3. Hukuk Dairesi 2020/2382 E. , 2020/3713 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kira bedelinin tespiti davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı bankanın 01/06/2007 tarihli kira sözleşmesi ile kiracı olduğu taşınmaza ilişkin halen aylık 5.462 TL kira bedeli ödediğini, emsallere göre kira bedelinin rayicin altında kaldığını ileri sürerek, kira bedelinin 01/06/2013 tarihinden itibaren aylık 23.000 TL olarak tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı; davanın süresinde açılmadığını, sözleşmeye göre artış yaptıklarını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; 2014-2015 dönemi için bilirkişinin aylık kira bedelini net 6.034 TL belirlediği, davalı kiracının ödediği bedelden daha az kira bedeli tespit edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 25/10/2018 tarih 2017/4158 Esas 2018/10654 Karar sayılı ilamı ile ".. Davacı 19.06.2014 tarihinde açtığı dava ile 01.06.2013 tarihinden itibaren kira bedelinin tespitini istemiş ise de, 01.06.2013-01.06.2014 dönemi sona erdikten sonra dava açılmakla dava süresinde değildir. Ancak davacı 01.06.2014 tarihinden itibaren kira bedelinin tespitini isteyebilir. Bu durumda mahkemece 01.06.2014 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kira bedelinin tespitini isteyip istemediği davacıya sorularak, 01.06.2014 tarihinden itibaren kira bedelinin tespitinin istenmesi halinde hak ve nesafet ilkeleri gereğince rayice uygun olarak kira bedelinin belirlenmesi, iki bilirkişi raporu arasında çelişki olduğu da dikkate alınarak, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi, gerekirse yeniden bilirkişiden rapor alınması, tespit edilecek bedelin, kiracının tespit istenilen dönemde ödemekte olduğu bedelden az olması halinde ise davanın reddine karar verilmeyip kiracının ödemekte olduğu bedele hükmedilerek bir tespit kararı verilmesi, davacının 01.06.2014 tarihinden itibaren kira bedelinin tespitini istememesi halinde ise davanın süresinde açılmadığından reddine karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. " gerekçeleriyle bozulmuştur.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, davanın kısmen kabulü ile dava konusu kiralanan taşınmazın 01/06/2014 tarihinden itibaren aylık kira bedelinin brüt 6.750 TL ( net 5.400TL) olarak tespitine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2- Yargıtay"ın bozma kararına gerek iradi, gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme, uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi; hükmün bozma kararı kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bozmaya uyulmakla, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda ve Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke, kamu düzeni ile ilgili olup; Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.(Aynı yönde HGK.nun 26.2.1986 gün ve 1986/1-50 E.-174 K.; 11.5.1994 gün ve 1994/8-252 E.-314 K.; 1.12.1999 gün ve 1999/18-1041 E.-1006 K.; 11.5.2005 gün ve 2005/2-315 E.-333 K.; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E.-573 K. sayılı ilamları).
Olayımıza gelince; Yerel mahkeme bozma kararına uymasına rağmen bozma gereğini tam olarak yerine getirmemiştir. Zira bozma ilamında, davalının tespiti istenen dönem itibariyle ödediği kira bedelinden aşağıya düşmemek kaydıyla, uygun oranda hak ve nesafet indirimi yapılmak suretiyle kira parasının belirlenmesi gerektiği belirtildiğinden mahkemece, uyulan bozma ilamına göre, davalının tespiti istenen dönem itibariyle ödediği kira bedelinden aşağıya düşmemek kaydıyla, kira bedeli tespiti kararı verilmelidir. Davalı tarafından, 2014 yılı içerisinde ödenen kira bedelinin net 6.034,58 TL olduğu bildirilmiş olmakla davalının talep edilen dönemde kabul edip ödediği net 6.034,58 TL kira bedelinin mahkemece haklı nasafete göre tespit edilen net 5.400 TL kira bedelinden fazla olduğu anlaşıldığı işyeri kirası olduğu için davalı kabulünde olan net 6.034,58 TL kira bedelinin brütü 7.542,50 TL" ye hükmedilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3-Davalının, vekalet ücreti ve yargılama giderlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Davalı tarafından ödenen kira bedelinin, Mahkemece hükmedilen kira bedeli ile aynı veya daha fazla olması halinde, davalının, dava açılmasına sebebiyet vermediğinden yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden sorumlu olmadığının kabulü gerekir.
Davalının, kira bedelinin tespiti istenilen dönemde, hüküm altına alınan brüt 6.750 TL (net 5.400 TL) kira bedelinden daha fazla miktarda kira bedelini, 01/06/2014 tarihinde başlayan yeni dönemin başlangıcından itibaren ödediği anlaşılmaktadır. Bu durumda, dava açılmasına sebebiyet vermediğinden, yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden davalı aleyhine hüküm kurulamaz. Mahkemece, bu husus nazara alınmadan davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmolunması da hatalı olmuştur.
Hüküm, bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm ve davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci ve üçüncü bentlerde açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince ikinci bentte belirtilen nedenlerle davacı yararına, üçüncü bentte belirtilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 30/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.