10. Hukuk Dairesi 2014/13867 E. , 2014/18246 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İstanbul Anadolu 19. İş Mahkemesi
Tarihi :06.05.2014
No :2013/503-2014/210
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.1992 – 24.10.2002 döneminde tescilli bulunan davalı işveren K.Teks. San. ve Tic. A.Ş.’ne ait 752185 numaralı işyerinden 01.11.1992 – 31.03.1994 tarihleri arasında tam gün üzerinden eksiksiz, 01.08.1996 – 31.07.1999 döneminde kısmi, 01.03.1994 günü itibarıyla davalı işveren N. Teks. San. ve Tic. A.Ş. adına 506 sayılı Kanun hükümleri kapsamına alınan 1004363 sicilli işyerinden de 10.02.2004 – 01.01.2006 tarihleri arasında tam gün üzerinden eksiksiz davalı Kuruma sigortalılık bildirimleri gerçekleştirilen davacının istemi, 01.11.1992 – 10.02.2004 döneminde hizmet akdine tabi olarak geçmesine karşın bildirilmeyen çalışmaların tespitine ilişkin olup mahkemece yapılan yargılamada 11.11.2011 günü açılan davada istemin hak düşürücü süreye uğradığı gerekçesiyle red kararı verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesinde yer alan ve çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden öngörülen 5 yıllık süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü nitelikte olup buna göre, ilgili kişi hakkında işe giriş bildirgesi düzenlenmediği, düzenlenmesine karşın yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, sigortalılık bildirimini içeren dönemsel sigorta primleri bordrosunun/aylık prim ve hizmet belgesinin hazırlanmadığı veya anılan süre içerisinde Kuruma teslim edilmediği, sigorta priminin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde Kurum görevlilerince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre içerisinde yargı yoluna başvurması zorunludur. Uygulama yapılırken, hizmetin ara vermeksizin kesintisiz gerçekleştiği durumlarda, çalışmanın
sona erdiği (işten çıkış yapıldığı) yılın sonuna karşılık gelen 31 Aralık gününden başlayarak 5 yıllık sürenin hesaplanması gerekmektedir.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında davacı vekili iddiası, davalı işveren şirketlerin bazı ortaklarının aynı oluşu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde işverenler arasında organik bağ bulunduğu belirgindir. Bu bakımdan, işverenlere ait işyerleri tek bir işyeri kabul edilip bu şekilde aralıksız süregelen çalışmanın sona erdiği yılın sonundan itibaren 5 yıllık süre hesaplaması yapılarak hak düşürücü süre irdelenmeli, dönemsel sigorta primleri bordrolarıyla bildirimleri yapılan 1997 yılına ait hizmetin Kurumca kabul edilip edilmediği, başka bir anlatımla bu yıl yönünden taraflar arasında uyuşmazlık bulunup bulunmadığı açıklıkla belirlenmeli, dönem bordrolarında kayıtlı sigortalıların bilgi ve görgülerine başvurulmalı, aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ve çalışanlar yöntemince saptanarak dinlenilmeli, davacının işten çıkış yapıp yapmadığı, çalışmasına ara verip vermediği ortaya konulmalı, belirdiği takdirde tüm tanık anlatımları arasındaki çelişkiler giderilmeli, toplanan kanıtlar değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu hak düşürücü süre uygulamasında hataya düşülerek davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davacıya geri verilmesine, 23.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.