21. Hukuk Dairesi 2019/3450 E. , 2020/1948 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
K A R A R
A)Davacı İstemi:
Dava, davalı işyerinde 16/06/2011-20/06/2016 tarihleri arasında kesintisiz ve sürekli çalıştığının tespitine karar verilmesi istemine ilişkindir.
B)Davalı Cevabı:
Davalı davaya cevap vermemiştir. Feri müdahil Kurum vekili cevap dilekçesi ile; hizmet tespiti davalarının kamu düzenini ilgilendirdiğinden resen araştırma yapılması gerektiğini, davacının dava konusu dönemde yaşlılık aylığı aldığını, çalışmasına ilişkin davalı Kuruma yapılmış herhangi bir bildirim olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı: İlk derece mahkemesince ; “Tüm dosya kapsamı, yerleşik Yargıtay ve BAM kararları, davacı ve bordro tanık beyanlarında davacının emekli olmasından sonra davalılara ait işyerinde 16/06/2011-20/06/2016 tarihleri arasında çalıştığı anlaşıldığı” gerekçesiyle “Davacının davasının KABULÜNE,... sigorta sicil numaralı davacının ... işyeri sicil numaralı davalıların işyerinde 16/06/2011-20/06/2016 tarihleri arasında çalıştığının TESPİTİNE,” karar verilmiştir.İstinaf Başvurusu;Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davacı ile davalı şirket arasında yapılan anlaşmanın, şirkete ait makinelerde zaman zaman meydana gelen arızalanmaların giderilmesine ve makinelerin tamirine yönelik eser sözleşmesi niteliğinde olduğunu, davacının Borçlar Kanunu’nda yer alan ‘Yapım, Bakım, Onarım ve Yüklenim Sözleşmesi’ kapsamında, arızalanan makinelerin tamiri işine ilişkin yapılan teklifi kabul ederek ayda bir yahut en fazla iki kez davalı işyerine gelerek gerekli işlemleri yaptığını ve iş bitiminde kendisine gerekli ödemelerin yapıldığını, taraflar arasında devamlılık arz eden nitelikte bir iş sözleşmesi değil, ihtiyaç dahilinde belirli bir işin yapımı konusunda anlaşma yapıldığını, kaldı ki, şirkette dokuma ustası olarak çalıştığı iddia edilen davacının 85 yaşında olduğunu, yaşı ve sağlık durumu göz önüne alındığında 6–7 yıl boyunca standart bir tekstil firmasının çalışma koşullarında dokuma ustası olarak çalışmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmişlerdir.Feri müdahil vekili istinaf dilekçesinde;hizmet akdinin en önemli unsuru olan ücretle ilgili dava dilekçesinde yeterli bir açıklama bulunmadığı gibi yapılan iş ve hakkında da ayrıntılı bilginin yer almadığını, ücret ödemesi yoksa hizmet akdinin de bulunmayacağını, ücrete ilişkin öncelikle yazılı delil aranması gerektiğini, ücret bordroları imzalı ise söz konusu bordrolarda yazılı sürelerden fazlasının tespitinin mümkün olmadığını, iddianın öncelikle belge ile ispatı gerektiğini, yeterli araştırma yapılmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmişlerdir.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesince ""Somut olayda, uyuşmazlık konusu dönemde davacı ile birlikte aynı işyerinde çalıştığı kayıt altına alınmış dönem bordrosu tanıkları ile komşu işyeri çalışanlarının ve davacı tanıklarının, davacının dava konusu dönemde davalıya ait işyerinde hizmet akdi ilişkisine dayalı olarak ve sigortalı sayılmasını gerektirecek nitelikte kesintisiz biçimde çalıştığını doğrulaması, dosya kapsamı, mevcut delil durumu, ilk derece mahkemesinin gerekçesi hep birlikte değerlendirildiğinde, davacının dava konusu tarihler arasında davalı işyerinde çalıştığının tespitine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı” gerekçesiyle
“Davalı ile fer"i müdahil Kurumun istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, ” karar verilmiştir.
E)Temyiz:
Davalı vekili “ Davacı ile davalı şirket arasında yapılan anlaşmanın, şirkete ait makinelerde zaman zaman meydana gelen arızalanmaların giderilmesine ve makinelerin tamirine yönelik eser sözleşmesi niteliğinde olduğunu, davacının Borçlar Kanunu’nda yer alan ‘Yapım, Bakım, Onarım ve Yüklenim Sözleşmesi’ kapsamında, arızalanan makinelerin tamiri işine ilişkin yapılan teklifi kabul ederek ayda bir yahut en fazla iki kez davalı işyerine gelerek gerekli işlemleri yaptığını ve iş bitiminde kendisine gerekli ödemelerin yapıldığını, taraflar arasında devamlılık arz eden nitelikte bir iş sözleşmesi değil, ihtiyaç dahilinde belirli bir işin yapımı konusunda anlaşma yapıldığını, kaldı ki, şirkette dokuma ustası olarak çalıştığı iddia edilen davacının 85 yaşında olduğunu, yaşı ve sağlık durumu göz önüne alındığında 6–7 yıl boyunca standart bir tekstil firmasının çalışma koşullarında dokuma ustası olarak çalışmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ” gerekçeleriyle temyiz yoluna başvurmuştur.
Feri Müdahil vekili “ Davacının ,bu davayı açmakta hukuki yararı olmadığı,yeterli sayıda bordro tanığı dinlenmediği, bir tanığın davasının olduğu ve davanın kabulüne yetecek delil olmadığı, ” gerekçeleriyle temyiz yoluna başvurmuştur.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri olan bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği ya da çalıştıklarının Kurumca tespit edilip edilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu yasal koşul oluşmuşsa işyerinin o dönemde gerçekten var olup olmadığı, Kanun"un kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabilirse de çalışmasının konusu, sürekli kesintili mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenmeli, işyerinin kapsam kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmeli, mümkün oldukça işyerinin müdür, amir, şef, ustabaşı ve posta başı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlendikten sonra ücret konusu üzerinde durulmalı, tespiti istenilen sürenin evvelinde ve sonrasında beyyine başlangıç sayılabilecek ödeme belgeleri ve sair bu nitelikte bir belge yoksa Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunun m.288 de yazılı sınırları taşan ücret alma iddialarında yazılı delil aranmalı, bu sınırlar altında kalan ücret alma iddialarında ücret miktarları tanıklardan sorulmalı, 506 sayılı Yasa"nın 3/B-D maddeleri ile 5510 sayılı Yasa"nın 6/a-c maddelerinde de olduğu gibi ücretin sigortalı sayılmanın koşulu olan durumlarda ücret alma olgusunun var olup olmadığı özellikle saptanmalıdır. Bu davalarda işverenin kabulünün tek başına hukuki bir sonuç doğurmayacağı göz önünde tutulmalıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır. Ayrıca çalışmanın blok çalışma niteliğinde olması yani kesintisiz devam etmesi halinde hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi, mevsimlik çalışmanın bulunması ve bu çalışmanın yıllar itibariyle kesintisiz sürdüğünün kabulü halinde de çalışılmayan dönemde hizmet akdi askıda olduğundan hükme esas alınan 5 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak, mevsimlik çalışmanın sona erdiği yılın sonu esas alınması gerekir. Yukarıda açıklanan hususlar, yeterli ve gerekli bir araştırmayla ve deliller hep birlikte değerlendirilerek aydınlığa kavuşturulduktan sonra o çalışmanın sigortalı çalışma niteliğinde olup olmadığı, ya da ne zaman bu niteliğe kavuştuğu yönü üzerinde durulmalı ve çalışmayı kapsama alan yasanın yürürlük tarihinden sonraki dönem için hizmetin tespitine karar verilmelidir.Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 02/06/1941 doğumlu davacının, 16/06/2011 tarihinde 70 yaşında olduğu, 21.02.1986 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı aldığı, davalı iş yerinden hiçbir bildirimi bulunmadığı,... sicil numaralı banyo kesesi imalatı yapan işyerinin 01.04.2012 de kanun kapsamına alındığı ,2012 yılı 4.ayından 2016 yılı 6.ayına kadar olan dönem bordrolarının gönderilmiş olduğu,tüm dönem bordrolarının dosyada bulunmadığı ,dinlenen tanık beyanlarının yeterli olmadığı , eylemli çalışma olgusunun yeterli ve gerekli bir araştırmayla sağlıklı bir biçimde belirlenmeden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, işe başladığı dönemde 70 yaşında olan davacının sağlık raporunun alınarak,davalı işyerine ait 2011 yılı 6.ayından itibaren tüm bordrolarını getirtmek, işyerlerinin ihtilaflı döneme ilişkin dönem bordrolarında kayıtlı ve tarafsız başka tanıklar saptanarak bunların bilgilerine başvurmak, böylece tanık beyanları arasındaki çelişkiyi gidermek, davacının çalışmasının kesintili olup olmadığı,ara verip vermediği konularını araştırmak, bordolarda adı geçen kişilerin adreslerinin tespit edilememesi veya beyanları ile yetinilmediği takdirde, Sosyal Güvenlik Kurumu, zabıta, maliye, meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanları; yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak ve gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde ortaya koyduktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekili ile feri müdahil kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı kaldırılmasına ve ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir. G)SONUÇ:Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK"nun 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 04/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.