10. Hukuk Dairesi 2013/20624 E. , 2014/18200 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, yersiz yapılan ödemeler nedeniyle davalıya karşı başlatalım icra takibine yönelik itirazın iptali ile takibin devamına ve %40 icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı SGK avukatının sair, davalı avukatının, tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 68/I-C-a maddesi olup, anılan maddede aylık bağlanma koşulları yönünden, "evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmayan, buralardan gelir veya aylık almayan kız çocuklarına” aylık bağlanması olanağı öngörmüş, aynı maddenin (VI) numaralı bendi, kız çocuklarına bağlanan aylığın kesilme nedeni olarak “çalışma ve evlenme” halini kabul etmiş, 4958 sayılı Yasanın 06.08.2003 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 35. maddesiyle, söz konusu (VI) numaralı bende “buralardan gelir veya aylık almaya” ibaresi eklenerek böylelikle “Sosyal Sigortadan, Emekli Sandıklarından aylık veya gelir almaya başlama” olgusu, hak sahibi kız çocuklarına bağlanan aylığın kesilme nedeni olarak benimsenmiştir.
Diğer taraftan, davalı hakkında takibin yapıldığı 22/09/2011 tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 67’nci maddesinin ikinci fıkrasında, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse, alacaklı yararına ve istem üzerine tarafların durumuna, davanın ve hüküm altına alınan şeyin tahammülüne göre, hüküm altına alınan tutarın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata karar verileceği yönünde düzenleme öngörülmüş olup, itirazın iptali davalarında icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, bu diğer koşulların yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Anılan tür bir alacaktan söz edilebilmesi için ise,
gerçek tutarın belli ve sabit olması veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için alacağın tüm unsurlarının bilinmesi, ya da, bilinebilecek durumda bulunması gereklidir. Buna göre, alacağın likit nitelikte olduğunun kabulü için, borçlu tarafından tutarın araştırılarak belirlenmesi olanağının varlığı yeterlidir.
Davaya konu somut olayda; 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olup da 10.12.1992 tarihinde vefat eden babasından dolayı, 12.09.2003 tarihinde boşandıktan sonra hak sahibi olarak Kuruma başvurusu esnasında 5434 sayılı Emekli Sandığı Yasası kapsamında emeklilik aylığı aldığını belirtmeyen ve aylık bağlama koşullarını taşımayan davalının, itirazının iptaline karar verilmesi isabetli ise de, hak edilmemesine karşın, her ay kendisine ödenen aylık tutarını, herhangi bir hesaplamaya gerek olmaksızın bilebilecek durumda olduğu ve bu olgu nedeniyle alacağın belirli niteliğinin mahkemece dikkate alınarak, icra inkâr tazinatına da hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi, isabetsizdir.
Ne var ki, bu aykırılığın düzeltilmesi, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hüküm fıkrasında yer alan, "icra inkâr talebinin reddine” ibarelerinin silinerek, yerine, “Asıl alacak 16.457,96 TL üzerinden hesaplanacak %40 icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine," cümlesinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıdan alınmasına, 22.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.