10. Hukuk Dairesi 2014/18417 E. , 2014/18320 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Bakırköy 14. İş Mahkemesi
Tarihi : 23.06.2014
No : 2013/801-2014/287
Dava, 1479 sayılı Yasa kapsamında Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosya kapsamına göre, 01.08.1984 tarihi itibariyle 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak tescili sağlanan davacının, anılan sigortalılığının vergi kayıt süresine göre belirlenmesine dair dilekçesi üzerine, vergi kaydının sona erdiği 25.06.1993 tarihi itibariyle sonlandırıldığı, ilk olarak 12.11.1984, son olarak 01.07.1986 tarihleri arasında olmak üzere prim ödemeleri bulunduğu, davalı Kurumun da kabulünde olan 01.08.1984-25.06.1993 tarihleri arasında geçen sigortalılık süresinin 1479 sayılı Yasa"nın ek 19. maddesi uyarınca 30.06.1986 tarihi itibariyle durdurulduğu, davacının talebi üzerinde 30.06.1986-25.06.1993 tarihleri arasında 2515 günün 5510 sayılı Yasa"nın geçici 17. maddesi uyarınca ihya edildiği, ödeme planının ise elden tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Eldeki davada, 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık süresinin tespitini isteyen davacı, Dairemizin 17.09.2013 tarih 2013/1713 Esas 2013/16678 Karar sayılı bozma ilamı sonrası sunduğu açıklama dilekçesi ile, 02.04.1985-28.03.2002 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitini talep etmiş olup; Mahkemece, talep gibi davanın kabulüne karar verilmiş ise de, uyulan bozma ilamının gereği yerine getirilmemiştir.
Davacının, vergi kaydına dayalı olarak 01.08.1984 tarihi itibariyle tescili sağlanmış olup, vergi kaydının sona erdiği 25.06.1993 tarihi itibariyle sonlandırılması, prim ödemelerine dayalı olarak 1479 sayılı Yasa"nın ek 19. maddesi uyarınca 30.06.1986 tarihi itibariyle durdurulması ve 5510 sayılı Yasa"nın geçici 17. maddesi kapsamında çıkarılan ödeme planının tebliğ edilmesi karşısında, ödeme yapılması halinde durdurulan sigortalılık süresi geçerli sayılacağından 01.08.1984-25.06.1993 tarihleri arasında sigortalılığın geçerli olduğuna yönelik bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
O halde yapılacak iş, sunulan açıklama dilekçesi kapsamında uyuşmazlık konusu bulunan 25.06.1993-28.03.2002 tarihleri arasında kalan dönem yönünden, 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile değişik 1479 sayılı Yasa"nın 24. ve devamı maddeleri yürürlükte olup, sigortalılık niteliğinin varlığı sorunu da, anılan düzenleme doğrultusunda çözümlenmelidir. Belirtmek gerekirse anılan düzenlemenin açıkça değindiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı zorunlu ve asli unsur olup, vergi dairesine ve meslek kuruluşuna kayıtlı olmak; anılan çalışmayı doğrulayan bir şekil şartından ibaret olduğu cihetle aksinin kanıtlanması olanaklıdır. Diğer bir anlatımla, bu gibilerin mesleki faaliyetlerine son verdiklerinin kanıtlanması halinde, artık somut bir çalışmaya dayanmayan, soyut ve sadece evrak üzerindeki oda ve vergi kaydına itibar edilerek kişiyi sigortalı saymak, Kanunun amacına aykırı olacağı açıktır. Hâl böyle olunca, uyuşmazlık konusu olan dönemde, davacının kendi nam ve hesabına çalışmasına ilişkin olmak üzere; davacının adına her türlü motorlu araç gereç kaydı olup olmadığı, yoksa, gerçekten kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmasının nasıl gerçekleştiği, trafik sicili, zabıta, maliye, muhtarlık vs. marifetiyle araştırılmalı, oda aidatı ödeyip ödemediği, hazirun cetvellerinde adının yer alıp almadığı sorulmalı ve sigortalılığın zorunlu ve vazgeçilmez bir hak olduğu hususu gözetilerek resen araştırma yapılabileceği de göz önünde bulundurularak tüm deliller toplandıktan sonra varılacak sonuç uyarınca, açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde değerlendirme yapılıp, davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmasının bulunup bulunmadığı tereddütsüz belirlenip hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönlerini amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 23.09.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.