16. Hukuk Dairesi 2016/6855 E. , 2019/2597 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; "tarafların dayandığı tapu kayıtlarının, tesislerinden itibaren tüm tedavülleri getirtildikten sonra komşu parsel tutanakları ve dayanaklarıyla birlikte çekişmeli taşınmaza usulüne uygun şekilde uygulanması ve hukuki değerlerinin araştırılması" gereğine değinilmiştir. Yargılama sırasında vefat eden davacıların mirasçıları davaya devam etmiş olup, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın kadastro komisyon tespitinin iptaline ve taşınmazın ölen davacıların mirasçıları adına miras payları oranında tespit ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar ... ve ..., dava konusu 53 ada 1 parsel sayılı taşınmaza 35 yıldan fazla süredir babaları ve ölümüyle kendileri tarafından zilyet olunduğu, tespite dayanak tapu kaydının bu parsele ait olmadığı, olsa dahi hukuki kabiliyetini yitirdiği iddiasıyla, tapu kaydının iptali ve adlarına tescili istemiyle dava açmışlardır. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davacıların taşınmaz üzerinde zilyetliklerini malik sıfatıyla sürdürdükleri ve tespite dayanak tapu kaydının dava konusu taşınmaza ait olduğu, ancak hukuki değerini yitirdiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli değildir. Tespite esas alınan tapu kaydının dava konsu taşınmaza ait olduğu toplanıp değerlendirilen delillerle doğru olarak belirlenmiştir. Dayanak tapu kaydı 1872 tarihli olup, intikal görmemiştir. Kayıt maliki Dizdar oğlu Ali"nin 1925 yılında öldüğü de dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Ancak, tapunun hukuken değerini yitirdiğinden söz edilebilmesi için kayıt malikinin ölüm tarihinden itibaren zilyet 3. kişinin en az 20 yıl süre ile zilyetliğinin bulunması zorunludur. Ne var ki, mahkemece zilyetlik hususunda yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Kadastro komisyonuna yapılan itiraz sonucu komisyonca yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler, taşınmazın öncesinde davalıların kullanımında olduğunu, davalılar tarafından davacıların babaları olan ...’a 30 sene öncesinde kiraya verildiğini ve bu nedenle davacıların da icarcı olarak taşınmaza zilyet olduklarını belirttiklerinden, davacıların zilyetliğine değer verilmeyerek itirazlarının reddine karar verilmiştir. Mahkemece, Yargıtay bozma ilamından önce mahallinde yapılan keşifte zilyetlik konusunda yeterli beyanlar alınamamış olup, yalnızca mahalli bilirkişilerden Asım Karataş, taşınmazı davacıların babası ... Kırdar adına ektiğini ve daha sonrasında ise davacıların babalarının burayı bir biriketçiye kiraya verdiğini belirtmiştir. Mahkemece zilyetlik hususunun da araştırılması gereğine değinen Yargıtay bozma ilamına uyulduktan sonra mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel
bilirkişilerden 1959 doğumlu ... ve 1950 doğumlu ..., yaşları itibariyle tespit tarihi olan 1966 yılından önceki 20 yılı bilebilecek durumda olmadıkları gibi, taşınmazın kim tarafından kullanıldığını bilmediklerini belirtmişler; 1931 doğumlu ... ise, taşınmazın daha önce bahçe olarak kullanıldığını, ancak kimin kullandığını hatırlamadığını, davacıların kasap dükkanı işlettiğini, davacı olan...da davalı olan ...da burayı kullandığını bilmediğini belirtmiştir. Bu haliyle mahkemece zilyetlik konusunda alınan beyanların taşınmaz üzerindeki zilyetliğin kimde olduğu hususunu açıklamaktan uzak olduğu anlaşılmaktadır. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm kurulamaz.
Hal böyle olunca, doğru sonuca ulaşılabilmesi için mahkemece öncelikle, kadastro komisyonu tarafından yapılan keşifte ve Yargıtay bozma ilamı öncesinde mahkemece yapılan keşifte beyanına başvurulan yerel bilirkişilerin hayatta olup olmadıkları araştırılarak, hayatta olanlar var ise taşınmaz başında yapılacak keşfe yöntemine uygun şekilde çağrılmaları ve bu kişiler ile yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi ve aynı yöntemle belirlenecek taraf tanıkları, tüm tespit bilirkişileri ve fen bilirkişisi eşliğinde yeniden keşif yapılmalı ve bu keşifte mahalli bilirkişi ve tanıklardan, taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin bulunup bulunmadığı, varsa zilyetliğin hangi tarihte başladığı, zilyetliğin sürdürülüş biçimi, kimden kime ve nasıl intikal ettiği, taşınmazın öncesinde kime ait olduğu, kim tarafından ne şekilde ve ne sıfatla kullanıldığı, taşınmazı davacılar kullanmakta ise icarcı sıfatıyla mı yoksa malik sıfatıyla mı zilyet oldukları hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanak kayıtlarıyla denetlenmeli, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmeli, çelişkinin giderilememesi halinde hangi beyana üstünlük tanındığının gerekçesi karar yerinde açıklanmalı; fen bilirkişisinden, keşfi ve uygulamayı izlemeye elverişli rapor alınmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, bu hususlar yerine getirilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine,
yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.04.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.