3. Hukuk Dairesi 2020/2140 E. , 2020/3701 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, dava dilekçesinde özetle; kurum ile davalı arasında 2009 yılında ilaç temini protokolü imzalandığını, yapılan soruşturma sonucunda alınan müfettiş raporunda sigortalılar adına sigortalının bilgisi dışında reçete veya sağlık raporu düzenletildiğinin, hastalar muayene edilmeksizin düzenlenmesi sağlanan reçetelerin kuruma fatura edildiğinin, bazı sigortalılara ait raporlara sigortalıların sahip olmadığı hastalıklara ait tanılar eklendiğinin, reçetelerde yer alan ilaçların bir kısmının sigortalılara teslim edilmediğinin, bazı reçetelerde reçete arkasındaki imzaların hak sahiplerine veya yakınlarına ait olmadığının ve kurumun zarara uğratıldığının tespit edildiğini, davalının bu şekilde protokole aykırı davranışları nedeniyle 04.08.2011 tarihinde cezai şart bedeli tahakkuk ettirildiğini, davalı tarafından ödeme yapılmadığını belirterek 117.823,01 TL kurum zararı ile 925.277,45 TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, cevap dilekçesinde özetle; protokolün ilaçların gerçek hastaya ulaşmasını sağlamayı amaçladığını, davacı kurumun dayattığı bu protokolün 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu uyarınca genel işlem koşulu niteliğinde olduğunu, eczacının gelen reçeteyi veya sağlık raporunu kurum sistemine girdikten sonra sistemde beliren talimata uymak zorunda olduğunu, hal böyleyken bir kusur veya eksiği olmadığını, kurumun işleminin doktor ve hastaların her dediğini doğru kabul ederek ilacı veren eczacıyı ağır bir şekilde suçlamak olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesiyle yetki yönünden davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2014/41578 E. 2014/38107 K. sayılı ilamıyla haksız fiilin işlendiği yer ve sözleşme ile yetkili kılınan yer mahkemesi olması sebebiyle mahkemenin yetkili olduğu belirtilerek mahkemece işin esası incelenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak eczacı bilirkişiden aldırılan rapor doğrultusunda davalının eyleminin sahtecilik kastı içermediğinin ceza mahkemesince belirlendiği, bu nedenle kurumca düzenlenen cezai işlemin iptalinin gerektiği, ancak davalının reçeteyi protokol hükümlerine göre hastanın kendisine veya yakınlarına teslim ettiğini ispatlayamaması sebebiyle kusursuz sorumluluk ilkesi gereği reçete bedellerinden sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 117.854,77 TL’nin dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, diğer taleplerin reddine karar verilmiş, hüküm; her iki tarafça temyiz edilmiştir.
Kurum müfettişi tarafından düzenlenen 04.08.2011 tarihli 104648/SOR/O3 sayılı başmüfettiş raporunda 24 sigortalı ya da hak sahibine ait 126 adet reçete arkasındaki imzanın reçete sahibine ya da yakınına ait olmaması nedeniyle 48.023, 96 TL kurum zararı oluştuğu, 37 sigortalı ya da hak sahibi adına düzenlenen 128 reçetenin muayene ve bilgi dışında düzenlenmesiyle içerik olarak gerçeğe aykırı olduğu ve buna bağlı kurum zararının 57.864,99 TL olduğu , reçetede yazılı ilaçların sigortalı ya da hak sahibine teslim edilmemesi nedeniyle oluşan kurum zararının 11.934,06 TL olduğu, ilgili protokol hükümleri uyarınca para cezalarının da tahsili gerektiği belirtilmiştir.
İstanbul Anadolu 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/125 E. 2015/178 K. sayılı kararı ile davalı hakkında sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını işlediği sabit olmadığından beraat kararı verilmiştir. Ancak kararın kesinleşme şerhi yoktur.
Mahkemece, eczacı bilirkişiden aldırılan 29.09.2016 havale tarihli bilirkişi raporunda 2012 yılı ilaç temin protokolü hükümlerine göre değerlendirme yapılarak 67.799,05 TL reçete bedeli ile 54.968,90 LT cezai şart bedelinin yerinde olduğu belirtilmiş, daha sonra ceza dosyası kapsamındaki bilirkişi raporu dosya arasına alınarak yeni bilirkişiden rapor alınmış, eczacı bilirkişi 29.05.2019 havale tarihli raporunda özetle 2009 yılı protokolü uyarınca kurum zararının 117.854,77 TL olduğunu, reçete bedellerinin her birinin ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsili gerektiğini, sahtecilik fiili kanıtlanamadığından davalının cezai şarttan sorumlu tutulamayacağını belirtilmiş ve mahkemece her iki rapor arasındaki çelişkiler giderilmeksizin bu rapor hükme esas alınmıştır.
Her ne kadar mahkemece dava konusu cezai işlemler bakımından beraat kararı esas alınarak hüküm kurulmuş ise de ceza mahkemesince verilen beraat kararı kesinleşmediği gibi kesinleşse dahi hukuk hakimi ceza mahkemesince verilen beraat kararıyla bağlı değildir. Yine dosya kapsamında aldırılan bilirkişi raporları arasında çelişkiler bulunmakla mahkemece bu çelişkiler giderilmeksizin ve taraflar arasında yeni protokoller imzalanıp imzalanmadığı, kurumun cezai işleminin 2009 yılı protokol hükümlerine uygun olup olmadığı, somut uyuşmazlıkta cezai işleme neden olan fiiller bakımından uygulanacak 2009 yılı protokol hükümlerinin daha sonra imzalanan protokoller ile değiştirilip değiştirilmediği değerlendirilmeksizin eksik inceleme ile karar verilmiştir.
O halde mahkemece, aralarında Sayıştay Denetçisinin de bulunduğu uzman bilirkişi heyetinden, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli, davalı idarenin davacı eczacı aleyhine uyguladığı cezai işlemin taraflar arasındaki protokol hükümlerine uygun olup olmadığının tespiti hususunda daha sonra imzalanan protokoller de değerlendirilmek ve taraf itirazları karşılanmak üzere rapor alınmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik araştırma ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle tarafların temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz edilen kararın her iki taraf yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 30/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.