Abaküs Yazılım
10. Daire
Esas No: 2016/248
Karar No: 2021/4743
Karar Tarihi: 13.10.2021

Danıştay 10. Daire 2016/248 Esas 2021/4743 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/248
Karar No : 2021/4743


DAVACI : … Partisi
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … Bakanlığı / …

DAVANIN_KONUSU : Davacı tarafından, 16/01/2016 tarih ve 29595 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin iptali istenilmektedir.

DAVACININ_İDDİALARI :
Davacı tarafından; gerek mezarlıkların yer seçimi, gerekse defin işlemlerinin usulleriyle ilgili düzenlemelerin Sağlık Bakanlığı tarafından gerçekleştirildiği, mezarlıklar ve definle ilgili her türlü yetki ve görevin de belediyelere ait olduğu, bu nedenlerle dava konusu düzenlemenin Adalet Bakanlığı tarafından yapılmasının yetki tecavüzü niteliğinde olduğu, İl İdaresi Kanunu’nda defin ve mezarlık işleriyle ilgili olarak valilere veya ilçe düzeyinde kaymakamlara yetki veren hiçbir hüküm bulunmadığı, belediyelere kanunla verilen yetkilerin Yönetmelikle mülki idare amirlerine verilmesi nedeniyle dava konusu Yönetmeliğin konu yönünden hukuka aykırı olduğu, uzun zamandır sokağa çıkma yasaklarının uygulanıyor olması nedeniyle üç gün içinde alınmayan cenazelerin ailenin rızasına bakılmaksızın gömülmek üzere belediye veya mülki amirlere teslim edilmesinin hukuka aykırı olduğu ve infial yaratmaya müsait olduğu, üç günlük sürenin hem ailenin defin ritüellerini uygun gördüğü şekilde gerçekleştirmesini engelleyeceği hem de cenazelerde karışıklıklar olmasına ve hatta ailenin mezarları bulamamasına varabilecek sonuçlar doğuracağı, bu nedenle yapılan dağişiklikte kamu yararı bulunmadığı, merkezi idarenin yerel yönetimler üzerindeki vesayet yetkisinin istisnai olduğu ve açıkça kanunda öngörülmüş olması gerektiği, yorum yoluyla genişletilmesinin mümkün olmadığı, düzenlemenin halkla merkezi idare arasında yaşanan gerginliklerin artmasına sebep olacağı ileri sürülmektedir.

DAVALININ SAVUNMASI :
I- Usul bakımından; Davacı siyasi partinin, dava konusu Yönetmelikle uygulamaya konulan hükümler nedeniyle ihlale uğrayan güncel bir menfaatinin, dolayısıyla subjektif dava açma ehliyetinin bulunmadığı, bir siyasi partinin şahıs varlığının bir parçası olan ceset üzerindeki mutlak hakkın korunmasına ilişkin bu davayı açabilme hak ve yetkisinin bulunmadığı, menfaat ihlali şartı gerçekleşmediğinden davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği, 20/04/2016 tarih ve 29690 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle dava konusu maddede yer alan üç günlük sürenin beş güne çıkarılmış olması nedeniyle davanın bu açıdan da reddi gerektiği;
II- Esas bakımından; Dava konusu Yönetmelikle yapılan değişiklikten önce de Morg İhtisas Dairesiyle ilgisi kalmayan cenazelerin defin işlemleriyle ilgili hükümlerin mevcut olduğu, Adalet Bakanlığı tarafından, Kanun’un verdiği açık yetkiye dayanılarak, var olan Yönetmelik hükmünde değişiklik yapılmasında yetki aşımı olmadığı gibi yasallık ilkesine de aykırılık bulunmadığı, dava konusu Yönetmelikle yapılan düzenlemenin Cumhuriyet Savcılıkları tarafından şüpheli olduğuna karar verilip klasik otopsi yapılmasına karar verilen vakalara ilişkin olduğu, Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmelikte 16/01/2016 tarihinde yapılan değişiklikler uyarınca mülki idare amirlerinin mevzuatta defin görevinin kendilerine verildiği durumlarda defin işlemlerinin yerine getirilmesi amacıyla kamu kurum ve kuruluşlarına görev vereceği, dolayısıyla mahalli idarelerin cenaze işlemleriyle ilgili genel yetkilerine müdahale edilmediği, her yerde belediye teşkilatı bulunmadığı dikkate alınmak suretiyle cenazeler aracı kılınarak kamu düzeninin zarar görmesinin engellenmesinin amaçlandığı, defin işlemlerinin herhangi bir toplumsal infiale yol açmaksızın kamu düzenini bozmayacak şekilde yerine getirilmesinin belediyelerin yanı sıra mülki idare amirlerinin yetki ve görevinde olduğu, otopsi işlemleri tamamlanan cenazelerin istismar edilmesini önlemek, kamu düzeninin bozulmasına engel olmak ve kamu hizmetlerinin sorunsuz olarak devam etmesini sağlamak, terör örgütlerinin cenazeleri kullanarak propaganda yapmalarını önlemek ve bu nedenle ortaya çıkan toplumsal barışı bozacak infiallere son vermek, işlemleri biten cenazelerin bir an evvel toprağa verilmelerini sağlamak amacıyla dava konusu düzenlemenin yapıldığı savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ :.Davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI : …

DÜŞÜNCESİ : Dava; 16.01.2016 gün ve 29595 sayılı Resmi Gazetede Yayınlanan Adli Tıp Kurumu Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarenin ehliyet itirazı yerinde görülmeyerek işin esası incelendi.
Dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olan 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu'nun 2. maddesinde adlî tıp hizmetlerinin görülmesi sırasında yapılması zorunlu sağlık hizmetlerini vermek Adlî Tıp Kurumunun görevleri arasında sayılmış; 17. maddesinde, "Morg İhtisas Dairesi, mahkemeler ile hâkimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen cesetler ve ceset kısımları ile canlılara ait doku ve biyolojik materyal üzerinde her türlü incelemeleri yapar ve sonucunu bir rapor ile tespit eder. Morg dairesine getirilen ve otopsinin sonuçlanması ile hüviyetinin tespitinden sonra morg dairesiyle ilgisi kalmayan ve yakınlarınca alınmayan veya araştırmalar sonucu kimsesiz olduğu anlaşılan ceset veya kısımları, adlî tahkikatla ilgisi kalmamış olması ve aksine vasiyet bulunmaması şartıyla, en az altı ay süreyle muhafaza edilmek ve bilimsel araştırma için kullanılmak üzere ilgili yükseköğretim kurumlarına verilebilir. Ceset veya kısımlarının, bilimsel araştırma amacıyla yükseköğretim kurumlarına verilmesiyle ilgili işlemler yönetmelikle düzenlenir." hükmüne yer verilmiştir.
5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 4. maddesinde, il genel idaresinin başının vali olduğu; 9. maddesinde ilin her yönden genel idare ve genel gidişini düzenlemek ve denetlemekten sorumlu olduğu; 11. maddesinde valinin kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alacağı, il sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisinin valinin görevinde olduğu, valinin, kamu düzenini ve güvenliğini veya kişilerin can ve mal emniyetini sağlamak amacıyla aldığı tedbir ve kararların uygulanması için adli kuruluşlar ile (D) fıkrası hükmü saklı kalmak kaydıyla askerî kuruluşlar dışında, mahallî idareler dâhil bütün kamu kurum ve kuruluşlarının itfaiye, ambulans, çekici, iş makinesi ve tedbirlerin zorunlu kıldığı diğer araç ve gereçlerinden yararlanabileceği ve personeline görev verebileceği, kamu kurum ve kuruluşlarının, valinin bu konudaki emir ve talimatlarını yerine getirmek zorunda olduğu düzenlemelerine yer verilmiştir.
Dava konusu Yönetmelik ile Adlî Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin 10. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinde “Cesedin teslim veya gömülme işlemleri sırasında kamu düzeninin bozulabileceği veya toplumsal olayların meydana gelebileceği ya da suç işlenebileceği mülki idare amirince değerlendirildiği takdirde cesetler, gömülmek üzere doğrudan mülki idare amirliğine teslim edilir.” cümlesi eklenmiştir.
Adlî Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin anılan maddesinde, otopsinin sonuçlanması ve hüviyetin tespiti işlemlerinden sonra morg ihtisas dairesi ile ilgisi kalmayan cenazelerin kime, ne şekilde ve şartlarda teslim edileceğini ilişkin düzenlemelerin 2659 sayılı Yasanın anılan hükümleri ile davalı İdareye verilen görev ve yetki alanı içersinde bulunduğu açık olduğundan, davacı vekilinin bu yöndeki iddialarının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.
Öte yandan; Mülki İdare Amirlerinin 5442 sayılı Yasa uyarınca idarenin bütünlüğü ve idari vesayet ilkeleri çerçevesinde sahip olduğu yetkilere dayalı olarak, dava konusu düzenleme olmasa dahi, cesedin teslim veya gömülme işlemleri sırasında kamu düzeninin bozulabileceği veya toplumsal olayların meydana gelebileceği ya da suç işlenebileceğini gerekçe göstererek işlem tesis edebilmesi mümkün olduğundan, dava konusu düzenleme ile temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına yol açıldığından bahsedilemez .
Ayrıca, mülki idare amirlerinin bu konudaki takdir yetkisinin kullanımı ve dava dilekçesinde bu yetkinin kullanımında oluşabileceği öne sürülen durumların ve bu bunların hukuki denetimlerinin ne şekilde yapılacağı, bu davanın kapsamı dışında bulunmaktadır.
Bu durumda, davalı idarenin yasal görev ve yetkisi kapsamında idarenin bütünlüğü ilkesine uygun biçimde yapılan düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği, düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
31/07/2004 tarih ve 25539 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Adlî Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinde, 16/01/2016 tarih ve 29595 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmeliğin 1. maddesiyle değişiklik yapılmıştır.

Dava konusu edilen Yönetmeliğin 1. maddesiyle; 31/07/2004 tarih ve 25539 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Adlî Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği'nin 10. maddesi, 3. fıkrası, (c) bendine, ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere “Cesedin teslim veya gömülme işlemleri sırasında kamu düzeninin bozulabileceği veya toplumsal olayların meydana gelebileceği ya da suç işlenebileceği mülki idare amirince değerlendirildiği takdirde cesetler, gömülmek üzere doğrudan mülki idare amirliğine teslim edilir.” cümlesi eklenmiştir.
Bunun üzerine anılan Yönetmeliğin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

USÛL YÖNÜNDEN:
İlgili Mevzuat:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2. maddesi, 1. fıkrası, (a) bendinde, iptal davalarının idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacağı; "Dilekçeler üzerine ilk inceleme" başlıklı 14. maddesi, 3. fıkrası, (c) bendinde, dava dilekçesinin, davacının dava açma ehliyeti olup olmadığı yönünden inceleneceği; aynı maddenin 6. fıkrasında, yukarıdaki hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında 15. madde hükmünün uygulanacağı; "İlk inceleme üzerine verilecek karar" başlıklı 15. maddesi, 1. fıkrası, (b) bendinde, davacının, iptali istenen işlem yönünden dava açma ehliyetinin bulunmadığı anlaşıldığında davanın reddine karar verileceği hükümlerine yer verilmiştir.

Hukuki Değerlendirme:
İptal davaları, idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli denetim araçlarından olmakla birlikte, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunmasını öngören kanun koyucu, iptal davaları için menfaat ihlalini, subjektif ehliyet koşulu olarak aramaktadır.
İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulunun, doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir sorun olması dolayısıyla, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerekmektedir.
İptal davasının içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında; idari işlemlerin, ancak bu idari işlemle doğrudan meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulü zorunludur. Aksi halde, her idari işlemle dolaylı da olsa bir menfaat ilgisi kurulmak suretiyle dava açılmasını kabul etmek, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması şartının ihlali sonucunu doğurur.
Her olay ve davada, idari işlemin dava açan kişinin menfaatini ihlal edip etmediğinin takdiri de yargı mercilerine ait bulunmaktadır.
Bu bağlamda; cesedin teslim veya gömülme işlemleri sınasında kamu düzeninin bozulabileceği hallerde cesetleri teslim alarak gömülmesini sağlama görevini mülki idare amirliğine veren dava konusu Yönetmelik düzenlemesinin, davacı Siyasi Partinin kişisel menfaatini doğrudan etkilemesinin söz konusu olmadığı, bu haliyle davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Posta gideri avansından artan tutarların kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na temyiz yolu açık olmak üzere, 13/10/2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.


(X)-KARŞI OY :

Davacı siyasi partinin ülke menfaatini gözeterek ülke çapında kamu yararı için faaliyet göstermek üzere teşkilatlanmış bir tüzel kişiliği olduğu göz önüne alındığında, hem hukukun tesisi hem de kamu yararı için, uyuşmazlık konusu düzenlemeye karşı dava açma ehliyetinin olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu nedenle, davanın esasının incelenmesi gerektiği oyu ile aksi yöndeki Daire kararına katılmıyorum.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi