3. Hukuk Dairesi 2020/1910 E. , 2020/3884 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; murisi ...’ın 09/12/2009 tarihinde vefat ettiğini, murisin eşi ile birlikte 30/10/1987 tarihinde Almanya’da düzenledikleri vasiyetname ile tüm mal varlıklarını, taraflardan birinin ölümü halinde sağ kalan tarafa, iki tarafın ölümü halinde davacıya bıraktıklarını, daha sonra murisin ...Noterliğinin 03/06/1996 tarihli ve 9135 yevmiye numaralı vasiyetnameyi düzenleyerek Türkiye’de bulunan mal varlığını eşi ..."a bıraktığını, murisin eşinin Alman vatandaşı olduğunu, murisin kendisinin eşinden önce ölmesi halinde Alman vatandaşı olan eşinin Türkiye"de mirasçı olamayacağı ihtimalini düşünerek hareket ettiğini, 1996 tarihli vasiyetnamenin 1987 tarihli vasiyetnameyi geçersiz kılmadığını, eşi Erika Alkan"nın muristen önce 2001 yılında vefat ettiğini, bu durumda eşi ...’ın vasiyet alacaklısı sıfatını kazanamadığını belirterek, Bursa 15. Noterliğince düzenlenen 03/06/1996 tarihli vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ..., ... ve ...; davanın süre yönünden usulden reddi gerektiğini, esasa ilişkin olarak vasiyetnamenin iptali sebeplerinin kanunda sınırlı olarak sayıldığını, bunun haricinde bir sebepten ötürü dava açılamayacağını, 1996 tarihli yeni irade beyanıyla eski tarihli vasiyetnamenin ortadan kalktığını, 1987 tarihli vasiyetnamenin iptali için dava açtıklarını ileri sürerek, davanın reddini istemiştir.
Davalı ...; vasiyetnamenin iptali sebeplerinin kanunda sınırlı olarak sayıldığını, murisin 1987 tarihli vasiyetnamesinden döndüğünü, murisin 1996 yılındaki vasiyetnamesi de uygulanabilir olmadığından, mirasın veraset ilamındaki paylara göre bölünmesi gerektiğini ileri sürerek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının vasiyetnameyi 24/11/2010 tarihinde öğrenmesine karşılık 1 yıllık süre içerisinde dava açmadığı gerekçesiyle, davanın süre yönünden reddine dair verilen kararın davacı tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 30/11/2016 tarihli ve 2016/16629 E., 2016/13682 K. sayılı ilamı ile özetle; vasiyetnamenin iptali davası açma süresinin, vasiyetnamenin açılması davasının kesinleştiği tarihten itibaren başlayacağı, vasiyetnamenin açılması dosyasının derdest olduğu, mahkemece; vasiyetnamenin açılması dosyasının kesinleşmesi bekletici mesele yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yukarıdaki gerekçe ile davanın reddi doğru görülmediği gerekçesiyle bozulmuş, davalılar ..., ... ve ..."ın karar düzeltme istemleri Dairemizin 14/11/2017 tarihli ve 2017/12550 E., 2017/15808 K.sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; davacının yasal sürede davayı açtığı, murisin kendi iradesi ile düzenlediği 1996 tarihli vasiyetname ile 1987 tarihli ilk vasiyetnamenin geçerliliğini ortadan kaldırdığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dava; vasiyetnamenin iptaline ilişkindir.
Yargılama süresince tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmaları usul hukukunun temel ilkelerindendir ve dava şartıdır. Yargılama sırasında taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen tarafın ehliyeti sona ereceğinden, bu kişinin mirasçıları tarafından (dava konusunun ölenin malvarlığına ilişkin olması ve dava sonunda verilecek hükmün olumlu veya olumsuz bir şekilde mirasçıların haklarını etkilemesi durumunda) davaya devam edilebilir. Bu halde, ölen tarafın mirasını reddetmeyen mirasçılarının, davayı mecburî dava arkadaşı olarak hep birlikte takip etmeleri gerekir.
TMK.nun 28. maddesine göre, ölüm ile kişilik son bulur. Ölü bir kişi herhangi bir hakkın sujesi olamayacağına göre onun açmış olduğu davaya devam edilemez. Bu şekilde yürütülen bir dava sonunda ölü kişi aleyhine hüküm kurulamaz. Borçlar Kanununun 397. maddesi hükmüne göre; aksi sözleşmeden ve işin mahiyetinden anlaşılmadıkça vekil edenin ölümü ile vekalet ilişkisi son bulur.
Somut olayda; davalı ..."a ait nüfus kaydından, davalının yargılama sırasında 21.10.2014 tarihinde öldüğü, mirasçılarının yargılama aşamasında davaya dahil edilmeksizin, ölmeden evvel verilen vekaletnameye istinaden davalı vekili ile davaya devam edilip, işin esasına girilerek yazılı şekilde, ölü kişi hakkında hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında re"sen göz önünde bulundurulmalıdır.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, öncelikle yargılama sırasında vefat eden davalı ..."ın mirasçılık belgesi getirtilerek, mirasçılarına usulüne uygun tebligat yapılıp, mirası reddetmeyen mirasçılarının mecburi dava arkadaşı olarak yöntemince davaya katılımı sağlanarak, mirasçılar davayı birlikte takip etmekten kaçınırlarsa terekeye temsilci tayin ettirmek suretiyle, taraf teşkili sağlandıktan sonra, hasıl olacak sonuca göre esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken; taraf teşkili sağlanmaksızın, ölü kişi hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2-) Kabule göre de, 6100 sayılı HMK’nın 114/1.h bendinde davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartı olarak sayılmıştır. Bilindiği üzere dava şartları yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi mahkeme tarafından da re’sen dikkate alınmalıdır.
Türk Medeni Kanununun 581.maddesi hükmüne göre ise; “Vasiyet alacaklısı olabilmek için mirasbırakanın ölümü anında mirasa ehil olarak sağ olmak şarttır. Vasiyet alacaklısı mirasbırakandan önce ölmüş ise, tasarruftan aksi anlaşılmadıkça, vasiyeti yerine getirme yükümlülüğü, vasiyet yükümlüsünün yararına ortadan kalkar.”
Türk Medeni Kanununun 557. maddesi ise iptal nedenlerini sınırlamıştır. Kural olarak anılan hüküm dışında bir nedenle vasiyetnamenin iptali istenemez ve hakim bu nedenlerle bağlıdır. Bu bakımdan vasiyet alacaklısının miras bırakandan önce ölmesi olgusuna dayanılarak vasiyetnamenin iptali istenemez. Bu husus vasiyetname alacaklısı tarafından açılan vasiyetnamenin tenfizi davasında itiraz olarak ileri sürülebilir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; muris tarafından düzenlenen Bursa 15. Noterliğinin 03/06/1996 tarihli ve 9135 yevmiye numaralı vasiyetname ile eşi Erika Alkan"a Türkiye"de bulunan ve vasiyetnamede sayılan taşınmazlarını ve yine Türkiye"de bulunan resmi ve hususi bankalardaki vadeli vadesiz hesaplarında bulunan parasının tamamını vasiyet ettiği, Erika Alkan"ın 19.06.2001 tarihinde vefat ettiği, muris ..."ın ise 09.12.2009 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır.
O halde Mahkemece; vasiyet alacaklısının mirasbırakandan önce ölmesi hususu açılacak vasiyetnamenin tenfizi davasında itiraz olarak ileri sürülebileceğinden, dava şartı olan bu durum re"sen gözetilerek, davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, farklı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/07/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.