10. Hukuk Dairesi 2014/7196 E. , 2014/18220 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Uşak 2. İş Mahkemesi
Tarihi :18.12.2013
No :2013/74-2013/224
Dava, sürekli iş göremezlik derecesinin tespiti ile kaza tarihinden itibaren iş kazası nedeniyle gelir bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalılardan Kurum avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okundu. Temyiz konusu hükme ilişkin dava, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Davaya konu somut olayda; davacı vekilinin 12.09.2013 tarihli celse için mazeretli sayılmasını talep ettiği, Mahkemece; davacı vekilinin mazeretinin kabulüne karar verilerek 19.11.2013 tarihinin duruşma günü olarak kararlaştırılarak duruşma gününün UYAP üzerinden öğrenilmesine karar verildiği, 19.11.2013 tarihli celsede; davacı vekilinin duruşmadan haberdar olduğu halde hazır olmadığı ve davalı vekilinin de davayı takip etmeyeceklerini belirttiği gerekçesiyle HMK‘nun 320/4. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 320/4 bendi; "Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır" hükmü içermektedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun “hukuki dinlenilme” başlıklı 27’nci maddesi, T.C. Anayasası’nın hak arama hürriyetini düzenleyen 36’ncı maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin 6’ncı maddesi nazara alındığında davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini içeren bu hakkın ve yargılamanın aleniliği ilkelerinin gerçekleşmesinin en önemli aracı duruşma yapılmasıdır. Duruşma günü celseye katılma imkanı olmayan taraf buna ilişkin mazeretini bildirip, belgeleyerek, bildirim giderlerini de yatırarak duruşmanın ertelenmesini isteme olanağına sahiptir. O halde, HMK’nun 150. maddesi kapsamında duruşma tayin edilerek, usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan yalnız biri duruşmaya katılırsa gelmeyen tarafın geçerli mazeret gönderip göndermediği, gerekli masrafın karşılanıp karşılanmadığı incelenerek; gelen tarafın bu mazeret dilekçesine karşı beyanına göre, dosyanın işlemden kaldırılmasına ya da kaldırılmamasına karar verilecektir. Anılan hususların uygulanabilmesi için, her şeyden önce tarafların usulüne uygun davet edilmiş olmaları gerekmektedir.
6100 sayılı HMK"nın uygulama alanını, adli yargı ilk derece hukuk mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinde tutulacak kayıtlar ile yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesi ve bu işlemlerde UYAP"ın kullanılmasına dair usul ve esasları düzenlemek amacıyla çıkartılan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 52. maddesi gereğince tebligat işlemleri 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanunu uyarınca çıkarılan yönetmeliklere göre fiziki ya da elektronik ortamda yapılacaktır. Elektronik tebligat usulünün düzenlendiği Tebligat Kanunu"nun 7/A maddesindeki düzenleme ve Elektronik Tebligat Yönetmeliği hükümleri de dahil olmak üzere, Tebligat Kanunu ve çıkarılan Tebligat yönetmeliği hükümleri incelendiğinde; duruşma gününün UYAP"tan öğrenilmesi usulünün uygulanabileceğine yönelik bir düzenlemeye yer verilmediği görülmektedir.
Somut olayda; davacı vekilinin 19.11.2013 tarihli ikinci celse için mazeretli sayılmasını talep ettiği, Mahkemece, mazeretin kabul edilerek duruşmanın 19.11.2013 tarihine bırakıldığı ve duruşma gününün UYAP tan öğrenilmesine karar verildiği anlaşılmakta ise de; duruşma gününün tebliğ edilmediği anlaşıldığından davacı vekilinin duruşma gününden haberdar edilemediğinin kabulüyle; yeniden duruşma günü bildirilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken aksinin kabulü isabetsiz bulunmuştur.
2-Kabule göre de; Mülga 1086 sayılı HUMK’nun 409. maddesi: “ Oturuma çağrılmış olan tarafların hiçbiri gelmediği veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.
Oturum gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hallerde, gün tespit ettirilmemiş ise, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle birinci fıkra hükmü uygulanır.
Yukarıdaki fıkralar hükmü gereğince dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurması üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, oturum, gün, saat ve yerini bildiren çağırı kağıdı ile birlikte taraflara tebliğ olunur.
Dava dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenilenirse yeniden harç alınır. Bu harç yenileyen tarafından ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, yeni bir dava sayılmaz.
İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.
Birinci ve ikinci fıkralar gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi halde beşinci fıkra hükmü uygulanır” hükmünü içermektedir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 320/4 bendi "Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır" hükmünü içermektedir.
Usul hukuku alanında geçerli olan temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, usul hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olmasıdır.
Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken bir husus da, yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı”dır.
Hemen belirtilmelidir ki, dava, dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla (veya hükümle) sonuçlanıncaya kadar devam eden çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Yargılama sırasında yapılan bir usul işlemi tamamlanmış ise, artık yeni kanun o usul işlemi hakkında etkili olmayacak, dolayısıyla da uygulanmayacaktır.
Eğer bir usul işlemi, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden (veya kanunundan) etkilenmez.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)"nun, “Zaman bakımından uygulanma” başlığını taşıyan 448.maddesinde;
“(1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” düzenlemesi getirilmiştir.
Somut olayda; davacı vekilinin 05.04.2011 tarihli duruşmaya katılmamış olması nedeni ile HUMK 409. Maddesi uyarınca dosyanın yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, davacı vekilinin yenileme dilekçesi üzerine yargılamaya devam edildikten sonra, 19.11.2013 tarihli duruşmaya katılmadığı gerekçesiyle HMK’nun 320/4. Maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olup, uyuşmazlık önceki yasa zamanında işlemden kaldırılıp yenilenen dosyanın, yeni yasa zamanında tekrar işlemden kaldırılması halinde HMK’nun uygulanıp uygulanmayacağı, sonucuna göre de davanın açılmamış sayılmasına karar verilebilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Mülga HUMK zamanında açılan dava, hiç işlemden kaldırılmamış dolayısıyla bir işlem yapılmamış ve 6100 sayılı HMK zamanında işlemden kaldırılmışsa bu takdirde tamamlanmış bir işlem bulunmadığından ve usul hükümlerinin hemen uygulanması gerektiğinden hareketle HMK hükümlerinin uygulanması gerekir. Buna karşılık somut olayda olduğu gibi, mülga 1086 sayılı HUMK’nun yürürlükte olduğu dönemde davanın bir kez işlemden kaldırılıp yenilenmesinden sonra, 6100 sayılı HMK zamanında da işlemden kaldırılması halinde, önceki yasa zamanında yapılmış işlem gözetilerek 6100 sayılı HMK uygulanarak bir sonuca ulaşılması usule uygun olmayacağı gibi, varılacak sonuç hukuki güvenlik hakkına da aykırı olacaktır (HGK’nun 29.05.2013 tarih 2012/21-1698 E., 2013/779 K., 12.03.2014 tarih 2013/6-497 E., 2014/268 K sayılı kararları).
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde; davacı ve davalılardan Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 23.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.