20. Hukuk Dairesi 2018/5734 E. , 2019/6320 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; 2010 yılında ... yerleşke alanı olarak belirlenen saha içerisinde kalan .... mahallesi 136 ada 9 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırılması maksadıyla işlemlere başlanarak dava açıldığını, yapılan yargılama neticesinde taşınmaz alanının 554,88 m² olduğu ve kamulaştırma bedelinin 22.647,69 TL olduğu, 24/11/2010 tarihinde mal sahibi adına da bu bedelin depo edildiğini, 2014 yılında üniversite adına kamulaştırılarak tapuda tescil işlemi gerçekleştiğini, taşınmazların birleştirilmesi sırasında dava konusu taşınmazın alanının 291,41 m² olduğunun tespit edildiğini, bu m² hesabına göre kamulaştırma bedelinin 11.781,70 TL olduğunu, sehven yanlış hesaplamadan kamulaştırma bedeli olarak fazladan 10.865,99 TL ödeme yapıldığının anlaşıldığını belirterek davanın kabulü ile fazla ödenen 10.865,99 TL"nin ödeme tarihi olan 24/11/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı kurumdan alınarak davacıya ödenmesine, masrafların davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı kurum tarafından davalı aleyhine açılan alacak davasının kabulü ile; 10.865,99 TL"nin 23/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı kurumdan alınıp davacı kuruma ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya Hazine aleyhine açılan dava TMK’nın 1007. maddesine göre açılan tazminat istemine ilişkindir.
4721 sayılı TMK"nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi ""Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur"" hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece Devletin memuruna rücu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/4 - 383 E. - 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4 - 349 E. - 2010/318 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK"nın 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Ancak 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi hükmüne göre, tazminata hükmedilebilmesi için, diğer koşulların yanı sıra, tapu sicilinin tutulması nedeniyle bir zarar doğmuş olmalıdır.
Somut olayda ise davacı taşınmazın tapuda 554,88 m² yüzölçümü ile kayıtlı olmasına karşın taşınmazının aslında 291,41 m² olduğunu belirterek tazminat istemişse de; 136 ada 9 parsel sayılı taşınmaz tapuda hala 554,88 m² yüzölçümü ile kayıtlı olup davacının iddia ettiği gibi bir miktar azalmasının tapu kaydına yansıması söz konusu değildir. Bu durumda, davacının zararının doğduğundan bahsedilemez.
3402 sayılı Kanunun 41. maddesinde; “kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re’sen düzeltilir. Düzeltme, taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltme kesinleşir." hükmü yer almakta olup davacı taşınmazının zeminde tapuda yazan miktardan daha az olduğunu iddia ediyorsa tapu müdürlüğüne başvuruda bulunarak 3402 sayılı Kanunun 41. maddesi gereği düzeltme yapılmasını isteme hakkının olduğu, davacının başvurusu üzerine taşınmazın yüzölçümünde azalma olursa ancak bundan sonra davacının TMK’nın 1007. maddesine dayalı tazminat davası açabileceği gözetilmeksizin henüz doğmamış bir zarar nedeni ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 06/11/2019 günü oy birliği ile karar verildi.