12. Ceza Dairesi 2019/13547 E. , 2021/4415 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Dava : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
Hüküm : Davanın reddine
Davacının tazminat talebinin reddine ilişkin hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/03/2019 tarihli ve 2016/13-1281-2019/216 sayılı kararı ile benzer nitelikteki birçok kararında vurgulandığı üzere; 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 40/2, 5271 sayılı CMK"nın 34/2, 232/6. maddeleri gereğince, hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, süresi, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin anlaşılabilir nitelikte açıkça gösterilmesi zorunludur. Bunlardan bir veya birkaçının eksik ya da hatalı gösterilmesi CMK"nın 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedenini oluşturmaktadır. Bu bildirimlerdeki temel amaç, kanun yollarına başvuru hak ve yetkisi bulunanların, başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması ve bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edilecek veya eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya yanılgılı bildirim nedeniyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır.
İncelenen dosyada; davacı vekilinin yokluğunda verilip, 27/03/2019 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilen hükmün, davacı vekili tarafından CMUK"un 310. maddesinde öngörülen yasal bir haftalık süre geçtikten sonra 05/04/2019 tarihinde temyiz edildiği anlaşılmış ise de; hükmün yasa yolu kısmında temyiz süresinin tebliğden itibaren ""15 gün"" olarak belirtilmesi sebebiyle, davacı vekilinin bu yanılgılı bildirimden kaynaklı olarak temyiz hakkını süresinde kullanmasının engellendiği ve davacı vekilinin temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
Tazminat talebinin dayanağı olan Çorlu 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/231 Esas - 2014/229 Karar sayılı ceza dosyası kapsamında, davacının uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan 29/04/2013 tarihinde gözaltında, 30/04/2013 - 14/11/2013 tarihleri arasında ise tutuklu kaldığı, yapılan yargılama sonunda beraatine hükmedildiği,
Davacının 5.160 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ödenmesi talebine ilişkin söz konusu davada, yerel mahkemece 5.160 TL maddi, 8.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine hükmedilmesi üzerine Dairemizce yapılan incelemede beraat hükmünün kesinleştiğine dair şerh düzenlenmiş ise de temyiz incelemesi sırasında UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemede beraat hükmünün Cumhuriyet savcısı tarafından aleyhe temyiz edildiğine dair temyiz dilekçesi bulunduğu dikkate alınarak, beraat hükmünün kesinleşip kesinleşmediğinin tereddüde mahal vermeyecek şekilde tespit edilmesinde zorunluluk bulunduğu gerekçesi ile hükmün bozulması üzerine yerel mahkemece duruşma açılıp, beraat hükmünün kesinleşmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş olup,
Gerekçeli karar başlığında, ""25/02/2015"" olan dava tarihinin ""22/02/2015"" olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir yazım yanlışlığı kabul edilmiştir.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre davacı vekilinin, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Davacı hakkında verilen beraat hükmünün kesinleştiğine dair şerh düzenlenmesi üzerine davacı tarafça temyiz incelemesine konu dava açıldıktan sonra beraat hükmünün Cumhuriyet savcısı tarafından aleyhe temyiz edildiğinin ve henüz kesinleşmediğinin tespit edilmesi nedeniyle dava şartlarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamakla birlikte, davacı tarafın kusurunun bulunmadığı dikkate alınarak, davalı lehine vekalet ücretine hükmolunamayacağının ve davacının yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağının gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, davacı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden hükmün vekalet ücretine ve yargılama giderlerine ilişkin fıkralarının içeriğinin hükümden çıkarılması ve yerlerine ""Davalı lehine vekalet ücretine hükmolunmasına yer olmadığına"" ve ""Yapılan yargılama giderlerinin kamu üzerinde bırakılmasına"" cümlelerinin yazılması ve hükümdeki diğer hususların aynen bırakılması suretiyle, sair yönleri usul ve Kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 31/05/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.