4. Ceza Dairesi 2016/975 E. , 2016/7419 K.
"İçtihat Metni"
Tehdit suçundan sanık ..."in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-1. cümle, 43/2 ve 62/1. maddeleri uyarınca, 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar anılan Kanun"un 53/1-a-b-d-e maddesindeki haklardan, koşullu salıverilinceye kadar ise aynı Kanun"un 53/1 -c maddesindeki haklardan yoksun bırakılmasına dair, ... Asliye Ceza Mahkemesinin ... tarihli ve ... karar sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.12.2015 gün ve ... sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında: “Dosya kapsamına göre:
1- Sanık hakkında basit tehdit suçundan 5237 sayılı Kanun"un 106/1-2. cümlesi gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmasına rağmen, sanığa ek savunma hakkı verilmeden anılan Kanun"un 106/1-1. cümlesi uygulanmak suretiyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 226. maddesine aykırı davranılmasında,
2- 5237 sayılı Kanun"un 53/2. maddesinde yer alan "Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz." ve 3. fıkrasındaki "Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz." şeklindeki düzenlemeler karşısında, anılan maddenin 1-c bendinde yer alan hak yoksunluğunun, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıvermeden sonra uygulanamayacağı, kendi alt soyu dışındaki kişiler bakımından vesayet ve kayyımlıkla ilgili hak yoksunluğu ile anılan maddenin 1. fıkrasının a, b, d ve e bentlerinde yazılı hak yoksunluklarının ise cezanın infazının tamamlanmasına kadar devam edeceği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir. ” denilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda, ... Asliye Ceza Mahkemesinin ... tarihli kararıyla, hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verildiği, yoklukta verilen ve tebliğ edilen kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, infaz aşamasında, sanığın eyleminin sair tehdit olarak kabul edilmesine karşın, daha ağır sevk maddesiyle uygulama yapıldığı gerekçesiyle, kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
1- Sanık hakkında sair tehdit suçundan TCK’nın 106/1-2. cümlesi uyarınca dava açılmasına karşın, iddianamede sevk maddesi olarak yer verilmeyen TCK"nın 106/1. maddesinin, ek savunma hakkı verilmeden uygulanması suretiyle, savunma hakkının kısıtlanmasına,
2- TCK"nın 53/1-c maddesindeki hak yoksunluğuyla ilgili, aynı Kanun maddesinin 3. fıkrasındaki sınırlandırıcı hükmün dikkate alınmamasına ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Uyuşmazlık konusunda bir karar vermeden önce, kanun yararına bozma istemine konu edilen hükümde belirlenen yeni bir hukuka aykırılık durumunun incelenmesi gerekmektedir.
Sanık hakkında duruşma çıkışında müştekilere parmak sallayarak "az kaldı göstereceğim, ben bu adaletten korkmuyorum, cezaevinden çıkacağım gösteririm." diyerek tehdit suçunu işlediği gerekçesiyle, TCK"nın 106/1-2. cümlesi uyarınca dava açıldığı, yapılan yargılama neticesinde mahkemece de eylemin sair tehdit suçunu oluşturduğu kabul edilmesine karşın, hüküm kısmında TCK"nın 106/1. cümlesi uygulanarak fazla ceza verildiği görülmektedir.
TCK’nın 106/1-2. cümlesinde, “Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.” hükmüne yer verilmiş, aynı Kanun’un 49/1. maddesinde ise, “Süreli hapis cezası, kanunda aksi belirtilmeyen hâllerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Bu itibarla, tehdit suçundan kurulan hükümde gerekçeli karar ile kısa karar arasında temel cezanın belirlenmesi hususunda çelişkiye düşüldüğü anlaşıldığından, bu hususta da kanun yararına bozma isteminde bulunulup bulunulmayacağının takdiri açısından, CMK’nın 310/1. maddesi uyarınca ek görüş istenmesine karar verilmiştir.
Yargıtay incelemesi sırasında saptanan ve yukarıda belirtilen yeni hukuka aykırılık nedeni, kanun yararına bozma konusu yapılmadığından belirtilen kanun yolunun niteliği gereği resen giderilemeyecektir. Y.C.G.K."nun 17.7.2007 gün ve ... sayılı, 27.3.2007 gün ve ... sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere hükümdeki diğer yasaya aykırılıklar giderilmeden, uyuşmazlık konusunda karar verilmesi halinde, hukuka aykırılıkları giderme ve ülkede uygulama birliğini hukuka uygunlukla sağlama amacına hizmet için öngörülen "Kanun yararına bozma" kurumu, bünyesinde hukuka aykırılık taşıyan hükümleri onaylama sonucunu doğuracaktır. Bu nedenle kanun yararına bozma konusunun bu aşamada sonuçlandırılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1) Kanun yararına bozma istemi hakkında bu aşamada bir KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2) Hükümde saptanan yeni hukuka aykırılık nedeni açısından, kanun yararına bozma yoluna başvurulup başvurulmayacağının takdiri için, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, bu hususun değerlendirilmesinden sonra, diğer kanun yararına bozma isteminin incelenmesine, 18/04/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.