16. Hukuk Dairesi 2018/3361 E. , 2019/2634 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu Pulpınar Köyü çalışma alanında bulunan yüzölçümleri tutanaklarında yazılı 101 ada 12, 102 ada 35, 103 ada 10, 109 ada 2, 8, 112 ada 9, 116 ada 5, 118 ada 4 parsel sayılı taşınmazlar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ölü olduğu belirtilerek... adına tespit, mirasçıları adına tescil, 106 ada 4 sayılı parsel ise hükmen... mirasçıları adına tescil edilmiştir. Davacı ... miras yoluyla gelen hakka dayanarak tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmış, hak sahipleri adına müşterek olarak tescilini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda 101 ada 12, 103 ada 10, 106 ada 4, 109 ada 2, 8, 112 ada 9, 118 ada 4 parsellerin tümünün 102 ada 35 ve 116 ada 5 sayılı parsellerin (B) harfi ile gösterilen bölümlerinin tapularının iptali ile payları oranında kök muris ... mirasçıları adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalılar ... ve müşterekleri tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı ..., annesi ..."ye onun babası ..."dan intikal eden miras payına yönelik olarak dava açmıştır. Muris ... 1915 yılında vefat etmiş olup terekesi ölüm tarihine göre paylı (müşterek) mülkiyet hükümlerine tabidir. Bu mülkiyet şeklinde paydaşların her birinin payları belirli olup, aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından davacının, kök murisin diğer mirasçıları adına talepte bulunması mümkün değildir. Davacının annesi ..."in terekesi, ölüm tarihi itibariyle elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet hükümlerine tabi olmakla davacı her ne kadar ... terekesi adına tescil talebinde bulunabilirse de elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi bulunan terekeye ilişkin tüm tasarruf işlemlerinin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 640. ve 702. maddeleri uyarınca, tüm mirasçılar tarafından birlikte yapılması zorunlu olup, tasarrufi işlem niteliğindeki davanın da, tüm mirasçılar tarafından birlikte açılması gerekir. Bir mirasçının, özellikle acele hallerde miras şirketinin menfaatini korumak için bütün mirasçılar adına yalnız başına dava açması mümkün olmakla beraber, bu şekilde açılan bir dava tüm mirasçıların katılımı sağlanmadan yürütülemez. Bu halde, diğer mirasçıların da davaya katılımlarının sağlanması, muvafakatlerinin alınması veya terekeye temsilci tayin ettirilmesi gerekir.
Somut olayda, dava konusu hisselerin intikalen geldiği davacının murisi ..."in davacı dışında başkaca mirasçılarının olduğu dosya içerisinde yer alan aile nüfus kayıt örneğinden anlaşılmakta olup, yukarıdaki açıklamalar ışığında mahkemece davacı tarafa ..."nın diğer mirasçılarının da davaya muvafakatlerinin sağlanması veya terekeye temsilci tayin ettirilmesi için süre ve imkan verilmeli, aktif dava ehliyetinin bu şekilde sağlanması halinde davaya devam edilerek işin esasına girilerek bir karar verilmeli, aksi halde davanın reddine karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek aktif dava ehliyeti sağlanmadan yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre şimdilik sair yönlerin incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.04.2019 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY YAZISI
743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 581 ve 630’ncu maddelerindeki düzenlemelerin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 640’ncı maddesine 4. fıkra ile 702’nci maddesine 4.fıkranın eklenmesi, birlikte hareket zorunluluğu nedeniyle hakların korunmasında yetkiye sahip olunmamasından kaynaklanan güçlükler ve ihtiyaçtan kaynaklandığı, Acele hallerde; mirasçılardan birinin açtığı davaya tek başına devam edememesi ve acele hal kavramının doktrindeki tanımlanmasındaki farklı görüşlerin bulunduğu,
Dava açma hakkının; usul hukuki işlemi olduğu, talep hakkı, kanuni dava yetkisi ve davanın tarafı nitelendirilmeleriyle belirlendiği, kaldı ki dava sonunda verilen hükmün çoğu zaman tasarruf işlemine benzer sonuçlar ortaya çıkarmayacağı için birlikte dava açmanın gerekliliğinin de değerlendirmeye muhtaç bulunduğu,
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 29. maddesinin 2. fıkrasındaki; tek başına davaya devam hakkının sağlanması, istisnai nitelikte olsa bile, bu düzenlemenin amaç ve gerekçesinin göz önüne alınmasının gerekliliği,
Ceza Hukukunda ise, suçun paydaş veya el birliği ile malik olunan mal üzerinde işlenmesi halindeki uygulamaların önemli tartışmalarıda beraberinde getirdiği,
Birlikte mülkiyet başlığı altında düzenlenen müşterek (paylı) ve iştirak (elbirliği) halinde mülkiyette, kanunla doğan el birliği mülkiyetinde kişinin kendi iradesiyle seçtiği bir hukuki statü olmadığı, paydaş (pay) ve ortak olgularının temelindeki durumun aslında bir mal değil hak olduğu da göz önüne alınarak,
Adaletin tecellisini geciktiren, adalete erişim, hak arama hürriyeti ve mülkiyet hakkının kullanımını önemli derecede zorlaştıran dar yorumlamalardan usul ekonomisi ve makul süre çerçevesinde olabildiğince kaçınmanın gerektiğinde de kanun hükümlerindeki değişiklikler yapılması gerekliliğini düşünmenin ve vurgulama yapmanın yerinde olacağı, mirasçının talebinin kendi miras bırakanının üst soyundan kaynaklandığı, hakka dayandığı mirasçıya karşı davanın açılmış bulunduğu ve kendi hakkı kapsamında, birlikte hareket halinin bulunmadığı şeklindeki değerlendirmenin, kanun hükümlerini aşacak tarzda yorum olmayacağından farklı değerlendirmenin özellikle dava sürecide gözetildiğinde, makul sürede yargılama ve usul ekonomisine hizmet etmeyeceğinden çoğunluk görüşüne katılılmamıştır.