3. Hukuk Dairesi 2020/2205 E. , 2020/3877 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, ..., 182 ada, 137 parselde kayıtlı bulunan 24/120 arsa paylı 1. kat 6 nolu bağımsız bölümün maliki olduğunu, tapu kaydında bulunan vakıf şerhinin terkini için taviz bedeli ödemek mecburiyetinde bırakıldığını, vakfın türü itibariyle taviz bedeli alınmasını gerektirmeyen vakıflardan olduğunu belirterek, 8.399,00 TL taviz bedelinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı, 5737 Sayılı Vakıflar Kanunu 18/1 maddesinde miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar dışında kalan vakıf taşınmazlardan taviz bedeli tahsilatını düzenlendiğini, taşınmazın vakıf olduğu tapu kaydı ile sabit olduğunu, davacı tarafça sadece aşar ve rusumatın vakfedilmiş olduğu hususunun ve miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmemiş olduğunun ispatı gerektiğini, eskiden icare ve mukataaya bağlanan taşınmazların tasfiyesi için Vakıflar Yasası"nın 18. ve 19. maddeleri hükümleri getirilmiş ve bu taşınmazların mülk taşınmaza dönüşümü ve mutasarrıfına intikali için alınan taviz bedeli, icare ve mukataa bedeli olarak alınan bedel olduğundan bu bedelin ödenmesinin yasal zorunluluk olduğunu belirterek, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kabulü ile 8.399,00 TL taviz bedelinin dava tarihinden itbaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairemiz 21.12.2017 T. ve 2016/11194 E. - 2017/17981 K. sayılı ilamı ile;
“... Vakfının” mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin belirlenmesi gerektiği somut olayda ise hükme esas alınan bilirkişi raporunun dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde oluşturulduğu, mahkemece; dosya arasında bulunan davaya konu taşınmaza ait tapu kayıtları
ve vakfiye örneği ile birlikte uzman bilirkişi kurulu aracılığı ile mahallinde keşif yapılarak yukarıdaki ilkeleri kapsar biçimde rapor alınması sağlandıktan sonra sonucuna uygun bir hüküm kurulması gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, davanın kabulü ile 8.399,00 TL taviz bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, vakıf taviz bedelinin istirdadı istemine ilişkindir.
HMK"nın 266. ve devamı maddeleri uyarınca, çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Bilirkişi raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde bilgi ve belgelere dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabilir.
Somut olayda, dosya içerisinde fen bilirkişisi ve osmanlıca çeviri alanında uzman kişiden alınan bilirkişi raporunda vakfın sahih nitelikte vakıf olduğu ve taviz bedelinin iadesi gerekmediği yönünde görüş bildirdiği, dosya içerisindeki hukukçu avukat ve fen bilirkişisinden alınan diğer raporda ise vakfın gayrisahih vakıflardan olduğu ve alınan taviz bedelinin iadesi gerektiği yönünde görüş bildirdiği, mahkemece ikinci rapor hükme esas alınarak karar verilmiş, ancak raporlar arası çelişki giderilmediği gibi bozma ilamına uygun heyet oluşturulmadan hazırlanan rapor hükme esas alınarak karar verildiği anlaşılmıştır.
O halde mahkemece; raporlar arasında çelişkiyi de giderir biçimde, vakıf durumunu gösterir kayıtlar ve dayanılan diğer tüm belgeler incelenmeli, vakfiye kapsamında, Vakıflar Genel Müdürlüğünden kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınmalı ve ilgili tapu kaydı üzerinde bu konuda uzman üniversite (Hukuk Fakültelerinin Medeni Hukuk kürsülerinde görevli) öğretim üyeleri arasından oluşturulacak üçlü bir bilirkişi heyetiyle birlikte mahallinde keşif yapılarak (fen ve kadastro bilirkişisi eşliğinde), davaya konu vakıf ve şerhinin sahih olup olmadığının tespiti amacıyla, yukarıda anılan maddi ve hukuki olgular göz önüne alınarak dava konusu uyuşmazlık hakkında yöntemince bir araştırma yapılarak, denetime ve hüküm kurmaya elverişli, bilimsel verilere uygun şekilde bilirkişi heyetinden rapor alınmalı ve varılacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK" nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02/07/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.