Esas No: 2019/7212
Karar No: 2021/5047
Karar Tarihi: 12.10.2021
Danıştay 4. Daire 2019/7212 Esas 2021/5047 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/7212
Karar No : 2021/5047
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına ortağı olduğu … Reklam Ticaret Ltd. Şti.'nin borçlarının tahsili amacıyla ortak sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … ila … numaralı ödeme emirlerinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; dava konusu ödeme emirleri muhteviyatı amme alacaklarının vade tarihlerinin 2007 olduğu, bahsi geçen amme alacaklarının vadesinin rastladığı yılı takip eden 2008 yılından itibaren 5 yıl içerisinde tahsil edilmemesi nedeniyle amme alacaklarının tahsil zamanaşımı süresinin dolduğu, bu durumda, dava konusu ödeme emirlerine konu amme alacağına ilişkin olarak tahsil zamanaşımının gerçekleştiği, amme alacaklarının şirket ortağı sıfatıyla davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin 01/10/2007 tarihinde tebliğ edildiğine dair tebliğ alındısının ve şirket hakkında yapılan malvarlığı araştırmasına dair bilgi ve belgelerin dosyaya sunulduğu görülmekte olup, söz konusu belgelerden şirket hakkında mal varlığı araştırmasının en erken 2009 yılında şirketin banka hesaplarına ilişkin malvarlığı araştırması olduğu ve 2009 yılından 2017 yılına kadar da şirketin bir çok banka hesabına irili ufaklı her yıl hacizlerin tatbik edildiği, bu durumda, şirket borçlarının bu haciz tatbikleri sonucunda tahsil zamanaşımına uğramadığı, dolayısıyla Vergi Mahkemesinin kararının, amme borçlarının tahsil zamanaşımına uğradığına dair gerekçesinin yerinde olmadığı, ancak, her ne kadar ödeme emirlerinin tebliğ tarihi, 05/12/2016 tarihi olarak kabul edilse de söz konusu ödeme emirlerinin düzenleme tarihlerinin 26/12/2007 tarihi olduğu dikkate alındığında, asıl amme borçlusu şirket hakkında malvarlığı araştırması yapılmaksızın doğrudan şirket ortağı adına ödeme emirlerinin düzenlendiği, bu durumda, davalı idarece öncelikle şirket tüzel kişiliğinin malvarlığı hakkında araştırma yapılarak, asıl amme borçlusu şirketin amme borçlarını ödeyip ödeyemeyeceği hususunun tespit edilmesinden sonra şirket ortakları hakkında takip yapılması gerekmekteyken, asıl amme borçlusu şirket hakkında malvarlığı araştırması yapılmadan, söz konusu amme borçlarının tahsili için doğrudan şirket ortağı adına ödeme emirleri düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. İstinaf başvurusunun belirtilen gerekçe ile reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, şirketten tahsil edilemeyen amme alacağının şirket ortağından aranmasında hukuka aykırılık bulunmadığı bu nedenle Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un ''limited şirketlerin amme borçları'' başlıklı 35. maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları; ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu olacakları; amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahısların, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu olacakları düzenlemelerine yer verilmiştir.
Aynı kanunun uyuşmazlık tarihinde yürürlükte olan “ödeme emri” başlıklı 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı, “ödeme emrine itiraz” başlıklı 58. maddesinde, ise kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hususlarında yedi gün içinde dava açabileceği, belirtilmiştir.
Sözü edilen yasa kurallarına göre asıl amme borçlusu limited şirketin borçlarından dolayı şirket ortağı hakkında takibat yapılabilmesi için söz konusu alacağın şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gerekir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının asıl borçlu şirketin 26/02/2007 ila 01/02/2017 tarihleri arasında şirket ortağı olduğu, asıl borçlu şirkete ait amme alacakları için şirket adına düzenlenen ödeme emrinin şirkete 01/10/2007 tarihinde tebliğ edildiği, akabinde davacının ortağı olduğu dönemlere ilişkin olduğu anlaşılan amme alacaklarının davacıdan tahsili için düzenlenen ödeme emrinin davacının yengesi …'a 03/01/2008 tarihinde bilinen adresine tebliğ edildiği, söz konusu ödeme emirlerinin 03/01/2008 tarihinde tebliğ edildiğine dair tebliğ alındısının bir örneğinin davalı idarece 09/11/2016 tarihinde davacıya yeniden tebliğ edildiği, şirketin banka hesaplarına ilişkin malvarlığı araştırmasının 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2017 ve 2018 yıllarında yapıldığı, tüm mal varlığı araştırmalarından asıl borçlu şirket adına kayıtlı araç, gayrimenkul, sivil hava aracı olmadığının tespit edildiği ayrıca şirketin banka hesaplarına 17/10/2007, 08/01/2008, 09/10/2009, 11/01/2010, 24/08/2010 ve 06/05/2014 tarihlerinde haciz varakası düzenlendiği, şirket hakkında 11/12/2009, 19/02/2010, 27/08/2010, 18/10/2011, 29/02/2012, 07/05/2012, 06/09/2012, 10/01/2013, 15/02/2013, 19/03/2013, 25/02/2014, 02/01/2017 ve 05/12/2018 tarihlerinde e-haciz tatbik edildiği ve bu şekilde amme alacağının asıl borçlu şirketten tahsiline imkan olmadığının ortaya konulduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, Mahkemece her ne kadar davalı idarece öncelikle şirket tüzel kişiliğinin malvarlığı hakkında araştırma yapılarak, asıl amme borçlusu şirketin amme borçlarını ödeyip ödeyemeyeceği hususunun tespit edilmesinden sonra şirket ortakları hakkında takip yapılması gerekmekteyken, asıl amme borçlusu şirket hakkında malvarlığı araştırması yapılmadan, söz konusu amme borçlarının tahsili için doğrudan şirket ortağı adına ödeme emirleri düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, davalı idare, davacı adına ödeme emri düzenlendikten sonra gerekli araştırmayı yaparak, asıl borçlu şirket adına kayıtlı mal olmadığını ortaya koymuştur.
Kaldı ki, davacı ortağın da sorumluluktan kurtulmak için; asıl vergi borçlusunun malı olduğu, malları üzerindeki haciz ve malların paraya çevrilmesi işleminin henüz tamamlanmadığı, asıl borçlunun hacze konu başka mal, hak ve alacakları bulunduğu, vergi borcunun ödenmesi amacıyla asıl borçlu ile vergi dairesinin anlaşarak ödeme planı yaptıkları, asıl borçlunun teminat gösterdiği, kendisinin sorumluluğuna başvurulmasından önce, (varsa) müteselsil borçlu veya kefile başvurulması gerektiği, vergi borcunun, ait olduğu dönemde ödenmiş olduğu vb. herhangi bir iddiası olmadığı gibi, daha sonra davalı idare tarafından yapılan araştırmada da asıl borçlu şirketin, borcu karşılayacak mal varlığı olmadığı anlaşılmıştır.
Sırf asıl borçlu şirket adına kayıtlı mal varlığı olmadığı hususunun, şirket ortağına gönderilen ödeme emrinden sonra yapılmasının ödeme emrinin sakatlamayacağı, kamu alacağının tahsilini teminen davalı idarenin kanuni temsilci adına düzenlenen ödeme emrinden sonra da olsa, asıl borçlu şirketin malvarlığı olup olmadığını araştırarak, kanunda aranan şartı sağladığı, netice itibariyle vergi alacağının, asıl borçlu vergi mükellefinin mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilme imkanının bulunmadığının vergi dairesi tarafından ispatlandığı anlaşılmıştır.
Dosyanın bir bütün halinde değerlendirilmesinden, şirketin borçlarını ödeyecek mal varlığı bulunmadığı ve tahsil edilemeyeceği de anlaşıldığından davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmış olup, vergi mahkemesi kararının kaldırılması isteminin reddine dair Bölge İdare Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 12/10/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, temyize konu mahkeme kararının, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle Daire kararına katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.