını bilen devlettir (Anayasa Mahkemesi 15.10.2009 gün 2007/44-148). Hukukun genel İlkelerinden olan, hukukî güven ve istikrar ilkeleri ile kanun ve idarî işlemlerin kural olarak geriye yürümezliği ilkesi ve bu ilkelerle doğrudan bağlantılı olan kazanılmış haklara saygı ilkesi hukuk devletinin temel unsurları arasında yer alırlar.
Yeni Kanunda, geçmişe yönelik olarak uygulanacağı konusunda bir hüküm bulunmaması veya yukarıda açıklanan istisnai hallerin söz konusu olmaması durumunda maddi hukuk alanında getirilen, usûl hukukuna ilişkin olmayan yeni düzenleme ancak; bu tarihten sonra ortaya çıkabilecek uyuşmazlıklarda uygulama alanı bulacaktır. Bir başka değişle; yeni Kanun, eski Kanun zamanında tüm sonuçları itibari ile doğmuş olan haklara dokunamayacaktır.
Tüm bu açıklamalar ile birlikte somut olaya bakıldığında; davacı Hazine tarafından, 29.02.2008 tarihinde 3573 sayılı Kanunun 4086 sayılı Kanunla değişik 3. maddesi uyarınca zeytincilik parselinin bölündüğü, yüzölçümlerinin küçültüldüğü ve amaçları dışında kullanıldıkları iddiasıyla iptalleri istemiyle dava açılmış, yargılamanın devamı sırasında 2009 yılında anılan maddeye göre taşınmazların tapu kaydına şerh konulmuş, davalı ... tarafından, 4224 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına konulan şerhin silinmesi istemiyle dava açılmış ve eldeki dava ile birleştirilmiştir. Davaya konu çekişmeli taşınmazlar, 3573 sayılı Kanuna göre zeytincilik parseli olarak verilmiş ve Kanunda aranan şartlar yerine getirildikten sonra Ocak 1954 tarih 14 sıra numarası ile tapu kaydı oluşturulmuş, 1978 yılında yapılan genel arazi kadastro sırasında 4222, 4223 ve 4224 parsel sayılı taşınmazlara bölünerek aynı nitelikle kullanılmaya devam olunmuştur. Zeytincilik parseli olarak 3573 sayılı Kanuna göre tahsis ve tescil işlemleri yönünden, bütün sonuçlarıyla tamamlanmış bir hukuki işlem mevcut olup, davalılar bakımından kazanılmış hak gerçekleşmiştir. 4086 sayılı Kanunda zaman bakımından geçmişe yürürlüğüne ilişkin bir hüküm olmadığına göre, bu Kanun ile 3573 sayılı Kanunun 3. maddesinde yapılan değişikliğe dayanılarak konulacak şerhler kanunun yürürlüğünden sonrası için olanaklıdır. Hal böyle olunca, tapu iptal ve tescil davasının reddine, yasal dayanağı bulunmayan şerhin, tapu sicilinden silinmesine ilişkin açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
2) Hazine vekilinin vekâlet ücretine ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Davalı olarak gösterilen ....., davanın açıldığı tarihte çekişmeli 4224 parsel sayılı taşınmazın kayden maliki olup, çekişmeli taşınmazı davanın devamı sırasında ..."a kayden devretmiştir. Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestsisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usûl Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş, HUMK"nın 186. maddesinde (6100 sayılı HMK’nın 125. maddesi) dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usûlü işlemler düzenlenmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 125/1. maddesi; dava açıldıktan sonra davalı, dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde; davacı taraf seçim hakkını kullanarak, dilerse temlik eden ile olan davasından vazgeçerek davaya devralan kişiye karşı devam edebileceği, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebileceği hükmünü, 125/2. maddesi ise, davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder hükmünü içermektedir.
Somut olayda, davanın devamı sırasında çekişmeli 4224 parsel sayılı taşınmazın devredilmesi ve Hazine tarafından yeni malike karşı davaya devam edilmiş olması karşısında, yeni malikin HMK"nın 125/2. maddesi uyarınca görülmekte olan davada davacı yerine geçtiği ve davaya kaldığı yerden itibaren devam ettiği nazara alınarak,....yararına vekâlet ücretine hükmedilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.’’ gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda; 1-Ana dosyada açılan dava ile birleşen.... Mahkemesinin 2009/145 esas sayılı dosyasında açılan davanın kısmen kabulü ile.....mevkii 4222 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına olan tapusunun iptali ile ... adına kayıt ve tesciline ilişkin karar kesinleşmiş olduğundan yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
b)....mevkii 4223 parsel sayılı taşınmazın kayıt maliki.....adına olan tapusunun iptali ile ... adına kayıt ve tescilineilişkin karar kesinleşmiş olduğundan yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
c).... mevkii 4224 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı lehine tesciline ilişkin istemin reddine,
2-Davalı ....aleyhine açılan davanın husumet nedeni ile reddine karar verilmiş hüküm davacı-karşı davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 3573 sayılı Kanunun 3. maddesi uyarınca veriliş amacı dışında kullanılan ve yüzölçümü bölünen zeytincilik vasfındaki taşınmazın tapu iptal ve tescili ile tapu kaydı üzerindeki şerhin silinmesi davasıdır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 06/11/2019 gününde oy birliği ile karar verildi.