15. Hukuk Dairesi 2018/4310 E. , 2018/5234 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki asıl dosya davalıları ile birleşen dosya davalısı vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi"nden kaynaklanmakta olup, yetki verilmesi, bu mümkün olmadığı taktirde cezanın tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın yetki verilmesi yönünde kabulüne dair verilen hüküm asıl dosya davalıları ile birleşen dosya davalısı vekilince temyiz olunmuştur.
1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozmanın şümulü dışında kalarak kesinleşen cihetlere ait temyiz itirazlarının incelenmesi artık mümkün olmamasına göre asıl dosya davalıları ile birleşen dosya davalısının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davacı vekili, davalıların maliki olduğu taşınmaz üzerine 11.02.2006 ön sözleşme ve 22.08.2006 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 5. maddesinde inşaatın başlama süresinin köprü ve yol yapımı bitip yol açıldıktan 4 yıl sonra inşaata başlanacağının, temel üstü ruhsatı alındıktan sonra 24 ay sonunda inşaatın bitirilmesinin taahhüt edildiğini, arsa sahiplerinin sözleşmeye aykırı olarak anlaşmadan dönmeleri ve vekâletname vermemeleri nedeniyle, sözleşmeye göre ceza hükmü bulunduğunu ileri sürerek, sözleşmeye hakimin müdahalesi ile inşaatın yapılması için gerekli tüm yetki ve izinlerin davacı şirkete verilmesi, olmadığı taktirde fazlaya ilişkin hakları saklı
kalmak kaydıyla ceza-i şart, munzam zarar, kar kaybı, yapılan masraflar, ödenen tüm dava masraflarından şimdilik 10.000,00 TL’sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, dosyaya sunulan belgelerle ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece verilen ilk kararın davalılar vekilince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin ilamıyla (1) no’lu bentte, sair temyiz itirazları reddedilerek, (2)”…davalı arsa sahiplerince, 8.11.2005 ve 9.11.2005 tarihlerinde davacı yüklenici şirket ile şirket yetkilisi ... ve şirket çalışanı ...’e verilen vekâletnamelerin esasen taraflar arasında arsa payı inşaat sözleşmeleri düzenlenmesi ve ifası amacına yönelik olduğu, vekaletnamede inşaat sözleşmesinin kurulması ve ifası için gerekmediği halde, davacı yararına intifa hakkı kurulması, taşınmazın satışı, ve benzeri gibi bir çok yetkinin yer aldığı, bu vekaletnamelere dayanılarak davalı arsa sahiplerine vekaleten davacı şirket çalışanı ... ile davacı şirket arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığı, inşaat sözleşmesinin tapuya şerh edilmesine rağmen sözleşmenin ifasına bir katkısı olmadığı halde davalıların taşınmazların üzerindeki tasarruf hakkını kısıtlayacak şekilde vekalet sözleşmesinin amacına aykırı olarak davacı şirket temsilcisi ve aynı zamanda arsa sahipleri vekili ... lehine 99 yıl intifa hakkı tesis edildiği, böylece vekilin vekalet görevini asili zararına olacak şekilde ve sadakat yükümlülüğüne aykırı şekilde aştığı, davalıların da güvenlerinin haklı olarak zedelenmesi sonucunda davacı yüklenici şirket ile şirket yetkilisi ... ve şirket çalışanı ...’i vekaletten azlettikleri anlaşılmıştır. Mahkemece, sözleşme hükümleri, BK.nın yukarıda özetlenen 388/1. maddesi hükmü ve işin gelmiş olduğu aşama gözetilerek, sadece inşaat sözleşmesinin ifasına yönelik ve hüküm fıkrasında sınırları ve kapsamı açıkça belirtilecek yetkilerle sınırlı olacak şekilde belirlenecek yetkilerin davacı şirkete verilmesiyle yetinilmesi gerekirken, davalıların tasarruf yetkilerini kısıtlayacak, infazı kabul olmayacak ve HMK"nın 297/2. maddesi hükmüne aykırı şekilde davacı şirkete “noterden verilen vekaletnamedeki yetkilerin” verilmesi suretiyle hüküm kurulması doğru olmamıştır…” denilerek karar bozulmuş olup, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda karar verilmişse de, hüküm kısmında, asıl ve birleşen davalar yönünden, bilirkişiler ... ve ...’un 11.03.2016 tarihli ek raporda belirtildiği şekilde yetki ve izin verilmesine ve ek raporun ilam eki sayılmasına karar verildiği anlaşılmış olup, bu yönde hüküm tesisi HMK"nın 297. maddesinin 2. maddesine aykırı olmuştur. Mahkemenin gerekçeli kararının infaz edilecek kısmı hükmün sonuç kısmı olup, “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesi bulunduğundan, mahkemece de, verilen yetkilerin hükmün sonuç kısmında gösterilmesi zorunludur. Bu husus gözetilmeden bilirkişi raporunun hükmün eki sayılması doğru olmamıştır.
Öte yandan, bu dosyanın davalıları tarafından ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2017/347 Esas sayılı ile sözleşmenin feshi istemli dava açıldığı ve davanın derdest olduğu anlaşıldığından, getirtilip incelenerek bu davanın birlikte görülmesinde zaruret bulunup bulunmadığı hususu da değerlendirilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir.
Karar bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle asıl dosya davalıları ile birleşen dosya davalısının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle asıl dosya davalıları ile birleşen dosya davalısı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden asıl dosya davalıları ile birleşen dosya davalısına geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 24.12.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.