11. Hukuk Dairesi 2019/3034 E. , 2020/1379 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 21/03/2019 tarih ve 2018/352-2019/130 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin taraf vekilleri tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, davalının 98/018842 sayılı “ÖZTÜRKMAX” ibreli markasının 3 ve 5. sınıflardaki mal ve hizmetler yönünden tescilli oluğunu, ancak bu markayı kullanmadığını, müvekkilinin bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunu, ileri sürerek 556 sayılı KHK"nin 14. maddesi gereğince hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, markanın kullanıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre; 06/01/2017 tarihli Resmi Gazete"de yayınlanarak yürürlüğe giren KHK"nın 14. Maddesinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi kararı sebebiyle davanın yasal dayanağının kalmadığı, davanın niteliği itibariyle de yasal boşluğun Medeni Kanunun 1. maddesi kapsamında doldurulmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle; esas hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına, tarafların haklılık durumları dikkate alınarak yargılama harç ve giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına ve davacı lehine maktu vekalet ücreti tahsisine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekillerinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, taraf vekillerinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden taraflardan ayrı ayrı alınmasına, 13/02/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, davalı adına tescilli markanın kullanmama nedenine dayalı iptali istemine ilişkin olup davanın hukuki nedeni, bir başka söyleyişle, yasal dayanağı mülga 566 sayılı KHK’nın 14. maddesidir.
Söz konusu KHK hükmü, Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarih ve 148-189 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve kararın RG’de yayımlanması üzerine Anayasamızın 153. maddesi çerçevesinde davanın hukuki nedeni ortadan kalkmıştır. Bu durumda, yasal dayanağı bulunmayan davanın esastan reddine hükmedilmesi gerekir. Nitekim, ilk derece mahkemesince de durum bu biçimde kabul edilmiş ve fakat bir taraftan esas hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığı değerlendirilirken bir taraftan da davanın bidayetindeki haklılık durumunu bu esas üzerinden incelemek suretiyle yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına hükmedilmiştir.
Yerel mahkeme kararının ve Daire çoğunluğunun görüşünün aksine, davanın açıldığı tarihte söz konusu KHK hükmünün mevcut olması davanın reddedilmesine, daha doğru bir ifadeyle davanın reddi yolunda hüküm kurulmasına engel nitelikte değildir. Yani bu gibi hallerde, davanın esasına yönelik bir karar verilmesinden kaçınılamaz. Çünkü, Anayasa Mahkemesi kararının, dava nedeni ile dava konusu üzerinde bir etkisi yok ise de, söz konusu karar, davanın dayandığı hukuki sebebi ortadan kaldırmıştır. Nitekim, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları, bu nedenle, iptal edilen kanun yahut KHK hükmüne dayalı olarak açılan derdest (devam eden) davalara da kesin olarak etkilidir.
Yukarda da belirtildiği üzere, yasal dayanağı bulunmayan yahut açıklandığı biçimiyle hukuki nedeni bulunmayan bir davanın konusuz kaldığından, hatta ve hatta davanın esastan sonuçlanmadığından söz edilemez. Dava esastan görülmüş olup bu esas üzerinden sonuçlandırılmalı, kısaca söylemek gerekirse dava reddedilmelidir. Bu durumda, yargılama giderleri bakımından HMK’nın 331/1. maddesinin uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Aksinin düşünülmesi ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararı nedeniyle davanın esasının (konusunun) kalmadığının kabulüyle buna dayalı olarak davanın açıldığı tarihte haklı nedenlere dayalı olup olmadığının değerlendirilmesi, haklılığın iptal edilen KHK hükmüne dayalı olarak değerlendirilmesi zorunluluğu nedeniyle çelişkili bir yaklaşımı beraberinde getiriyor olmakla benimsenemez.
Şu halde, aksine bir kanun hükmü bulunmadığı gözetildiğinde, HMK’nın 326/1. maddesi hükmü uyarınca, asıl davada yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen davacıya yükletilmesi gerekir.
Açıklanan nedenlerle, Daire çoğunluğunun onama kararına katılamıyoruz.