10. Hukuk Dairesi 2014/14379 E. , 2014/18159 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, 2926 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalılığının ve 6111 sayılı Kanun kapsamında prim borçlarının yapılandırılması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın sigortalılık süresinin tespitine yönelik talep yönünden konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, 6111 sayılı Yasa kapsamında prim borçlarının yapılandırılmasına karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 7. maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanunun 2, 3, 6, 9 ve 10. maddeleridir.
Mahkemece, sigortalılık süresinin tespitine yönelik talep hakkında, dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilebilmesi için, uyuşmazlık konusu çekişmenin ortadan kalkması, başka bir anlatımla; her iki tarafın davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmamış olması gerekir. Kurumca, davacının, 01.07.1995 tarihinden itibaren prim tevkifatına dayalı olarak anılan yasal düzenlemeler çerçevesinde sigortalı olarak tescil edildiği, prim borcu nedeni ile anılan tarih itibariyle 1479 sayılı Kanunun Ek 19. maddesi gereği sigortalılığının durdurulduğu, sonrasında 01.05.2008-26.04.2012 tarihleri arasında sigortalı kabul edilip 01.07.1995-31.12.1995, 01.05.2001-30.04.2008 tarihleri arasındaki dönemin de davacı tarafından ihya edilebileceğinin bildirildiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, talebe göre Kurumca kabul edilmeyen 01.01.1996-30.04.2001 tarihleri arasındaki dönem yönünden davanın konusuz kaldığından bahsedilemez. Ancak Mahkemece, 05.11.2012 tarihli kararda davacının 01.05.1995-04.04.2011tarihleri arasındaki dönem yönünden 2926 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespitine karar verildiği, Dairemizce, “2006 ile 2011 yılları arasında davacının 2926 sayılı Yasaya tabi sigortalılık iradesini ortaya koyacak herhangi bir başvurusu, prim ödemesi, ürün satışı veya bu satışlardan yapılan prim tevkifatı bulunup bulunmadığı hususları ayrıntılı olarak araştırılarak, yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi” gerektiği gerekçesi ile anılan kararın bozulduğu, mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilmesi sonucu, ilk kararda hüküm altına
alınan, bozma kapsamı dışında kalan ve Kurumca kabul edilmeyen 01.01.1996-30.04.2001 tarihleri arasındaki sigortalılık sürelerine yönelik davacı lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamakta ise de, bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Hukuk Genel Kurulu"nun 18.10.1989 gün 541-534, 21.2.1990 gün 10-117; 7.10.1990 gün 439-562; 19.2.1992 gün 635-82; 23.2.1994 gün 936-94; 03.03.2010 gün ve 2010/12-81-118; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E. 2006/573 K; 15.10.2008 gün ve 2008/19-624 E. 2008/632 K ile 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E. 2010/87 K. sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Mahkemece tarafların beyanlarının alınıp bozmaya uyulmasına da karar verildikten sonra yapılacak iş; bozma gereklerinin yerine getirilmesi olmalıdır. Zira, mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden olur.
Eldeki davada, usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durum da bulunmadığına göre, artık anılan döneme yönelik talep bakımından kabul veya ret kararı verilmesi olanaklı değildir. Bu ilke, kamu düzeni ile ilgili olup Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir.
Bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, Mahkemece, hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi, yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hüküm fıkrasının 1. bendinin silinerek, yerine, “1-Davalı Kurumca 01.07.1995-31.12.1995 ve 01.05.2001-30.04.2008 tarihleri arasında ve 01.05.2008 tarihinden sonraki dönemler itibariyle tescil işlemi gerçekleştiğinden bu süreler yönünden davanın konusuz kalması nedeniyle hüküm kurulmasına yer olmadığına, 01.01.1996-30.04.2001 tarihleri arasındaki dönem yönünden ise davanın kabulü ile davacının Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespitine,
6111 sayılı Yasa kapsamında prim borçlarının yapılandırılmasına” sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.