Abaküs Yazılım
6. Ceza Dairesi
Esas No: 2018/2863
Karar No: 2018/6518
Karar Tarihi: 24.10.2018

Yağma - Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2018/2863 Esas 2018/6518 Karar Sayılı İlamı

6. Ceza Dairesi         2018/2863 E.  ,  2018/6518 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
    SUÇ : Yağma
    HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddine

    Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.12.2017 gün, 2017/547 Esas ve 2017/506 sayılı kararı ile nitelikli yağma suçundan verilen mahkumiyet hükmüne karşı, sanık ... ve savunmanının, CMK"nın 272 ve müteakip maddeleri uyarınca İstinaf kanun yoluna başvurması üzerine; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen 20.04.2018 gün, 2018/1105 Esas ve 2018/661 Karar sayılı "İstinaf başvurusunun esastan reddine"" dair kararına karşı, sanık ... savunmanı tarafından ""... kararın bozulmasına karar verilmesi"" şeklinde dilekçe ile açılan temyiz davası CMK"nın 288 ve 289. maddelerince öngörülen hukuka aykırılıklar yönünden ele alınıp görüşüldü;
    Yargılanacak her uyuşmazlıkta; şüphelilik, uyuşmazlığın somut olması ve uyuşmazlığın çözümü şeklinde özellikler vardır. O halde önce olay öğrenilmelidir. Yani sübut konusunda bir hükme varılır. Sübut (veya ispat) meselesi maddi mesele olup, bu konu geçmişteki olayı zihnimizde yeniden yaratmak, yani nasıl meydana geldiğini belirlemektir. Olay belirlendikten sonra, olaya uygulanacak hukuki norm ve bunun olayın tipine uygun olup olmadığı konusunda sonuç çıkarılır. Maddi durumun tespiti, hukuki durumun tespitidir. Olayın faillerinin kim olduğu ve bunların ceza hukuku karşısındaki sorumlulukları öncelikle olayın belirlenmesi ile mümkündür.
    Olay ise deliller ile öğrenilebilir. Delillerin gösterdiği objektif bakımından bir (ihtimal)’dir. Buna rağmen ihtimal belli bir dereceye gelince kanaat (kanı) olacaktır. Şüphe yerini kanaate bıraktığında ispatta aranan belirlilik ortaya çıkar. Yani belirliliğe şüphenin yenilmesi ile ulaşılır.
    Ceza Muhakemesinin asıl amacı maddi gerçeği ortaya çıkarmaktır. Maddi gerçeğe ulaştıracak araç ise delillerdir. Deliller; sanık açıklamaları, tanık açıklamaları, sanık ve tanıktan başka kişilerin açıklamaları, kolluk, savcı ve hakim tutanakları, özel yazılı açıklamalar, görüntü ve (veya) ses kaydeden araçlarla açıklama ve belirtiler şeklinde ayrıma tabi tutulabilir. Suç konusu ve/veya alet olayın bir parçası iken, olay yerinde kalan her türlü iz ve eser, belirti delil olup, olayı temsil eden dolaylı delildir. Yağma olaylarında genelde tanık yoktur, bu nedenle mağdurun beyanı ve teşhisi önemlidir. Şayet bu konuda duraksama varsa ortada yenilmesi gereken bir şüphenin olduğunu düşünülmesi gerekir. Bütün isnat araçları delildir. Soyut olarak da deliller eşdeğerdedir. Bu nedenle deliller yeterince araştırılmamış veya soruşturma eksik ise bu hususlar giderilmelidir. Soruşturma evresinde toplanmamış delilleri mahkemenin toplaması gerekir. Hakimin sanık lehine ve aleyhine olan delilleri araştırıp; tam bir inanışla özgürce değerlendirerek kuşkudan arınmış bir sonuca ulaşması gerekir. Kuşkular yenilmelidir. Yani hükümde varsayıma dayalı kuşkulu kalan hususlar olmamalıdır. Maddi gerçeğin olayın bir bütünü veya parçasını temsil eden kanıtlardan ortaya çıkarılması gerekir. Bir takım varsayımlara dayanılarak karar verilmesi ceza muhakemesinin amacına kesinlikle aykırıdır. Kuşku ve çelişki yenilmeden karar verilemez. Bir suç varsa bunun failini belirlemede ancak kanıtların yorumu ile cevaplanacaktır. Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa imkan vermemelidir. Yüksek ihtimal ile deliller yeterli toplanmadan bir ceza verilemez. Eylem veya eylemlerin bir suç olup olmadığı belirlenmesi için eylemin önce işlenip işlenmediğinin sorunu çözülerek başlanır. Bu da kanıtların yorumu ile cevaplanacaktır. Hakim hangi kanıtı nasıl yorumladığını, yorum ile nasıl bir kanıya ulaştığını, kararının gerekçesinde göstermek zorundadır.
    Gerekçedeki mantıksal kronolojik dizin ise iddia, savunma, kanıtlar, kanıtların yorumu, sabit kabul edilen eylem; ihlal edilen norm, normun yorumu ve en nihayet ulaşılan sonuç olan hüküm şeklinde olmalıdır.
    Teşhisin yöntemine gelince; ceza yargılaması hukukumuzda teşhise ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta olup, bu konu ilk kez 02.06.2007 gün ve 5681 sayılı Kanunun 5. maddesiyle 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun Ek 6. maddesinde yapılan değişiklikle mevzuatımıza girmiş, anılan maddede teşhis işleminin ne şekilde yapılacağı,
    "Polis, olaydaki failin gözaltına alınan şüpheli ile aynı kişi olup olmadığının belirlenmesi bakımından zorunlu olması halinde, Cumhuriyet savcısının talimatıyla İşleme başlanmadan önce teşhiste bulunacak kişinin faili tarif eden beyanları tutanağa bağlanır.
    Teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin birden fazla ve aynı cinsten olması, aralarında yaş, boy, ağırlık, giyinme gibi görünüşe ilişkin hususlarda benzerlik bulunması gerekir. Teşhis için gerekli olması halinde şüphelinin görünüşü ile ilgili gerekli değişiklikler yapılabilir. Teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin her birinde teşhis sırasında bir numara bulundurulur.
    Teşhiste bulunan kişi ile teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin birbirini görmemesi gerekir.
    Teşhis işlemi en az iki kez tekrarlanır ve teşhiste bulunması istenen kişiye şüphelinin teşhis edilecek kişiler arasında yer almıyor olabileceği hatırlatılır.
    Teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin, bu işlem sırasında birlikte fotoğrafları çekilerek veya görüntüleri kayda alınarak, soruşturma dosyasına konur.
    Şüphelinin fotoğrafı üzerinden de teşhis yaptırılabilir. Ancak tek bir fotoğraf veya aynı kişinin farklı fotoğrafları üzerinden teşhis yaptırılamaz. Değişik kişilerin fotoğraflarının aynı büyüklük ve özellikte olmaları gerekir.
    Teşhis işlemi tutanağa bağlanır" şeklinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olaylara gelirsek;
    Mağdurun 06.07.2017 tarihli kolluk ve 10.07.2017 tarihli savcılık ifadelerinde; olay günü saat 22.30 sıralarında evine gitmek için dolmuştan inip İncirli mahallesi .. sokak üzerinde yürürken arkasından gelen 25 – 30 yaşlarında, 1.55 – 1.60 metre boylarında, esmer, siyah kapüşonlu hırkalı bir şahsın birden kolunu sıkıp zorla elinde bulunan telefonunu alıp ilerde kendisini bekleyen ... plakalı ... marka araca binerek kaçtığını, şahsı gördüğünde tanıyabileceğini, iddia ettiği,
    Mağdurun görevsizlik kararı veren Ankara 33. Asliye Ceza Mahkemesinde alınan beyanında; kolluk ifadesini tekrarlayarak suça konu telefonu zorla alan kişinin huzurda bulunan sanık ... olduğunu, belirtmesine karşın,
    Mağdurun davaya bakmakla görevli Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesinde alınan beyanında ise; havanın karanlık olduğunu, suça konu telefonu arkasından gelen yüzü kapalı bir şahsın zorla aldıktan sonra önceki beyanlarında belirttiği araca binip kaçtığını, huzurda bulunan sanık ...’in boyunun, göz ve kaş yapısının telefonunu alıp kaçan şahsa benzediğini, ancak olay anında şahsın ağız kısmının atkıyla kapalı olması nedeniyle bu şahsın sanık olduğu konusunda emin olamadığını, bu şekilde sanığın kendi yüzünden ağır bir ceza almasını istemediğini, önce kolluk görevlilerinin “o civarda zaten kuyumcu soymuş” diyerek cep telefonundan sanığın resmini gösterip “benziyor mu?” diye sorduklarını, kendisinin “benziyor” diyerek teyit ettiğini, açıkladığı,
    Mağdurun olaydan hemen sonra kendisine gösterilen sabıkalara ait fotoğraflardan sanığı teşhis etmemesine karşın kolluk görevlileri tarafından “o civarda zaten kuyumcu soymuş” denilerek cep telefonundan sanığın fotoğrafının gösterilmesi üzerine mağdurun olayın failine benzediğini belirtmesinden bir gün sonra sanığın fiziksel özellikleriyle uyumlu olmayan diğer kişilerle karıştırılıp, avukat hazır bulundurulmadan yapılan 30.07.2017 tarihli canlı teşhis işleminde mağdurun sanığı kesin ve net olarak teşhis ettiği,
    08.07.2017 tarihli oto teslim ve görgü tespit tutanağında; mağdurun telefonunu alan şahsın binerek kaçtığı iddia edilen ... plakalı aracın ... isimli şahsa ait ve çalıntı olduğunun, aracın olaydan birkaç gün sonra 19 Mayıs Mahallesi ... Sokak No: ... adresi önünde kontak anahtarı üzerinde terk edilmiş vaziyette bulunarak sahibine teslim edildiğinin, belirtildiği, ... plakalı çalıntı aracın sahibi ... beyanında; 05.07.2017 günü saat 20.00- 23.00 aralığında evine giren hırsızlar tarafından oto anahtarının alınarak aracının çalındığını söylediği,
    Sanık ise, tüm aşamalarda ısrarla atılı yağma suçunu işlemediğini beyan ile teşhis işleminin de usulsüz olduğunu ileri sürdüğü;
    HTS kayıtlarından suça konu cep telefonunun en son 06.07.2017 günü saat 10.22"de mağdura ait numara ile kullanıldığının tespit edildiği ancak suça konu cep telefonunun daha sonra mağdura ait hat ve/veya başka bir hat ile kullanılıp kullanılmadığının araştırılmadığı gibi, suça konu cep telefonunun olaydan sonra ele geçip geçmediği ve suçun failinin olay yerinden binerek kaçtığı iddia edilen ... plakalı çalıntı araç ve araca ait anahtarın çalındığı belirtilen evde herhangi bir parmak izi araştırmasının yapılıp yapılmadığı konusunda herhangi bir bilginin dosyaya yansımadığı da izlenmiştir.
    Tamamı sözlü yargılamadan oluşan dosyada, sanık aşamalarda değişmeyen savunması ile ortaya çıkan bu duraksamalı halin, tamamlanarak giderilmesi yönünde yeni bir araştırma ile değerlendirmeye gidilmediği anlaşılmasına karşın;
    Mağdurun aşamalarda değişen beyanları arasındaki aykırılıkların giderilmesi yönünde delil toplanmasına hangi nedenle gidilmediği ile suçtan zarar görenin olaydan sonra resim ve çoklu ortamda usulüne uygun yaptırılmayan teşhis işlemine ise, ne şekilde hukuken değer yüklenerek üstünlük tanındığı, denetime olanak verecek şekilde karar yerinde açıklanıp tartışılmadan genel geçişli ifadelere yer verilip, yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi,
    Bozmayı gerektirmiş, sanık ... savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen 20/04/2018 gün, 2018/1105 Esas ve 2018/661 Karar sayılı "esastan red" hükmünün, 5271 sayılı CMK"nın 302/2. madde ve fıkrası uyarınca tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın korunmasına, 24/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi