Abaküs Yazılım
6. Daire
Esas No: 2021/6707
Karar No: 2021/11291
Karar Tarihi: 13.10.2021

Danıştay 6. Daire 2021/6707 Esas 2021/11291 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2021/6707
Karar No : 2021/11291


DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …, Av. …

DAVALILAR : 1- … - …
2- … Başkanlığı - …
VEKİLLERİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, …Mahallesi içerisinde bulunan ve ekli krokilerde sınırları belirtilen alanın 7269 sayılı Kanunun 2. ve 14. maddeleri uyarınca afete maruz bölge olarak ilanına ilişkin 25/01/2016 günlü, 8466 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile İmar ve İskan Bakanlığı tarafından hazırlanan 25/09/1962 tarihli jeolojik rapor ve 22/01/1963 tarihli Küçükçekmece heyelan sahası hakkındaki raporun iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : İstanbul ili, Bakırköy İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı, üzerinde kat irtifakı kurulmuş taşınmazın bağımsız bölüm maliki olduğu, dava konusu işlemin dayanağı olan, 1962 yılında İmar ve İskan Bakanlığı tarafından düzenlenen jeolojik raporda, büyük kısmı meskene açılmamış durumda olan alan üzerinde bulunan kooperatif evlerinin inşasından sonra meydana gelen heyelan hareketinin binaların dışında gerçekleşmesi nedeniyle binaların zarar görmediğinin belirlendiği,1963 tarihli raporda ise havacı subay evlerinde heyelandan dolayı herhangi bir çatlama ve kayma emaresinin görülmediği, buna rağmen müşahade altında bulundurulması gerektiğinin değerlendirildiği, alınan raporların günümüz koşullarındaki bilimsel ve teknik gelişmeleri içermediği, kaldı ki söz konusu raporlara göre mevcut yapıların yıkımının gerekmediği, alandaki mevcut yapı yoğunluğu ve ikamet eden kişi sayısı göz önüne alındığında; 7269 sayılı Kanunun 14. maddesinin uygulanmasının telafisi mümkün olmayan maddi kayıplara yol açacağı, dava konusu işlemlerin Anayasaya, devletin vatandaşlarını koruma yükümlülüğüne ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

DAVALILARIN SAVUNMASI :Usule ilişkin olarak; davanın süresinde açılmadığı, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının hasım mevkiinden çıkarılması gerektiği ileri sürülmekte, esasa ilişkin olarak ise; oluşan heyelan neticesinde kamu düzeninin sağlanması, can ve mal kaybının önlenmesine yönelik olarak 7269 sayılı Kanuna ve ilgili mevzuata uygun şekilde tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'ÜN DÜŞÜNCESİ : Dava konusu 25/01/2016 günlü, 8466 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …'IN DÜŞÜNCESİ :
Dava; İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, … Mahallesi … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapıda kat maliki olan davacı tarafından, ekli listede yer alan yerleşim yerlerinin karşılarında tarih ve sayıları belirtilen Bakanlar Kurulu kararlarının kapsamından çıkarılması ve aynı listede tarihleri gösterilen jeolojik etüt raporları ile ekli pafta/krokilerde sınırları gösterilen alanın 7269 sayılı Kanunun 2. ve 14. maddeleri uyarınca afete maruz bölge olarak ilan edilmesine ilişkin 25/01/2016 günlü, 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararının İstanbul İli, Bakırköy(Küçükçekmece) İlçesi, …Mahallesine ilişkin kısmının, bölgenin afete maruz bölge olarak ilan edildiği 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Bakanlar Kurulu kararının ve bu kararın dayanağı olan 25/09/1962 tarihli Jeolojik Rapor ile 22/01/1963 tarihli Küçükçekmece Heyelan Sahası Hakkında Raporun iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarelerin süreye ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.
7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun 2. maddesinde; "Su baskınına uğramış veya uğrayabilir bölgeler, İmar ve İskan Bakanlığının teklifi üzerine Devlet Su İşlerinin bağlı bulunduğu Bakanlıkça; yer sarsıntısı, yer kayması, kaya düşmesi ve çığ gibi afetlere uğramış veya uğrayabilir bölgeler ise, İmar ve İskan Bakanlığınca tespit ve bunlardan şehir ve kasabalarda meydana gelen ve gelebileceklerin sınırları imar planına, imar planı bulunmayan kasaba ve köylerde de belli edildikçe harita veya krokilere işlenmek suretiyle, afete maruz bölge olarak İmar ve İskan Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılır ve bu suretle tespit olunan sınırlar, İmar ve İskan Bakanlığının isteği üzerine ilgili valiliklerce mahallinde ilan olunur.", 14. maddesinde; "İkinci madde gereğince tespit ve ilan olunan afet bölgelerine dahil şehir, kasaba ve köylerde bina ve mesken yapımı, fen kurullarınca tehlikeli görülen ve sınırları krokilerle tespit olunan yerler, İmar ve İskan Bakanlığınca yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgeleri sayılır ve durum, belediyesi olan yerlerde belediyesince, köylerde ise ihtiyar meclislerince hemen ilan edilir. Belediyesi olan yerlerde belediyeler, olmayan yerlerde ihtiyar meclisleri bu yasaklanmış afet bölgesi hükmünü uygulamakla görevlidir. Hilafına hareket edildiği takdirde, mevcut ve yapılmakta olan binalar, yıkma parası yıkıntı malzemesinden karşılanmak, yetmemesi halinde kalan kısmı afetler fonundan tamamlanmak üzere vali ve kaymakamların emri ile yıktırılır. Yasaklanmış afet bölgesi sınırları, alınacak tedbirlerle tehlikenin önlenmesi oranında daraltılır veya tamamen kaldırılır. Bu husus da aynı şekilde duyurulur." hükümlerine yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, İstanbul İli, Bakırköy İlçesi(… Köyü)nde meydana gelen heyelan nedeniyle mülga İmar ve İskan Bakanlığınca 25/09/1962 tarihli jeolojik etüt raporunun düzenlendiği, daha sonra Bayındırlık Bakanlığı, İmar ve İskan Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı temsilcilerinden oluşan heyet tarafından 22/01/1963 tarihli Küçükçekmece Heyelan Sahası Hakkında Raporun hazırlandığı, bu raporlara dayanılarak iptali istenilen 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla uyuşmazlığa konu bölgenin "afete maruz bölge ilan edildiği", Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının İstanbul Valiliğine yazdığı … günlü, … sayılı yazı ile 20/03/2013 günlü, 1919 sayılı Genelge doğrultusunda İstanbul İlinde koordinatsız-kroki halinde olan afete maruz bölge sınırlarının yerinde koordinat alınarak sayısallaştırılması ve yeniden çizilmesi suretiyle genelge gereği jeolojik etüt raporu hazırlanarak yeniden teklife sunulmasının istenilmesi üzerine, İstanbul Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından 24/08/2015 tarihli jeolojik etüt raporunun düzenlendiği ve koordinatsız kroki halinde olan 25/09/1962 ve 22/01/1963 tarihli jeolojik etüt raporlarına dayanılarak alınan 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Afete Maruz Bölge ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının iptal edilerek, aynı sınırların yerinde koordinat alınarak sayısallaştırılması sonucunda ekli listede koordinatları belirlenen alan için yeniden Afete Maruz Bölge (yapı ve ikamete yasaklanmış afet bölgesi) kararı alınmasının uygun olacağı görüşünün bildirildiği, bu rapora dayanılarak da dava konusu 25/01/2016 günlü, 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararının alındığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığa konu bölgenin afete maruz bölge ilanına ilişkin 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Bakanlar Kurulu kararının dayanağı olan 25/09/1962 ve 22/01/1963 tarihli gözlemsel etüde dayanılarak hazırlanan raporlarda, hareket halinde heyelanın saptandığı, ancak alandaki mevcut yapıların heyelandan zarar görmediği, alınacak önlemlerle durumlarının sağlamlaştırılması gerektiği ve müşahade altında bulundurulmalarının zorunlu olduğu belirtilmiş; daha sonra bölgede yapılan inceleme sonucu düzenlenen 25/05/1986 tarihli jeolojik inceleme raporunda önceki raporlarla heyelandan etkilenmediği saptanan uyuşmazlığa konu alana yönelik olarak herhangi bir ilerlemenin bulunmadığı, ancak risklere karşı raporlarda belirtildiği gibi önlemlerin alınması ve Bakanlar Kurulu kararının yürürlükte kalması gerektiği kanaatine varılmış; yine 2007 tarihli İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü tarafından düzenlenen Avrupa yakası güneyi mikrobölgeleme çalışması yönetici özeti raporu ile uyuşmazlığa konu alan Önemli Alanlar (ÖA)-2(a) kategorisinde değerlendirilerek, bu kategoride tanımlanan alanın tamamının bir seferde ve bölgesel ölçekte ayrıntılı olarak jeolojik-jeoteknik etüdünün yapılması, bu etütlerde inklinometre deneyleri de dahil yoğun stabilite analizlerine yönelik her türlü irdelemenin yapılması ve sonucuna göre gerekli önlemlerin alınması gerektiği vurgulanmıştır. Dava konusu 25/01/2016 günlü, 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararına dayanak alınan jeolojik etüt raporu ise bölgede yeni bir çalışma yapılmaksızın önceki raporlarda yer verilen bilgiler esas alınarak hazırlanmış ve afete maruz bölge sınırlarının yerinde koordinat alınarak sayısallaştırma gerçekleştirilmiştir.
Dava konusu 25/01/2016 günlü, 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle aynı bölgede taşınmaz maliki olan başka kişiler tarafından açılan ve Danıştay Ondördüncü Dairesi'nin E:2017/1730 sayısında kayıtlı dosya nedeniyle anılan Dairece yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda özetle; inceleme alanında Neojen yaşlı marn özellikli bir jeolojik birimin yüzeylendiği, dava konusu alandaki yapıların bu birimin üst kotlarındaki killi seviye üzerinde yer aldığı, mevsim şartlarına göre krip şeklinde gelişen çok yavaş zemin hareketleri belirtilerinin alanda gözlenebildiği, özellikle büyük çam ağaçlarının gövdelerinde görülen eğilmelerin, krip türü heyelan hareketinin mevcudiyetini gösterdiği, dava konusu sitede bulunan yapılar incelendiğinde; bölgede genellikle 3-4 katlı (bazı binalarda bodrum kat var), bitişik nizam, yığma ya da betonarme çerçeve sistemleri ile yapılmış, malzeme kalitesi orta-iyi seviyesinde, planda ve düşeyde çok düzenli olmayan binalar bulunduğu, binalar dışarıdan incelendiği gibi, ev sahiplerinden izin alınarak birkaç binanın içinde de inceleme yapıldığı, bu incelemeler sonrası binalarda önemli denebilecek bir hasar veya çatlağa rastlanmadığı, özellikle yığma bina gibi duvarlarla yüklerin aktarıldığı taşıyıcı sistemlerde zemin hareketleri kendini hemen çatlak olarak göstereceği ancak incelenen binalarda bu yönde ciddi bir sorunla karşılaşılmadığı, ev sahipleri ile yapılan görüşmeler sırasında, binaların 17 Ağustos 1999 depremi sırasında önemli bir hasar görmediği, sadece alanda bulunan metruk yapının bu deprem sırasında gözlenen hasarı aldığının söylendiği, dava konusu alanda, jeolojik dönemde oluşmuş ancak aktivitesini önemli ölçüde kaybetmiş bir paleo(durağan)-heyelan mevcut olduğu, alandaki marn türü kayacın üst kısmının ayrışmanın etkisi ile toprak özelliği kazandığı, bu zayıf malzemenin, zaman içerisinde çok küçük hareketler gösterdiği, dava konusu alanın 1999 yılında oluşan 2 büyük depremden (Adapazarı ve Düzce) olumsuz etkilendiğine dair dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı, alanda yapılan en yeni çalışma olan 2007 mikrobölgeleme raporunda, dava konusu alanın Önlemli Alanlar-2a (ÖA-2a) kategorisinde olduğu, diğer bir deyişle dava konusu alanın“Afete Maruz Bölge” kategorisinde olmadığı, alanda devamlı hareket eden bir heyelan bulunmadığı, bazen duran, bazen de çok küçük hareketler gösteren bir paleo-heyelanın mevcut olduğu, bu bölgede halen çok düşük hıza sahip heyelan riskinin bulunduğu, ancak yeterli veri olmadığından etkilerinin tam olarak bilinmediği, bunun için uzun dönemde inklinometreler yardımıyla alan ve yakın çevresinin izlenmesi ve krip hareketlerinin hızı ile derinliğinin belirlenmesinin gerektiği, söz konusu heyelanın sadece dava konusu alanda değil, Büyükçekmece ve Küçükçekme bölgelerinde bu jeolojik birimin olduğu yerlerde de var olduğunun dava dosyasındaki raporlardan anlaşıldığı, uyuşmazlık konusu alanda ise; bu aşamada sadece yollarda kısmi oturmaya ve istinat/bahçe duvarlarında genelde eğilme ile çatlamalara neden olduğu ve bu aşamada çok küçük ölçekli lokal hasarlar yarattığı, keşif tarihi itibarıyla, hiçbir binaya yapısal bir hasar vermediği, bu çerçevede, heyelanın alana ya da davacılara ait binaya etkisinin afete maruz bölge ilanını gerekli kılacak düzeyde olmadığı; ayrıca, alanın alt kotunda Marmaray hattı için alınan mühendislik önlemlerinin, Marmaray projesi kazıları sırasında oluşan heyelanın durdurulmasını sağladığı, bölgedeki zemin yapısı ve zemin hareketleri dikkate alındığında dava konusu alanda gerekli mühendislik önlemleri alınarak yeni inşaat yapılabileceği, ayrıca mevcut yapılarda mühendislik hizmeti alınarak uygulanacak fore kazık, drenaj sistemi, ankrajlı duvar sistemi gibi önlemlerin, heyelan etkilerini ortadan kaldırabileceği, 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı ve 25/01/2016 günlü, 2016/8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararları ile belirlenen sınırların birbirleriyle uyumlu olduğu, sahada yapılan gözlemler ve dosyada yer alan belgeler kapsamında, bu heyelanın şimdiye kadar yapıları olumsuz etkilediğine ilişkin bir veri bulunmadığı, bölgeye çok yakın ve yıkıcı bir depremde heyelanın tetiklenip tetiklenmeyeceği üzerine detaylı çalışmalar yapılması gerektiği, mevcut durumun yapılarda can ve mal güvenliği açısından bir tehlike oluşturmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı, belirtilmiştir.
Bu durumda; bilirkişi raporu ile dosyada yer alan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinden, uyuşmazlığa konu alanda jeolojik dönemde oluşmuş heyelanın aktivitesini büyük ölçüde yitirdiği ve durağan heyelan alanı olduğu, alandaki mevcut yapıların kalitesinin orta-iyi seviyesinde olduğu ve yapısal hasarlarının bulunmadığı, mevcut durumun can ve mal güvenliği açısından risk oluşturmadığı, yapılarda mühendislik hizmeti alınarak uygulanacak fore kazık, drenaj sistemi, ankrajlı duvar sistemi gibi önlemlerin, heyelan etkilerini ortadan kaldırabileceği, gerekli mühendislik önlemleriyle yeni inşaat yapılabileceği anlaşıldığından, uyuşmazlığa konu alanın yeni bir jeolojik çalışma yapılmadan Afete Maruz Bölge olarak belirlenmesine ilişkin dava konusu 25/01/2016 günlü, 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararında davacıya ait taşınmazın bulunduğu alan yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, bölgede düşük hıza sahip heyelan riski olduğu, ancak yeterli veri bulunmadığından etkilerinin tam olarak bilinememesi nedeniyle, uygun yer ve sayıda uzun süreli yapılacak inklinometreler yardımıyla bölgenin izlenerek hareketin hızı, sınırı, derinliği, mekanizması belirlenmek suretiyle elde edilecek bilimsel verilerin sonucuna göre yeniden işlem tesis edilebileceği de açıktır.
Dava konusu 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Bakanlar Kurulu kararına gelince;
25/01/2016 günlü, 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Bakanlar Kurulu kararında afete maruz bölge ilanına ilişkin bölge sınırlarının koordinatsız ve kroki halinde olması nedeniyle bölgenin sayısallaştırılarak yeniden teklife sunulması amacı doğrultusunda hazırlanan 24/08/2015 tarihli jeolojik etüt raporuna dayanılarak uyuşmazlığa konu bölgenin 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Bakanlar Kurulu kararı kapsamından çıkarıldığı ve yeniden afete maruz bölge ilan edildiği, her iki Bakanlar Kurulu kararı sınırlarının uyumlu olduğu anlaşıldığından, 25/01/2016 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile 25/03/1963 tarihli Bakanlar Kurulu kararı yürürlükten kaldırılmış olmakla bu karar yönünden davanın konusu kalmamıştır.
25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Bakanlar Kurulu kararının dayanağı olan 25/09/1962 tarihli Jeolojik Rapor ile 22/01/1963 tarihli Küçükçekmece Heyelan Sahası Hakkında Raporun ise gerçekleşen heyelanın bölgeye etkilerini ortaya koyan ve o tarihteki durumu yansıtan raporlar olduğu gözönünde bulundurulduğunda, anılan raporların iptalini gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu 25/01/2016 günlü, 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptaline, 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Bakanlar Kurulu kararı yönünden konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davanın 25/09/1962 tarihli Jeolojik Rapor ile 22/01/1963 tarihli Küçükçekmece Heyelan Sahası Hakkında Rapora ilişkin kısmının ise reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince; 25/01/2016 günlü, 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararı yönünden davanın reddi, İmar ve İskan Bakanlığı tarafından hazırlanan 25/09/1962 tarihli jeolojik rapor ile 22/01/1963 tarihli Küçükçekmece heyelan sahası hakkında rapor yönünden davanın incelenmeksizin reddi, 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Bakanlar Kurulu kararı yönünen ise karar verilmesine yer olmadığı yolunda verilen Danıştay Altıncı Dairesinin 19/02/2020 tarih ve E:2019/2516, K:2020/2166 sayılı kararının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 17/12/2020 tarih ve E:2020/1654, K:2020/3258 sayılı kararıyla; İmar ve İskan Bakanlığı tarafından hazırlanan 25/09/1962 tarihli jeolojik rapor ile 22/01/1963 tarihli Küçükçekmece heyelan sahası hakkında rapor yönünden davanın incelenmeksizin reddine, 25/03/1963 tarih 6/1547 sayılı Bakanlar Kurulu kararı yönünen ise karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısımlarının onandığı, anılan Daire kararının, 25/01/2016 tarih ve 2016/8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararı yönünden davanın reddine ilişkin kısmının ise bozulduğu anlaşıldığından, kısmen bozma kararına uyularak, 25/01/2016 tarih ve 2016/8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararı yönünden Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY: Dava; İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, … Mahallesi, …ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapı maliki tarafından; ekli listede yer alan yerleşim yerlerinin karşılarında tarih ve sayıları belirtilen Bakanlar Kurulu kararlarının kapsamından çıkarılması ve aynı listede tarihleri gösterilen jeolojik etüt raporları ile ekli pafta/krokilerde sınırları gösterilen alanın 7269 sayılı Kanunun 2. ve 14. maddeleri uyarınca afete maruz bölge olarak ilan edilmesine ilişkin 25/01/2016 günlü, 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ve 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile İmar ve İskan Bakanlığı tarafından hazırlanan 25/09/1962 tarihli jeolojik rapor ve 22/01/1963 tarihli Küçükçekmece heyelan sahası hakkındaki raporun iptali istemiyle açılmıştır.
İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, … Mahallesi sınırları içinde bulunan alanda meydana gelen heyelan hareketi nedeniyle İmar ve İskan Bakanlığı elemanları tarafından 25/09/1962 tarihli jeolojik etüt raporu ile 22/01/1963 tarihli Küçükçekmece Heyelan Sahası Hakkında Raporun düzenlendiği, dava konusu alanın bu raporlara dayanılarak 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla "afete maruz bölge ilan edildiği", anılan 25/09/1962 tarihli jeolojik etüt raporunda, "incelenen alanın heyelanlı saha ve heyelana müsait saha olarak ikiye ayrıldığı, dava konusu taşınmazın da içinde bulunduğu heyelanlı alana ilişkin olarak "sahanın muhtelif heyelanlarla tabii durumunu tamamen kaybettiği, dalgalı, çatlaklı bir toprak ve moloz yığını şeklini almış olduğu, büyük bir kısmı gayrimeskun olarak bulunan bu saha üzerinde halen inşası devam eden kooperatif evlerinin bulunduğu, kooperatif inşasından sonra meydana gelen heyelan hareketinin bu binalar dışında meydana gelmesi nedeniyle zarar vermediği, hareket halinde bulunan bu bölgedeki heyelanın önlenmesi için alınacak tedbirlerin iktisadi görülmediği, heyelanın hareket halinde bulunuşundan dolayı kooperatif blokları dışındaki gayri meskun sahanın imar planında yeşil alan bırakılarak, yapı için yasak bölge ilan edilmesinin uygun olduğu" tespitlerinde bulunulmuş, 22/01/1963 tarihli raporda ise; "ekli haritadaki doğuda basın sitesi, güneyde Küçükçekmece gölü, kuzeyde havacı subaylar kooperatif evlerinin bulunduğu alanın hareket halindeki heyelan sahası olduğu, Basın sitesine 24 mt. mesafeden itibaren başlayan heyelan kopma hattında görülen 5-6 mt. falezden sonra arazinin heyelan sebebiyle göle doğru tamamen dalgalı bir topografya göstererek iskan için kullanılamayacak derecede tabii durumunu kaybettiği, heyelanlı sahaya nazaran kotu yüksek olan basın sitesinde açılan foseptik çukurlarında göllenme imkanı bulan suların tabana sızarak zeminin kolezyonunun azalmasına yardım ettiği, bunun sonucunda alanın eğim istikameti olan göle doğru hareket ettiği, sonuç olarak alan heyelanlı saha olduğundan iskan için yasak bölge ilan edilmesi, heyelanın meskür site ve apartmanlara ilerlememesi için önlem alınması gerektiği, basın köyünün bir bölümü ile komşu havacı subaylar sitesindeki blokların tehlikeli duruma girmesinin muhtemel olduğu, heyelanlı bölgenin kuzey bölümünde bulunan havacı subay evlerinde kayma veya çatlak görülmediği, buna rağmen müşahade altında bulundurulması" gerektiğinin belirtilmesi üzerine 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla 7269 sayılı Kanunun 2. maddesine göre afete maruz bölge ilan edildiği görülmüştür.
Daha sonra, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yaptırılan inceleme sonucu düzenlenen 25/05/1986 tarihli Jeolojik inceleme raporunda, "aktif heyelanlı bölgenin durumunu koruduğu, bu nedenle afete maruz bölge ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının yürürlükte kalması" yönünde tespitte bulunulmuştur.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından, alanların depreme karşı taşıdığı potansiyel risklerin belirlenmesi ve tehlike ile ilişkili arazi kullanım yönetimi ve şehir planlaması için temel teşkil etmesi amacıyla hazırlattırılan 2007 tarihli mikrobölgeleme rapor ve haritalarında, önlemli alanlar (ÖA) doğal afet tehlikeleri ve jeolojik- jeoteknik özellikleri nedeniyle yerleşime uygunluğu etkileyebilecek, birden fazla tehlike olasılığı açısından risk oluşturan alanlar olarak tanımlanarak, dava konusu alan önlemli alanlar-2(a) içinde gösterilmiştir. Raporda, önlemli alanlar-2(a) olarak belirlenen alanların "yüksek eğime sahip yamaçlarda karşılaşılan ciddi stabilite sorunlarının görülebileceği alanlar olduğu, yapılan analizler sonucu güvenlik faktörünün belirlendiği, kil, silt ve bu malzemelerin altında kumlu seviyelerden oluşan stabiliteyi olumsuz etkileyecek eğime sahip, yeraltı suyu problemleri içeren, stabiliteyi etkileyen kayma yüzeyleri 10 mt. den daha derinde bulunma olasılığına sahip olduğu" belirtilmiştir.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının İstanbul Valiliğine yazdığı … günlü, … sayılı yazısı ile "20/03/2013 günlü, 1919 sayılı Genelge doğrultusunda İstanbul İlinde kroki halinde olan afete maruz bölge sınırlarının yerinde koordinat alınarak sayısallaştırılması ve yeniden çizilmesi suretiyle genelge gereği jeolojik etüt raporu hazırlanarak yeniden teklife sunulmasının" istenilmesi üzerine, İstanbul Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından 24/08/2015 tarihli jeolojik etüt raporunun düzenlendiği, bu raporun sonuç kısmında "koordinatsız kroki halinde olan 25/09/1962 ve 22/01/1963 tarihli jeolojik etüt raporlarına istinaden alınan 25/03/1963 günlü, 6/1547 sayılı Afete Maruz Bölge ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının kapsamından çıkarılarak, aynı sınırların yerinde koordinat alınarak sayısallaştırılması sonucunda ekli listede koordinatları belirlenen alan için yeniden Afete Maruz Bölge (yapı ve ikamete yasaklanmış afet bölgesi) kararın alınması uygun olacağı" yönünde görüş bildirildiği, bu görüş doğrultusunda dava konusu alanın Afete Maruz Bölge ilan edilmesine ilişkin 25/01/2016 günlü Bakanlar Kurulu kararının alınması üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın 7269 sayılı Kanun uyarınca heyelan afeti nedeniyle afete maruz bölge alan ilan edilmesine ilişkin olması ve çözümünün özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle, aynı bölgede taşınmaz maliki olan başka davacılar tarafından aynı Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açılan ve Danıştay Ondördüncü Dairesinin E: 2017/1730 sayılı dosyasında gerçekleştirilen keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda özetle; 25/03/1963 tarihli, 6/1547 sayılı ve 25/01/2016 tarihli, 2016/8466 sayılı Bakanlar Kurulu Kararları ile belirlenen sınırların birbirleriyle uyumlu olduğu, dava konusu işlemle yeni bir jeolojik çalışma yapılmadan koordinatsız olan Afete Maruz Bölgenin koordinatlı hale getirildiği, 18/04/1996 tarih ve 96/8109 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe girmiş olan Türkiye deprem bölgeleri haritalarında İstanbul ilinin 1. Derece deprem bölgesinde yer aldığı, aynı zamanda Avrupa yakasında bulunan Bakırköy- Büyükçekmece hattının miyosen ve kuvaterner birimleri, su tablası yüzeye çok yakın olan alüvyon alanlar ve heyelanlı alanların üzerinde yer aldığı; inceleme alanında Neojen yaşlı marn özellikli bir jeolojik birim yüzeylendiği, dava konusu alandaki yapıların bu birimin üst kotlarındaki killi seviye üzerinde yer aldığı, aktif heyelanların günümüzde hareket eden heyelanlar olduğu, durağan (paleo) heyelanlar ise, geçmişte hareket etmiş ve zaman içerisinde oluşabilecek küçük tetiklemeler (yağış, drenaj sorunu, deprem, topuk kazılması/erozyonu vb.) ile tekrar hareket edebilen nitelikte heyelanlar olduğu; dava konusu alanda, jeolojik dönemde oluşmuş ancak aktivitesini önemli ölçüde kaybetmiş bir paleo-heyelanın mevcut olduğu, alandaki marn türü kayacın üst kısmının ayrışmanın etkisi ile toprak özelliği kazandığı, bu zayıf malzemenin zaman içerisinde çok küçük hareketler gösterdiği, ancak; alanın eski bir heyelan alanı olması nedeniyle, jeolojik malzemenin makaslama dayanımı parametreleri rezidüel (artık) değerlerine düştüğü, bu tür bir malzemenin dış etkilere oldukça hassas olabileceği, heyelanın günümüzde zaman zaman durup, zaman zaman çok küçük hareketle krip şeklinde davrandığının saha gözlemleri ve dosya bilgilerinden anlaşıldığı, dış koşullara bağlı olarak toprak yüzeyinde çatlama yaratmadan da küçük hareketler gösterebileceği, mevcut bilgiler ışığında; bu bölgede halen çok düşük hıza sahip heyelan riskinin mevcut olduğu, ancak etkilerinin ne olacağı hususunda yeterli veri olmadığından, etkilerinin tam olarak bilinemediği, bunun tespit edilebilmesi için uzun dönemde inklinometreler yardımıyla dava konusu alan ve yakın çevresinin izlenmesi ve krip hareketinin hızı ile derinliğinin belirlenmesinin gerektiği, ancak dosyaya sunulan çalışmalarda heyelanın bu özelliklerine ait bilgiler bulunmadığı, mevsim şartlarına göre krip şeklinde gelişen çok yavaş zemin hareketlerin belirtilerine ilişkin alanda yapılan incelemede; özellikle büyük çam ağaçlarının gövdelerinde görülen eğilmelerin, krip türü heyelan hareketinin mevcudiyetini gösterdiği, yapıların doğu ve güneydoğusunda görülen dik basamak şeklindeki yüzey morfolojisinın eski heyelanın taç kısmının kalıntısı özelliğinde olduğu, site ile marmaray istinat duvarı arasındaki alanda ani kot değişimleri ve dalgalı/tümsekli yüzey morfolojisinin mevcut olduğu, bu alanda yer alan eski evin duvarında ise çatlamalar görüldüğü, site yolları ile bahçe duvarlarında da yüzeysel hareket dolayısıyla deformasyonlar bulunduğu, alanın heyelanlı olduğunu gösteren dalgalı/tümsekli yüzey yapısının çok net bir şekilde görüldüğü belirtilerek görsellerinin sunulduğu, dava konusu alanda yapılan en yeni çalışma olan 2007 mikrobölgeleme raporunda, dava konusu alanın Önlemli Alanlar-2a (ÖA-2a) kategorisinde gösterildiği, dolayısıyla dava konusu alanın“Afete Maruz Bölge” kategorisinde olmadığının belirtildiği görülmüştür.
Bilirkişi raporunun devamında, dava konusu sitede genellikle 3-4 katlı (bazı binalarda bodrum kat olduğu), bitişik nizam, yığma ya da betonarme çerçeve sistemleri ile yapılmış, malzeme kalitesi orta-iyi seviyesinde, planda ve düşeyde çok düzenli olmayan binalar bulunduğu, binalarda dışarıdan ve ev sahiplerinden izin alınarak birkaçının içinde yapılan incelemelerde önemli bir hasar veya çatlağa rastlanmadığı, bu aşamada mevcut heyelanın sadece yollarda kısmi oturma ve istinat/bahçe duvarlarında eğilme ile çatlamalar gibi çok küçük ölçekli lokal hasarlar yarattığı, keşif tarihi itibarıyla, heyelanın alana ya da davacılara ait binaya etkisinin afete maruz bölge ilanını gerekli kılacak düzeyde olmadığı; ayrıca, alanın alt kotunda Marmaray hattı için alınan mühendislik önlemlerinin, Marmaray projesi kazıları sırasında oluşan heyelanın durdurulmasını sağladığı, bölgedeki zemin yapısı ve zemin hareketlerine göre dava konusu alanda gerekli mühendislik önlemleri alınarak yeni inşaat yapılabileceği, yine mevcut yapılarda mühendislik hizmeti alınarak uygulanacak fore kazık, drenaj sistemi, ankrajlı duvar sistemi gibi önlemlerin, heyelan etkilerini ortadan kaldırabileceği, eldeki veriler ve mevcut koşullar kapsamında, bölgede olağanüstü dış etkiler (çok yakın ve yıkıcı bir deprem gibi) gerçekleşmediği sürece, bölgedeki binalarda can ve mal güvenliği ile ilgili önemli bir risk bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT:
7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun 2. maddesinde; "Su baskınına uğramış veya uğrayabilir bölgeler, İmar ve İskan Bakanlığının teklifi üzerine Devlet Su İşlerinin bağlı bulunduğu Bakanlıkça; yer sarsıntısı, yer kayması, kaya düşmesi ve çığ gibi afetlere uğramış veya uğrayabilir bölgeler ise, İmar ve İskan Bakanlığınca tespit ve bunlardan şehir ve kasabalarda meydana gelen ve gelebileceklerin sınırları imar planına, imar planı bulunmayan kasaba ve köylerde de belli edildikçe harita veya krokilere işlenmek suretiyle, afete maruz bölge olarak İmar ve İskan Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılır ve bu suretle tespit olunan sınırlar, İmar ve İskan Bakanlığının isteği üzerine ilgili valiliklerce mahallinde ilan olunur." hükmüne, 13. maddesinde "yapılacak işlemlere esas olmak üzere İmar ve İskan Bakanlığınca kurulacak fen kurulları tarafından, afetin meydana geldiği arazinin durumu ile bütün yapılar ve kamu tesisleri incelenerek,hasar tespit raporu düzenleneceği" belirtilerek, hasarlı ancak ıslahı mümkün olan, hasar bakımından yıktırılması ve boşaltılması gereken yapılara ve hasarsız olarak tespit edilen yapılardaki işlemlere ilişkin düzenlemeye, 14. maddesinde ise; "İkinci madde gereğince tespit ve ilan olunan afet bölgelerine dahil şehir, kasaba ve köylerde bina ve mesken yapımı, fen kurullarınca tehlikeli görülen ve sınırları krokilerle tespit olunan yerler, İmar ve İskan Bakanlığınca yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgeleri sayılır ve durum, belediyesi olan yerlerde belediyesince, köylerde ise ihtiyar meclislerince hemen ilan edilir. Belediyesi olan yerlerde belediyeler, olmayan yerlerde ihtiyar meclisleri bu yasaklanmış afet bölgesi hükmünü uygulamakla görevlidir. Hilafına hareket edildiği takdirde, mevcut ve yapılmakta olan binalar, yıkma parası yıkıntı malzemesinden karşılanmak, yetmemesi halinde kalan kısmı afetler fonundan tamamlanmak üzere vali ve kaymakamların emri ile yıktırılır. Yasaklanmış afet bölgesi sınırları, alınacak tedbirlerle tehlikenin önlenmesi oranında daraltılır veya tamamen kaldırılır. Bu husus da aynı şekilde duyurulur." hükümlerine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyada yer alan bilgi ve belgeler ile mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporun birlikte değerlendirilmesinden; uyuşmazlığa konu alanda jeolojik dönemde oluşmuş heyelanın aktivitesini büyük ölçüde yitirdiği ve durağan heyelan alanı olduğu, alandaki mevcut yapıların kalitesinin orta-iyi seviyesinde olduğu ve yapısal hasarlarının bulunmadığı, mevcut durumun can ve mal güvenliği açısından risk oluşturmadığı, yapılarda mühendislik hizmeti alınarak uygulanacak fore kazık, drenaj sistemi, ankrajlı duvar sistemi gibi önlemlerin, heyelan etkilerini ortadan kaldırabileceği, gerekli mühendislik önlemleriyle yeni inşaat yapılabileceği anlaşıldığından, uyuşmazlığa konu alanın, yeni bir jeolojik-jeoteknik çalışma yapılmadan afete maruz bölge olarak belirlenmesine ilişkin dava konusu 25/01/2016 tarih ve 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararında, davacıya ait taşınmaz yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, bölgede düşük hıza sahip heyelan riski olduğu, ancak yeterli veri bulunmadığından etkilerinin tam olarak bilinememesi nedeniyle, uygun yer ve sayıda uzun süreli yapılacak inklinometreler yardımıyla bölgenin izlenerek hareketin hızı, sınırı, derinliği, mekanizması belirlenmek suretiyle elde edilecek bilimsel verilerin sonucuna göre yeniden işlem tesis edilebileceği de açıktır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Dava konusu 25/01/2016 tarih ve 8466 sayılı Bakanlar Kurulu kararının davacının taşınmazının bulunduğu İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, … Mahallesi, … ada, … sayılı parsel yönünden İPTALİNE,
2. Davada nihai olarak kısmen incelenmeksizin ret, kısmen karar verilmesine yer olmadığı, kısmen iptal kararı verildiğinden, haklılık oranının yeniden değerlendirilmesi suretiyle ayrıntısı aşağıda gösterilen ve davacı tarafından yapılan toplam …-TL yargılama giderinin …-TL'sinin üzerinde bırakılmasına, …-TL'sinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine, davalı idarelerce yapılan toplam …-TL yargılama giderinin …-TL'sinin üzerlerinde bırakılmasına, …-TL'sinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
3. Davalı idareler lehine kısmen onama kararından önce verilen ilk kararda vekâlet ücretine hükmedildiğinden, yeniden vekâlet ücretine hükmedilmemesine,
4. İlk kararın davanın reddine ilişkin kısmının bozulması üzerine, bozma kararına uyularak dava konusu işlemin iptaline karar verildiğinden, Avukatlık Asgari Ücret tarifesi uyarınca duruşmalı işler için belirlenen …-TL vekâlet ücretinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,
5. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 13/10/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi