Abaküs Yazılım
22. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/17540
Karar No: 2019/14561
Karar Tarihi: 01.07.2019

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2016/17540 Esas 2019/14561 Karar Sayılı İlamı

22. Hukuk Dairesi         2016/17540 E.  ,  2019/14561 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar ...Temz. Mad. ve Hiz. Gi. İnş. Malz. Turz. Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti. ve ... vekili ile ihbar olunanlardan Milli Eğitim Bakanlığı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili; müvekkilinin iş sözleşmesinin haksız nedenle işverence feshedildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, ulusal bayram genel tatil ve hafta tatili ücret alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalılar Cevaplarının Özeti:
    Davalılar vekili, ..."in tüzel kişiliği olmadığından husumet ehliyeti olmadığını, bu nedenle davanın reddedilmesi gerektiğini, zamanaşımı definde bulunduklarını, müvekkillerinin ... temizlik işini farklı zamanlardaki hizmet alım sözleşmeleri ile yüklendiklerini, davacının iş akdinin davalılar tarafından ne açık ve ne de zımni olarak feshedilmediğini, ihale süresinin sona erdiğini ve yeni ihale yapılmadığını, davacının ihbar ve kıdem tazminatının ibraname karşılığı ödendiğini ödenmeyen ücret alacağının ise bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.


    İhbar Olunan Bakanlık vekili, yapılan ihbarın haksız ve yersiz olduğunu, ...şirketi ile ... hizmet binalarının temizlik işleri, ihale şartnamesi dahilinde ve ihale süresi içinde geçerli olmak üzere yapıldığını, işçilerle herhangi bir sözleşme yapılmadığını, işçilerin işe alınmasında ve işten çıkartılmasında ihale makamının hiçbir yetkisinin bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda işverenin ... olmayıp, ... olduğu anlaşıldığından, ... aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddine, diğer davalılar yönünden ise davacının hafta tatili alacağına yönelik talebini ispatlayamadığından bu talebinin reddi ile de davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Temyiz:
    Kararı davalılardan ...Temz.Mad. Ve Hiz. Gi. İnş. Malz. Turz. Taah. San. Ve Tic. Ltd. Şti ile ... ve ihbar olunan Milli Eğitim Bakanlığı vekilleri temyiz etmiştir.
    Gerekçe:
    1-İhbar Olunan Milli Eğitim Bakanlığı Temyizi Yönünden;
    İhbar olunanın yer aldığı davada hüküm, taraflar hakkında verilir. Bu karara karşı kanun yoluna başvuru hakkı da, yalnız davanın taraflarına aittir. İhbar olunan, yanında davaya katıldığı tarafla, birlikte kararı kanun yoluna götürebilir. Yalnız başına kanun yoluna başvurma yetkisi yoktur. Ancak, kanuna aykırı olarak kendisi hakkında hüküm verilmişse, sadece hükmün kendisine ilişkin bölümünü tek başına temyiz edebilir.
    Dosya içeriğine göre, ihbar olunanın hakkında verilen bir hüküm de bulunmamaktadır. Bu sebeple kararı tek başına temyiz hakkı bulunmayan ihbar olunanın temyiz istemlerinin REDDİNE,
    2-Davalılar ...Temz.Mad. ve Hiz. Gi. İnş. Malz. Turz. Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti ile ... Egetem A.Ş. Temyizi Yönünden;
    I-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre temyiz eden davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    II-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dosyada yer alan ibranamelerin nazara alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz.
    İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:
    A)Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir.

    B)İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez (Yargıtay 9.HD. 5.11.2010 gün, 2008/37441 E, 2010/31943 K).
    C)İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.
    Öte yandan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 21. maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.
    İbranamedeki irade fesadı hallerinin, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir (Yargıtay 9.HD. 26.10.2010 gün, 2009/27121 E, 2010/30468 K). Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.
    D)İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/37372 E, 2010/31566 K).
    E)Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD 21.10.2010 gün 2008/40992 E, 2010/39123 K.). Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün 2008/33748 E, 2010/20389 K.).
    F)Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır (Yargıtay 9.HD. 27.06.2008 gün 2007/23861 E, 2008/17735 K.). Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır (Yargıtay HGK. 21.10.2009 gün, 2009/396 E, 2009/441 K).
    G)Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/40032 E, 2010/31666 K).
    H)İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün, 2008/33597 E, 2010/20380 K). Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.
    İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir (Yargıtay HGK. 27.1.2010 gün 2009/9-586 E, 2010/31 K. ; Yargıtay 9.HD. 13.7.2010 gün, 2008/33764 E, 2010/23201 K.).
    Somut uyuşmazlıkta; dosya içerisinde, 6098 Sayılı Borçlar Kanunu yürürlüğe girmeden önce 30.06.2012 ve 6098 Sayılı Borçlar Kanunu yürürlüğe girdikten sonra 16.06.2013 tarihinde düzenlenerek davacı tarafından imzalanmış ve kıdem ve ihbar tazminatına yönelik ödeme miktarlarının yer aldığı iki adet ibraname bulunmaktadır. Davalı taraf kıdem ve ihbar tazminatının ödendiğini, davacının imzaladığı ibranameler olduğunu savunmuş, davacı dava dilekçesinde, ibranamelerin sahte olduğunu, gerçeği yansıtmadığını ve davalının ödeme yapmadığını iddia etmiş, mahkeme ise davacının sahtelik iddiası karşısında yargılama esnasında imza incelemesi yaptırmak için önce davacının imza örneklerini toplayıp ıslak imzalı örneklerini de almış ancak daha sonra bu ara karardan vazgeçerek ibranamelerin savunmayla çeliştiğinden dikkate alınmadığı şeklinde ki hatalı gerekçe ile ibranameleri dikkate almadan hüküm kurmuştur. Öncelikle 16.06.2013 tarihli ibraname yeni yasa döneminde imzalanmış ve davalı tarafça ödemeye ilişkin hiçbir belge sunulmadığından ibranamedeki kıdem ve ihbar tazminatının banka kanalı ile eksiksiz ödendiği ispatlanamamış olup geçersizdir. 30.06.2012 tarihli ibraname yönünden ise mahkemece imza incelemesi yaptırılarak imzaya itiraza dair ön sorun açıklığa kavuşturulmalı ve sonucuna göre imzanın davacıya ait çıkması durumunda kıdem ve ihbar tazminatı açısından içerdiği miktar yönünden bu belge makbuz hükmünde kabul edilerek ödenen miktarlar yasal faizi ile birlikte hesaplanan kıdem ve ihbar tazminatı alacağından mahsup edilmek sureti ile hüküm kurulmalıdır.
    Mahkemece bu hususlar gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
    3- Taraflar arasında, davacı işçinin fazla mesai yapıp yapmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır
    Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
    Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
    İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
    Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
    Somut olayda, davacı temizlik işçisi olarak çalışmış olup hükme esas alınan bilirkişi raporunda tanık beyanlarına göre davacının hafta içi 5 gün 11 saat 1,5 saat ara dinlenme ile 9,5 saat çalışarak, hafta sonu ise cumartesi günü 08.00-14.00 saatleri arası yarım saat ara dinlenme ile ile 5,5 saat çalışarak haftada toplam 53 saat çalışma ile 8 saat fazla mesai yaptığı ve dini bayramlar dışında ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı tespit edilmiştir. Ulusal bayram ve genel tatil ücreti yönünden yapılan hesaplama yapılan işin niteliği ve davalı tanık beyanlarına göre isabetli olmuştur ancak fazla çalışma talebi yönünden husumetli tanıkların ve iş yerinde çalışmayıp okulda davacının çalıştığı süre içerisinde kısa bir zaman diliminde yatılı öğrenci olan tanığın beyanlarına göre hesaplanması hatalı olmuştur. Ancak okul müdürü olduğu anlaşılan davalı tanığı ... beyanına göre davacının hafta içi 5 gün 08.00-18.00 saatleri arasında 1 saat ara dinlenme ile, cumartesi günü de 08.00-14.00 saatleri arasında yarım saat ara dinlenme ile çalışarak haftada 5,5 saat fazla mesai yaptığı anlaşıldığından bu davalı tanık beyanına göre davacının fazla mesai ücret alacağı hüküm altına alınmalıdır. Anılan yön gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup ayrıca bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 01/07/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi