10. Hukuk Dairesi 2013/20740 E. , 2014/18668 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Isparta İş Mahkemesi
Tarihi :10.06.2013
No :2012/81-2013/251
Davacı Kurum vekili, davalının, dava dışı 1066596 sicil nolu A. K.Dağıtım Taş. Org. Gıda Oto. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti ünvanlı işyerinden bildirilen 01/01/2009-30/09/2010 tarihleri arasındaki bildiriminin fiili olmadığından bahisle iptal edildiğinden bu dönemler arasında davacı için yapılan sağlık giderlerinin tahsili için icra takibi yaptıklarını, icra takibine yapılan vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatı talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile, davalı V.. K.."un 01/01/2009-30/09/2010 tarihleri arasında Kurum sigortalısı olmadığı anlaşıldığından bu tarihlere rastlayan sağlık tedavi masraflarından sorumlu tutulması gerekeceğinden, davalının Isparta 3.İcra Dairesinin 2011/3919 takip sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına, davacı vekilinin icra inkar tazminatı isteminin dava konusu yargılamayı gerektirdiğinden reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili ve davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
İncelenen dava dosyasında, davalının söz konusu ...sicil nolu işyerinden 01/04/2005-30/08/2009 tarihleri arasında bildiriminin bulunduğu, Kurum denetmenlerince bu işyerinden 01/01/2009-30/09/2010 tarihleri arasında yapılan bütün bildirimlerin iptal edilmesi gerektiğinin tespiti üzerine davacının bu döneme rastlayan tedavi giderleri için, hakkında borç tahakkuk edildiği anlaşılmıştır.
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı yasanın 86. maddesi olup, bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Yukarıda anlatılanlar ışığında, mahkemece, yapılan araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Bu bağlamda, Kurum denetmenlerince dinlenen tanıklar ile dava dışı işyerinden ihtilaflı dönemde bildirimi bulunan şahıslar tespit edilerek kanaat edinmeye yetecek kadarı dinlenilmeli, resen komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler tespit edilerek beyanlarına başvurulmalı, belirdiği takdirde tanık beyanları arasındaki çelişkiler giderilmeli, davacı Kurum tarafından, varsa, yapılan suç duyurusunun akıbeti araştırılmalı, böylece uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Öte yandan, davanın yasal dayanaklarından olan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun icra takip tarihinde yürürlükte olan 67. maddesinin ikinci fıkrasında, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse alacaklı yararına ve istem üzerine tarafların durumuna, davanın ve hüküm altına alınan şeyin tahammülüne göre, hüküm altına alınan tutarın %40’ından aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata karar verileceği yönünde düzenleme öngörülmüştür. İtirazın iptali davalarında icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, diğer koşulların yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Anılan tür bir alacaktan söz edilebilmesi için, gerçek tutarın belli ve sabit olması veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için, alacağın tüm unsurlarının bilinmesi, ya da, bilinebilecek durumda bulunması gereklidir. Buna göre, alacağın likit nitelikte olduğunun kabulü için, borçlu tarafından tutarın araştırılarak belirlenmesi olanağının varlığı yeterlidir. Bu nedenle, icra takibine konu yapılan tedavi giderlerinin, takip ve dava tarihi itibarıyla varlığı ve tutarının belli ve sabit dolayısıyla, likit nitelikte olduğu belirgin bulunduğundan, aksi yönde hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak, elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekili ve davalının temyiz itirazı kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalıya iadesine, 26.09.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.