10. Hukuk Dairesi 2014/14360 E. , 2014/18139 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, davacının 1479 sayılı Kanun kapsamındaki zorunlu sigortalılık sürelerine ilişkin prim borçlarının 6111 sayılı Kanuna göre yapılandırma hakkının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava dilekçesinin içeriği ve davacının 24.05.2011 tarihli tahsis talebi de gözetildiğinde, davacının prim borçlarının 6111 sayılı Kanuna göre yapılandırma hakkının tespiti yanında, 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılık süresinin tespitine yönelik talebinin de bulunduğu belirgindir.
Hal böyle olunca, davanın yasal dayanağı olan 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25 maddelerinin, davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kaydının yapıldığı tarihte ve vergi kaydının bulunduğu tarihlerde 3165 sayılı Kanun ile getirilmiş şekli yürürlükte olup, anılan düzenlemeye göre, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
619 sayılı KHK’nin Geçici 1. maddesi ile getirilen “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar. Ancak, 1479 sayılı Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olmak kaydıyla, 20.04.1982 tarihinden bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar vergi dairelerine kayıtlı olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştıklarını belgeleyen sigortalıların, vergiye kayıtlı bulundukları süreler, bu süreye ilişkin primleri, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağı prim tutarı üzerinden
ödemek kaydıyla sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” hükmü, 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, Anayasa Mahkemesi’nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 günlü kararı uyarınca 619 sayılı KHK. tüm hükümleriyle iptal edildiği, bu konuda benzer düzenlemeyi öngören 4956 sayılı Kanunun 47. maddesiyle değişik 1479 sayılı Kanunun Geçici 18. maddesindeki; “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlar. Ancak, bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıkları, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak 49 uncu ve ek 15 inci maddelere göre hesaplanacak prim borçlarının tamamını, tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağının yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” hükmünün ise, Kanunun yayım tarihi olan 02.08.2003 tarihinden itibaren yürürlüğe girdiği ve davacının 26.04.2001 tarihli giriş bildirgesi ile 04.10.2000 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasa kapsamında tescil edilmiş olması nedeni ile somut olayda uygulanma olanağının bulunmadığı açıktır.
Davacının 11.09.1989-30.08.2006 tarihleri arasında vergi kaydının bulunduğu gözetilerek, mükellefiyetin başlangıç tarihinden itibaren sigortalılık süresinin tespitine de karar verilmesi gerekirken, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmü öngörülmüş olup, anılan hükme aykırı olarak, infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hüküm fıkrasının 2. bendinin silinerek yerine, “1-Davacının 11.09.1989-04.10.2000 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalı olduğunun tespiti ile 11.09.1989 tarihiyle 30/08/2006 dönemi arasındaki Bağ-Kur sigortalılığına yönelik prim borçlarının 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılandırma hakkı bulunduğunun TESPİTİNE,” sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi