10. Hukuk Dairesi 2014/853 E. , 2014/18637 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Aydın 2. İş Mahkemesi
Tarihi :29.11.2013
No :2012/134-2013/398
Dava, Bağ-Kur sigortalılığının 01.07.1978-13.12.1982 ve 01.05.1984- 30.12.1986 tarihleri arasında olduğunun tespiti ve yaşlılık aylığı talebinin kabulü ile birikmiş tüm aylıkların ödenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava dosyası incelendiğinde; davacının 15.09.1978 tarihinde 26.06.1978 tarihi itibari ile S. Marangozlar Derneği üyeliğinden dolayı Bağ-Kur tescilinin yapıldığı, 13.11.2009 tarihli sigortalılık bilgilerinde davacının 29.06.1978 tarihinde başlayan Bağ-Kur sigortalılığının belge tarihi itibari ile devam ettiği, davacının 01.07.1978-13.12.1982 ve 01.05.1984-30.12.1986 tarihleri arası vergi kaydının olduğu, 29.06.1978-31.12.1995 tarihleri arasında ise S. Marangozlar odasında kaydının bulunduğu, 19.04.2010 tarihli sigortalılık bilgilerinde davacının 29.06.1978-29.06.1978, 01.07.1978- 13.12.1982 ve 01.05.1984- 30.12.1986 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olarak kabul edildiği, davacının 30.05.2011 tarihinde 6111 sayılı Yasadan faydalanmak için Kuruma başvurduğu ve Kurumun bu talebi kabul ettiği, daha sonra 09.02.2014 tarihinde 5510 sayılı Yasanın geçici 17. maddesine göre ihya talebinde bulunduğu ve Kurumun bu talebi de kabul ettiği, Kurumun bu kabullerinde 01.07.1978-13.12.1982,01.05.1984-31.12.1995 tarihleri arasındaki süre esas alınarak borç çıkarıldığı, davacının 06.03.2012 tarihli dilekçesinde ise ihyanın vergi kayıtlarına göre belirlenen sigortalılık süresi esas alınarak yapılmasını talep ettiği, Kurumun 09.03.2012 tarihli cevabında ise 95/11 no’lu genelgeden yararlanmak için son tarihin 03.08.2009 olduğunu gerekçe göstererek bu talebi reddettiği anlaşılmaktadır.
1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılık süresinin tespitine yönelik talebin varlığı halinde, davanın yasal dayanağı; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği 1479 sayılı Yasanın 24 ve 25 maddeleridir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir.20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.
Yukarıda açıklanan tüm bu Kanunlarla yapılan değişiklikler; önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Bağ-Kur sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne yasaca ve hukukça olanak olmadığı açıktır.
Dava konusu somut olayda; davacı sadece vergiye kayıtlı olduğu 01.07.1978-13.12.1982 ve 01.05.1984- 30.12.1986 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olarak tescilini talep etmektedir. Öncelikle sigortalılık bakımından ihtilafsız süre net olarak belirlenmelidir. Kurum 6111 sayılı Yasa borçlanması ve 5510 sayılı Yasanın geçici 17. maddesine göre ihya planında 01.07.1978-13.12.1982, 01.05.1984-31.12.1995 arasındaki yani davacıyı vergiye kayıtlı olduğu dönem dışında odaya da kayıtlı olduğu dönemde de sigortalı kabul ederek buna göre hesaplama yapmıştır. Bu nedenle Mahkemece; davalı Kurumdan, 1479 sayılı Yasanın Ek 19. maddesi ve 5510 sayılı Yasanın geçici 17. maddesine göre davacının sigortalılığı durdurulmasa idi hangi sürelerde sigortalı kabul edileceği sorulmalı, Kurumca sadece davacının istediği dönemlerde sigortalı kabul ediliyor ise dava açılmasında hukuki yarar olmadığı gözetilmeli, ancak vergi kaydı olmayıp oda kaydı olan dönemlerde de Kurum sigortalı kabul ediyor ise, 1479 sayılı Kanunun 26. maddesinde düzenlenen, “sosyal güvenliğin vazgeçilmez ve kaçınılamaz” kamusal yapısı gereği yöntemince ve re’sen araştırma yapılarak, işyeri kayıtları da dahil bağımsız çalışmasının olup olmadığı yöntemince araştırılarak varılacak sonuç uyarınca, açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde değerlendirme yapılıp, davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gereken dönem, kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde belirlenmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.