4. Ceza Dairesi 2016/976 E. , 2016/7418 K.
"İçtihat Metni"Hakaret ve tehdit suçlarından şüpheliler ... ve ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda, ... Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 12/12/2014 tarihli ve 2014/114382 soruşturma, 2014/61719 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik müşteki tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin, ... Sulh Ceza Hakimliğinin 10/02/2015 tarihli ve 2015/492 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15/12/2015 gün ve 386934 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, şikâyetçinin, şüphelilerin kendisine yönelik hakaret ve tehditte bulundukları iddiası üzerine yürütülen soruşturma sonucu, şüpheliler hakkında aynı olaya ilişkin 2014/39873 soruşturma numaralı evrak üzerinden delil yokluğundan ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği ve yeni olay ile yeni delil bildirimi söz konusu olmadığından ve şüpheliler hakkında yüklenen suçtan dolayı kamu davası açıldığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 160. maddesinde yer alan "Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür." şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 14/11/2007 tarihli ve 2007/9636-9375 sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanunun kendisine yüklediği soruşturma görevini hiç yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı bir durumda, müşteki tarafından öne sürülen iddia ile ilgili olarak şüphelilerin savunmasının alınması, tanıkların dinlenmesi, ayrıca şüpheli ... hakkında daha önce herhangi bir işlem yapılmaması, şüpheliler hakkındaki diğer dosyaların da getirtilerek olayın bir bütün olarak değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesinin gerekmesi karşısında, anılan Kanunun 160. maddesi ve diğer maddeleri uyarınca soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Hakaret ve tehdit suçlarından şüpheliler ... ve ... hakkında yapılan soruşturma sonucunda, ... Cumhuriyet Başsavcılığının 12/12/2014 tarihli kararıyla, aynı olayla ilgili şüpheliler hakkında daha önceden soruşturma yapılmış olduğu gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği, müşteki ..."ın karara süresinde itirazı üzerine, ... 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 10/02/2015 tarihli kararıyla itirazın reddine karar verildiği, kesin olan bu karara karşı müştekinin eksik soruşturma yapıldığına ilişkin müracaatı üzerine, kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karara, müşteki tarafından eksik soruşturma yapıldığı gerekçesiyle yapılan itirazın reddine dair merci kararının, hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, "Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar." 2. fıkrasında, "Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür." 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler." 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.
Aynı Kanun"un 6545 sayılı Kanun’la değişik “Cumhuriyet savcısının kararına itiraz” başlıklı 173. maddesinde ise;
“(3) (Değişik: 18/6/2014-6545/71 md.) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.
(4) (Değişik: 25/5/2005-5353/26 md.) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.” hükümleri yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, Ceza Muhakemesi Kanununun “soruşturma” başlıklı 2. kitabında, Cumhuriyet savcısının, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için suç soruşturmasına ilişkin süreci nasıl yürüteceği ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi durumunda, itirazı incelemekle görevli hakimliğin görevleri açık bir şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır.
Bu çerçevede, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı itiraz üzerine inceleyen hakimlik, kamu davası açılması için yeterli delil bulunmaması durumunda itirazın reddine, yeterli delil bulunması durumunda itirazın kabulüne veya eksik soruşturma nedeniyle soruşturmanın genişletilmesine karar verebilecektir.
Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 13. maddesi uyarınca da, temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen kimselere etkili bir başvuru yapma hakkı tanınması zorunlu olup, anılan hükmün uygulanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında, (Örn: Vilko E. - Finlandiya kararı 2007; Sürmeli - Almanya kararı 2006) etkili başvuru yolunun hem teoride, hem pratikte erişilebilir, yeterli ve etkili olması gerektiği belirtilmektedir.
İnceleme konusu somut olayda; müşteki ... / ... Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş olduğu 22.10.2014 tarihli dilekçesinde, şüpheliler ... ve ..."ın sürekli olarak kendisini ölümle tehdit ettiğini, bu olaya ..."ın tanık olduğunu bildirmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığınca tehdit iddiasıyla ilgili adı geçen şüpheliler ve tanık dinlenilmeden, aynı olayla ilgili daha önceden şüpheliler hakkında işlem yapılmış olduğu gerekçesiyle takipsizlik kararı verilmiştir.
Dosya içerisinde yer alan belgelere göre, şüpheli ... hakkında 15.04.2014 tarihinde meydana gelen, yaralama ve konut dokunulmazlığı ihlal suçlarından iki ayrı kamu davası açıldığı ve bu davaların ... Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/737 esas sayılı dosyası ile, ... Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/270 esas sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Şüpheli ... da 12.11.2014 tarihli talimat ifadesinde, aynı olayla ilgili olarak iki ayrı yerde yargılandığını belirterek, davaların birleştirilmesini talep etmiştir. Yine 06.05.2014 ve 24.09.2014 tarihli ek takipsizlik kararlarıyla, şüpheli ... ile isteme konu edilmeyen diğer şüpheliler hakkında, suç tarihi aynı olan hakaret, tehdit, yaralama ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarına azmettirme suçlarından ek kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Ancak, 22.10.2014 tarihli şikayet dilekçesine konu ölümle tehdit iddiasıyla ilgili, şüpheli ... hakkında daha önceden verilmiş bir karar bulunmadığı gözetilerek, bu şüpheli yönünden soruşturmanın genişletilmesine ve sonucuna göre takipsizlik kararına vaki itirazın kabul veya reddine karar verilmesi gerekirken, bu süreç işletilmeden itirazın reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kanun yararına bozma istemi doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1- ... Sulh Ceza Hakimliğinin 10/02/2015 tarihli ve 2015/492 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca, isteme konu edilen şüpheli ... yönünden BOZULMASINA,
2- Aynı Kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 18/04/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.