Esas No: 2016/1024
Karar No: 2021/4742
Karar Tarihi: 13.10.2021
Danıştay 10. Daire 2016/1024 Esas 2021/4742 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/1024
Karar No : 2021/4742
DAVACI : … Partisi
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … Bakanlığı / …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN_KONUSU : Davacı tarafından, 07/01/2016 tarih ve 29586 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin iptali istenilmektedir.
DAVACININ_İDDİALARI :
Davacı tarafından; gerek mezarlıkların yer seçimi, gerekse defin işlemlerinin usulleriyle ilgili düzenlemelerin Sağlık Bakanlığı tarafından gerçekleştirildiği, mezarlıklar ve definle ilgili her türlü yetki ve görevin de belediyelere ait olduğu, bu nedenlerle dava konusu düzenlemenin Adalet Bakanlığı tarafından yapılmasının yetki tecavüzü niteliğinde olduğu, İl İdaresi Kanunu’nda defin ve mezarlık işleriyle ilgili olarak valilere veya ilçe düzeyinde kaymakamlara yetki veren hiçbir hüküm bulunmadığı, belediyelere kanunla verilen yetkilerin Yönetmelikle mülki idare amirlerine verilmesi nedeniyle dava konusu Yönetmeliğin konu yönünden hukuka aykırı olduğu, uzun zamandır sokağa çıkma yasaklarının uygulanıyor olması nedeniyle üç gün içinde alınmayan cenazelerin ailenin rızasına bakılmaksızın gömülmek üzere belediye veya mülki amirlere teslim edilmesinin hukuka aykırı olduğu ve infial yaratmaya müsait olduğu, üç günlük sürenin hem ailenin defin ritüellerini uygun gördüğü şekilde gerçekleştirmesini engelleyeceği hem de cenazelerde karışıklıklar olmasına ve hatta ailenin mezarları bulamamasına varabilecek sonuçlar doğuracağı, bu nedenle yapılan değişiklikte kamu yararı bulunmadığı, merkezi idarenin yerel yönetimler üzerindeki vesayet yetkisinin istisnai olduğu ve açıkça kanunda öngörülmüş olması gerektiği, yorum yoluyla genişletilmesinin mümkün olmadığı, düzenlemenin halkla merkezi idare arasında yaşanan gerginliklerin artmasına sebep olacağı ileri sürülmektedir.
DAVALININ SAVUNMASI :
I- Usul bakımından; Davacı siyasi partinin, dava konusu Yönetmelikle uygulamaya konulan hükümler nedeniyle ihlale uğrayan güncel bir menfaatinin, dolayısıyla subjektif dava açma ehliyetinin bulunmadığı, bir siyasi partinin şahıs varlığının bir parçası olan ceset üzerindeki mutlak hakkın korunmasına ilişkin bu davayı açabilme hak ve yetkisinin bulunmadığı, menfaat ihlali şartı gerçekleşmediğinden davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği, 20/04/2016 tarih ve 29690 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle dava konusu maddede yer alan üç günlük sürenin beş güne çıkarılmış olması nedeniyle davanın bu açıdan da reddi gerektiği;
II- Esas bakımından; Dava konusu Yönetmelikle yapılan değişiklikten önce de Morg İhtisas Dairesiyle ilgisi kalmayan cenazelerin defin işlemleriyle ilgili hükümlerin mevcut olduğu, Adalet Bakanlığı tarafından, Kanun’un verdiği açık yetkiye dayanılarak, var olan Yönetmelik hükmünde değişiklik yapılmasında yetki aşımı olmadığı gibi yasallık ilkesine de aykırılık bulunmadığı, dava konusu Yönetmelikle yapılan düzenlemenin Cumhuriyet Savcılıkları tarafından şüpheli olduğuna karar verilip klasik otopsi yapılmasına karar verilen vakalara ilişkin olduğu, Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmelikte 16/01/2016 tarihinde yapılan değişiklikler uyarınca mülki idare amirlerinin mevzuatta defin görevinin kendilerine verildiği durumlarda defin işlemlerinin yerine getirilmesi amacıyla kamu kurum ve kuruluşlarına görev vereceği, cenaze merasimleri sırasında yaşanan şiddet olaylarının Türk Ceza Kanunu uyarınca kamu barışını bozan suç niteliğindeki fiil ve eylemlere dönüştüğü, bu durumun önlenmesi ve ortadan kaldırılması için gerekli tedbirlerin alınmasına ilişkin görev ve yükümlülüğün valilere ait olduğu, her beldede belediye teşkilatı bulunmadığı dikkate alınarak teslim ve gömülme işlemleri sırasında ortaya çıkabilecek toplumsal infiallerin önlenmesi amacıyla mülki idare amirliklerinin cesedi teslim alma konusunda yetkilendirildikleri, Yönetmeliğin demokratik toplum düzenine aykırılığının ya da ölçülülük ilkesini ihlalinin söz konusu olmadığı aksine toplumsal bir ihtiyacın giderildiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ :.Davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : Dava; 07/01/2016 günlü, 29586 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin iptali istemiyle açılmştır.
Dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olan 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu'nun 2. maddesinde adlî tıp hizmetlerinin görülmesi sırasında yapılması zorunlu sağlık hizmetlerini vermek Adlî Tıp Kurumunun görevleri arasında sayılmış; anılan Kanunun "Morg ihtisas dairesinin görevleri başlıklı" 17. maddesinde ise, Morg İhtisas Dairesinin, mahkemeler ile hâkimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen cesetler ve ceset kısımları ile canlılara ait doku ve biyolojik materyal üzerinde her türlü incelemeleri yapacağı ve sonucunu bir rapor ile tespit edeceği, morg dairesine getirilen ve otopsinin sonuçlanması ile hüviyetinin tespitinden sonra morg dairesiyle ilgisi kalmayan ve yakınlarınca alınmayan veya araştırmalar sonucu kimsesiz olduğu anlaşılan ceset veya kısımlarının, adlî tahkikatla ilgisi kalmamış olması ve aksine vasiyet bulunmaması şartıyla, en az altı ay süreyle muhafaza edilmek ve bilimsel araştırma için kullanılmak üzere ilgili yükseköğretim kurumlarına verilebileceği, ceset veya kısımlarının, bilimsel araştırma amacıyla yükseköğretim kurumlarına verilmesiyle ilgili işlemlerin yönetmelikle düzenleneceği kurala bağlanmıştır.
Anılan düzenlemeye dayanılarak çıkartılan Adlî Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin "Amaç ve kapsam" başlıklı 1. maddesinde, bu Yönetmelikte, Adlî Tıp Kurumu Başkanlığının kuruluşuna dahil birim ve müdürlüklere; ihtisas dairelerinde bulunacak şubeler ve bu dairelerde çalıştırılacak uzmanların sayısına; grup başkanlıklarının kuruluş, görev, çalışma usul ve esaslarına; adlî tıp şube müdürlüklerinin oluşumuna, hizmetlerine, çalışma usul ve esaslarına, kurulacakları yerlerin tespitine; kurum dışından görevlendirilecek bilirkişilere ödenecek ücretin tespitine dair esaslara; ihtisas daireleri şubelerinde görevlendirilecek personelin niteliklerine, çalışma usul ve esaslarına; yükseköğretim kurumları veya birimlerinde tetkik edilecek adlî tıp ile ilgili işlere, Adlî Tıp Kurumunda uzman yetiştirilmesinin esaslarına ilişkin hükümlerin ve Adlî Tıp Kurumu Kanununun uygulanmasına dair hususların düzenlendiği ifade edilmiştir.
Adlî Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin 10. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinde yapılan dava konusu değişiklikle; "Otopsinin sonuçlanması veya hüviyetin tespitinden sonra morg ihtisas dairesiyle ilgisi kalmayan ceset veya beraberindeki materyal, tahkikatı idare eden hakim veya Cumhuriyet savcısı veya hüviyet tespiti için gönderilen makam tarafından gömülmesinde sakınca olmadığını bildiren yazılı belge üzerine ailesine veya yakınlarına veya kimsesiz ise onbeş gün içinde (Değişik ibare:RG-7/1/2016-29586) belediyeye veya mülki idare amirliğine teslim edilir. Kimliği tespit edilmiş olmasına rağmen ailesi veya yakınları tarafından üç gün içinde teslim alınmayan cesetler de belediyeye veya mülki idare amirliğine gömülmek üzere teslim edilir. (Ek cümle:RG-16/1/2016-29595) Cesedin teslim veya gömülme işlemleri sırasında kamu düzeninin bozulabileceği veya toplumsal olayların meydana gelebileceği ya da suç işlenebileceği mülki idare amirince değerlendirildiği takdirde cesetler, gömülmek üzere doğrudan mülki idare amirliğine teslim edilir. Ancak; yabancı uyruklu kişiye ait olduğu tespit edilen ceset, ailesi, yakınları veya vatandaşı bulunduğu ülkenin diplomatik ya da konsolosluk temsilciliklerince tesliminin istenilmesi halinde, ülkelerine nakledilmek kaydıyla kendilerine ya da yetkili temsilcilerine teslim edilir. Ailesi veya yakınlarınca Ülkemizde defnedilmek istenilen, vatandaşı bulunduğu devlet tarafından ülkesine kabul edilmeyen, yabancı ölüm bildirimine diplomatik ya da konsolosluk temsilciliklerince onbeş gün içinde cevap verilmeyen (Ek ibare:RG-7/1/2016-29586) veya cevap verilmesine rağmen ailesi, yakınları veya yetkili temsilciliklerce üç gün içinde teslim alınmayan veya kimsesi bulunmayan yabancı uyruklu ceset ise o yer mülki idare amirliğinin belirleyeceği yerde gömülür. (Ek cümle:RG-17/12/2011-28145) Gerektiği hallerde İçişleri Bakanlığının belirleyeceği yerde ve şartlarda başka bir ilde de gömülebilir. Morg İhtisas Dairesi, kimlik belirlenmesi için gerekli görülen örnekleri alır ve beş yıl süreyle saklar. Morg ihtisas dairesine getirilen ve otopsinin sonuçlanması ile hüviyetinin tespitinden sonra morg ihtisas dairesi ile ilgisi kalmayan ve yakınlarınca alınmayan veya araştırmalar sonucu kimsesiz olduğu anlaşılan ceset veya kısımları adlî tahkikatla ilgisi kalmamış olması ve aksine vasiyeti bulunmaması şartıyla, en az altı ay süreyle muhafaza edilmek ve bilimsel araştırma için kullanılmak üzere yüksek öğretim kurumlarına verilebilir. Ceset üzerinde tekrar bir inceleme yapılması ihtimali düşünülerek cesedin gömüldüğü yer veya mezara, morg defterindeki numarayı taşıyan bir işaretin konulacağı, cesedi alanlar tarafından yazılı olarak taahhüt edilir ve cesedi teslim alanların da adresleri ile imzaları alınır. Kanun ve yönetmelikler çerçevesinde organ ya da organ parçaları adlî mercilerden gerekli izinler alındıktan sonra, Adlî Tıp Kurumu Eğitim ve Bilimsel Araştırma Komisyonu ve Adlî Tıp Kurumu Etik Kurulunun da onayı ile transplantasyon için alınabilir." kuralına yer verilmiştir.
Adlî Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin anılan maddelerinde, otopsinin sonuçlanması ve hüviyetin tespiti işlemlerinden sonra morg ihtisas dairesi ile ilgisi kalmayan cenazelerin kime, ne şekilde ve şartlarda teslim edileceğini ilişkin düzenlemelerin 2659 sayılı Yasanın anılan hükümleri ile davalı İdareye verilen görev ve yetki alanı içersinde bulunduğu açıktır.
Öte yandan; olağan koşullarda makul ve yeterli olan üç günlük sürenin deprem, sel, heyelan gibi tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar, şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması veya şiddet hareketlerinin yaygınlaşması, savaş hali, ayaklanma, sokağa çıkma yasağı ve benzeri tedbirlerin alındığı hallerde, Yönetmelikte ailesi veya yakınları bulunanlar yönünden getirilen üç günlük sürenin makul, yeterli ve ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Yönetmeliğin 2. ve 3. maddelerinde ise; Yönetmeliğin yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği ve Yönetmelik hükümlerinin Adalet Bakanınca yürütüleceği belirtilmiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin yukarıda yer verilen "Kimliği tespit edilmiş olmasına rağmen ailesi veya yakınları tarafından üç gün içinde teslim alınmayan cesetler de belediyeye veya mülki idare amirliğine gömülmek üzere teslim edilir." cümlesinde yer alan "...üç gün..." ibaresi dışında kalan hükümlerinde ise hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 7.1.2016 tarih ve 29586 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin; 1. maddesininin "Kimliği tespit edilmiş olmasına rağmen ailesi veya yakınları tarafından üç gün içinde teslim alınmayan cesetler de belediyeye veya mülki idare amirliğine gömülmek üzere teslim edilir." cümlesinde yer alan " ...üç gün..." ibaresinin iptaline, diğer düzenlemelere yönelik iptal isteminin ise reddine karar verilmesi gerektiği, düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
31/07/2004 tarih ve 25539 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Adlî Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinde, 07/01/2016 tarih ve 29586 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmeliğin 1. maddesiyle değişiklik yapılmıştır.
Dava konusu edilen Yönetmeliğin 1. maddesiyle; 31/07/2004 tarihli ve 25539 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Adlî Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği'nin 10. maddesi, 3. fıkrası, (c) bendinde yer alan “belediyeye teslim edilir.” ibaresi “belediyeye veya mülki idare amirliğine teslim edilir. Kimliği tespit edilmiş olmasına rağmen ailesi veya yakınları tarafından üç gün içinde teslim alınmayan cesetler de belediyeye veya mülki idare amirliğine gömülmek üzere teslim edilir.” şeklinde değiştirilmiş ve aynı bende “cevap verilmeyen” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya cevap verilmesine rağmen ailesi, yakınları veya yetkili temsilciliklerce üç gün içinde teslim alınmayan” ibaresi eklenmiştir.
Bunun üzerine anılan Yönetmeliğin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE:
USÛL YÖNÜNDEN:
İlgili Mevzuat:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2. maddesi, 1. fıkrası, (a) bendinde, iptal davalarının idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacağı; "Dilekçeler üzerine ilk inceleme" başlıklı 14. maddesi, 3. fıkrası, (c) bendinde, dava dilekçesinin, davacının dava açma ehliyeti olup olmadığı yönünden inceleneceği; aynı maddenin 6. fıkrasında, yukarıdaki hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında 15. madde hükmünün uygulanacağı; "İlk inceleme üzerine verilecek karar" başlıklı 15. maddesi, 1. fıkrası, (b) bendinde, davacının, iptali istenen işlem yönünden dava açma ehliyetinin bulunmadığı anlaşıldığında davanın reddine karar verileceği hükümlerine yer verilmiştir.
Hukuki Değerlendirme:
İptal davaları, idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli denetim araçlarından olmakla birlikte, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunmasını öngören kanun koyucu, iptal davaları için menfaat ihlalini, subjektif ehliyet koşulu olarak aramaktadır.
İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulunun, doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir sorun olması dolayısıyla, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerekmektedir.
İptal davasının içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında; idari işlemlerin, ancak bu idari işlemle doğrudan meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulü zorunludur. Aksi halde, her idari işlemle dolaylı da olsa bir menfaat ilgisi kurulmak suretiyle dava açılmasını kabul etmek, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması şartının ihlali sonucunu doğurur.
Her olay ve davada, idari işlemin dava açan kişinin menfaatini ihlal edip etmediğinin takdiri de yargı mercilerine ait bulunmaktadır.
Bu bağlamda; cesedin teslim alınmasına ve gömülmesine ilişkin dava konusu Yönetmelik düzenlemesinin, davacı Siyasi Partinin kişisel menfaatini doğrudan etkilemesinin söz konusu olmadığı, bu haliyle davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca … TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarların kararın kesinleşmesinden sonra davacıya ve davalı idareye ayrı ayrı iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na temyiz yolu açık olmak üzere, 13/10/2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(X)-KARŞI OY :
Davacı siyasi partinin ülke menfaatini gözeterek ülke çapında kamu yararı için faaliyet göstermek üzere teşkilatlanmış bir tüzel kişiliği olduğu göz önüne alındığında, hem hukukun tesisi hem de kamu yararı için, uyuşmazlık konusu düzenlemeye karşı dava açma ehliyetinin olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu nedenle, davanın esasının incelenmesi gerektiği oyu ile aksi yöndeki Daire kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.