1. Hukuk Dairesi 2016/3806 E. , 2019/921 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, 1, 3 ve 5 nolu bağımsız bölümler yönünden muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil, 2 nolu bağımsız bölüm yönünden ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemlerine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ..."ın mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak 4 ada 56 parseldeki 1, 3 ve 5 nolu bağımsız bölümlerini ölünceye kadar bakma akdiyle davalıya temlik ettiğini, 2 nolu bağımsız bölümü ise devrettiği tarihte hukuki ehliyeti haiz olmadığını, bu taşınmazı daha önce 01.10.1997 tarihli vasiyetname ile davacılar ... ve ...’a bıraktığını ileri sürerek dava konusu 1, 3 ve 5 nolu bölümlerin davalıya yapılan temlikinin iptaliyle miras payları oranında adlarına tesciline, 2 nolu bölümün devir işleminin iptaliyle vasiyet edilenler ... ve ... adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, ölünceye kadar bakma akdi gereğince edimini yerine getirerek mirasbırakana baktığını, davacıların iddialarının doğru olmadığını belirterek reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı ... yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, 2 numaralı bağımsız bölüm bakımından istemin reddine, diğer taşınmazlar bakımından istemin kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece, 1, 3 ve 5 numaralı bağımsız bölümler açısından onanmış, 2 nolu bağımsız bölüm yönünden ise Medeni Kanun"un 409/2. maddesi gereği akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirlenmesi gerektiği, temlik tarihinde mirasbırakanın hukuki ehliyeti haiz olup olmadığının saptanması gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, karar düzeltme
aşamasında ise anılan onama ve bozma kararına ilaveten ‘’...davacı ...""un davadan vazgeçme beyanından dönmesinin iradeyi ifsat eden sebeplerle malül olup olmadığının incelenmesi, feragat beyanının gerçek iradeyi yansıtıp yansıtmadığının açıklığa kavuşturulması gerçek irade ürünü olduğunun anlaşılması halinde davacı ... yönünden davanın bu sebeple reddedilmesi, aksi halde davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, gerekli soruşturma yapılmaksızın ... yönünden davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş olması da doğru değildir. ‘’ gerekçesiyle de bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde 2 nolu bağımsız bölüm yönünden mirasbırakanın işlem tarihinde ehliyetli olduğu gerekçesiyle davanın reddine, 1, 3 ve 5 nolu bağımsız bölümler bakımından ise, davacı ...’un davadan vazgeçme beyanına davalı taraf muvafakat etmediğinden davanın davacı ... açısından kabulüne, diğer davacılar yönünden karar Yargıtayca onanarak kesinleştiğinden bu davacılar hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki mirasbırakanın 2 nolu bağımsız bölümün temlik tarihinde ehliyetli olduğu ... Kurumu raporuyla saptanmak suretiyle ehliyetsizlik iddiası yönünden davanın reddine karar verilmesinde ve ıslahın ne zaman yapılacağına ilişkin YİBGK’nun 1944/10E, 1948/3K. Sayılı 4.2.1948 tarihli kararı ve bu içtihadın değiştirilmesine gerek bulunmadığına ilişkin 6.5.2016 tarihli 2015/1E, 2016/1K sayılı YİBBGK kararı ile "bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı" dikkate alınarak bir kısım davacının 2 nolu bağımsız bölüm yönünden taleplerini muris muvazaasına dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil olarak ıslah ettiklerine dair istemlerinin reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacıların temyiz itirazları yerine olmadığından reddine.
Davalının temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere; bozma ilamına uyulmakla taraflar lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı kuşkusuzdur ve mahkemece bozma gereklerinin yerine getirilmesi zorunludur.
Öte yandan, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 311.maddesinde "Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi sonuç doğurur. İrade bozukluğu hallerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir." düzenlemesine yer verilmiştir. Nitekim Dairenin 23.10.2013 tarihli karar düzeltme kararında da ‘’...davacı ..."un 7.12.2010 tarihli dilekçe ile feragat ettiğini, 22.12.2010 tarihli dilekçeyle de feragatinden vazgeçtiğini bildirdiği; daha sonra davacı vekili tarafından verilen dilekçelerde, oğlu olan davalının tehditleri ve baskıları sonucunda davacı ..."un feragat beyanda bulunduğu ileri sürülmüştür. Öyle ise, anılan feragat beyanının tehdit, hata ve hile sonunda yapılıp yapılmadığının aynı dava içerisinde ve hadise şeklinde incelenerek araştırılması ve değerlendirilmesi zorunludur.
Bilindiği ve HMK" nun 311. ( 1086 sayılı HUMK."nun 95.) maddesinde de ifade edildiği üzere feragat yapıldığı anda karşı tarafın irade beyanına gerek kalmaksızın kesin hüküm sonuçlarını doğurur. Bu bildirimden sonra tek yanlı irade beyanı ile feragattan dönülmesine olanak yoktur.
Ne var ki, feragata ilişkin irade açıklamasının gerçeği yansıtmadığı, yanılgı ile ya da baskı altında yapıldığının bildirilmesi halinde bu halin mahkemece, ya aynı dava içerisinde hadise şeklinde ya da başka bir davanın konusu olarak incelenmesi olanaklı ve gereklidir. Ancak, mahkemece yukarıda belirtildiği şekilde feragat beyanından dönülmesi hususunda bir inceleme yapılmış değildir.
Bu durumda, davacı ...""un davadan vazgeçme beyanından dönmesinin iradeyi ifsat eden sebeplerle malül olup olmadığının incelenmesi, feragat beyanının gerçek iradeyi yansıtıp yansıtmadığının açıklığa kavuşturulması gerçek irade ürünü olduğunun anlaşılması halinde davacı ... yönünden davanın bu sebeple reddedilmesi, aksi halde davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, gerekli soruşturma yapılmaksızın ... yönünden davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş olması da doğru değildir. ’’ denilerek karar bozulmuş olup bozmaya uyulmakla ilgilileri yönünden usuli kazanılmış hak doğmasına karşın bu temel usul kuralı gözardı edilerek bozma ilamının gerekleri yerine getirilmemiştir.
Diğer taraftan, HMK"nun 309. ve devamı maddelerinde düzenlendiği üzere; feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir.
Hal böyle olunca, davacı ...’un iddiasının ön sorun (hadise) şeklinde incelenmesi, feragat beyanının fesada uğrayıp uğrmadığının açıklığa kavuşturulması, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 162. ve 163. maddeleri uyarınca ön sorunun aynı dava içerisinde her türlü delille ispatının mümkün olduğu gözetilerek, bu yöndeki taraf delillerinin toplanması, gerçekten davacı ...’un iradesinin fesada uğratıldığı saptanırsa feragat beyanının bir hukuki netice doğurmayacağı gözetilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi, aksi halde feragat doğrultusunda işlem yapılarak davanın ... yönünden feragat nedeniyle reddedilmesi gerekirken bozma gerekleri yerine getirilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre ise; 4721 sayılı TMK"nun 28. Maddesi uyarınca ölümle hukuki şahsiyet son bulur. Diğer taraftan kamu düzenine ilişkin bulunan sicil tutma ilkesi gözetildiğinde hakimin doğru sicil tutmakla yükümlü bulunacağı da tartışmasızdır. O halde 07.09.2013 tarihinde ölen davacı ...’un veraset ilamına göre tüm mirasçıları adına payları oranında tescil hükmü kurulması gerekirken ölü kişi adına tescil kararı verilmiş olması ve 31.03.2015 tarihinde ölen davacı ...’nın davaya katılmayan mirasçısı ...’in de davaya olurunun alınması ya da miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilip işin esası hakkında hüküm kurulması da isabetsizdir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.