10. Hukuk Dairesi 2014/16234 E. , 2014/17762 K.
"İçtihat Metni"Esas Karar
2014/16234 2014/17762
H.. Ö.. adına Av. İ. S.ile 1-S.. B.. adına Av. E.. Ü.. 2-A. Tekstil Gıda Tur. ve İnş.San.Tic.Ltd.Şti. 3-G. Tekstil İnş.San. ve Tic.Ltd.Şti. 4-N.. A.. 5-Y.. A.. 6-F.. A.. 7-H.. A.. 8-G.. B.. 9-İ.. A.. 10-G.. K.. aralarındaki dava hakkında Bakırköy 4. İş Mahkemesi’nden verilen 19.12.2012 gün ve 2006/1766-2012/736 sayılı hükmün, Dairemizin 25.11.2013 tarih ve 2013/4692-2013/22224 sayılı ilamı ile bozulmasına karar verildikten sonra davalı S.. B.. avukatı tarafından bu kez Dairemizin anılan kararının düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
19.12.2012 tarihinde yüzüne karşı okunan karara yönelik olarak davalı Kurum vekilince düzenlenen temyiz dilekçesinin yasal 8 günlük süresi içerisinde 27.12.2014 tarihinde Uyap ortamında mahkemeye sunulmasına karşın Dairemizce yapılan inceleme sırasında maddi yanılgıya dayalı olarak temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle reddine karar verildiği belirgin bulunmakla, Dairemizin anılan ilâmının ortadan kaldırılması gerektiği anlaşılmıştır.
S O N U Ç : A-) Davalı Kurum vekilinin isteminin kabulü ile Dairemizin maddi hataya dayalı 25.11.2013 gün ve 4692/22224 sayılı bozma kararının ORTADAN KALDIRILMASINA;
B-) Mahkemece verilen hükmün yeniden yapılan temyiz denetimi üzerine;
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar kamu düzenine ilişkin olduğundan özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
“Prim Belgeleri” başlığını taşıyan 79. maddenin 10. fıkrasına göre; yönetmelikle belirlenen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca saptanamayan sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile kanıtlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının dikkate alınacağı açıklanmıştır. Anlaşılacağı üzere, çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Söz konusu Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak düzenlenmiş olup halen geçerliliğini korumaktadır. Buna göre; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Somut olayda; davacı Mart 1998 tarihinden 15.12.1998 tarihine kadar davalı şirketler ile organik bağı olduğunu iddia ettiği müteveffa Ş.A."a ait işyerinde, bu tarihten sonra da Nisan 2006"ya kadar davalı şirketlerde makineci olarak çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, Mart 1998 - 15.12.1998 tarihleri arasındaki mütevvefa Ş.A."a ait işyerindeki çalışma iddiası yönünden hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine, davalı G. Tekstil İnş. Ltd. Şti. yönünden 03.04.2006 - 10.04.2006 tarihleri arasında çalıştığı ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine, davalı A. Gıda Turizm ve İnş. San. Tic. Ltd. Şti. yönünden ise 01.01.2001 - 07.02.2002 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmiş ise de mahkeme kararı eksik araştırma ve incelemeye dayalıdır. Zira, davacı başlangıçtan beri davalı A. Tekstil Gıda Tur. ve İnş.San.Tic.Ltd.Şti."nde çalıştığını, şirketin daha sonra unvan değiştirerek G. Tekstil İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. olduğunu, Mart 1998"den 15.12.1998 tarihine kadar çalışmalarının geçtiği müteveffa Ş.A."a ait işyerinin davalı şirketler ile organik bağı olduğunu iddia etmektedir. Mü. Ş.A."ın oğlu N.. A.., A. Tekstil Gıda Tur. ve İnş.San.Tic.Ltd.Şti."nin ortakları arasında yer almaktadır.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında; davacının çalışmalarının geçtiği davalı şirketler arasında organik bağ ve unvan değişikliği olup olmadığı ve mütevvafa Ş.A."a ait işyerinin davalı şirketler ile organik bağının olup olmadığı araştırılmalı, organik bağ bulunması durumunda hak düşürücü sürenin, kesintisiz şekilde devam eden çalışmanın sona erdiği yılın sonundan başlayacağı hususu gözetilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davacıya geri verilmesine, 18.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.