Esas No: 2015/230
Karar No: 2021/3340
Karar Tarihi: 18.10.2021
Danıştay 13. Daire 2015/230 Esas 2021/3340 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2015/230
Karar No : 2021/3340
DAVACI : … Şarapçılık Zeytincilik Tarım ve Gıda Sanayi
Ticaret Ltd. Şti.
VEKİLLERİ : Av. … Av. …
DAVACI YANINDA MÜDAHİL: … Alkollü İçkiler Sanayi ve Ticaret A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU :
Davacı şirketin hisselerinin bir kısmının devrine "… " isimli alkollü içki markasının kullanılmaması kaydıyla izin verilmesine ilişkin Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu'nun … tarih ve … sayılı kararı, bu kararın dayanağı olan Alkol ve Alkollü İçkilerin İç ve Dış Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 19. maddesinin iptali ile 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu'nun 6. maddesinin dokuzuncu fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurulması istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI:
Dava konusu Yönetmeliğin, marka hakkını, anayasadan ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan güvencelere aykırı olarak ihlâl ettiği, 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu'nun 6. maddesinin dokuzuncu fıkrasının hatalı yorumlanması suretiyle tesis edilen dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu, anılan kanun hükmünde alkollü içkiler ile alkolsüz içkilerin reklam ve tanıtım bakımından ilişkilendirildiği, kanun hükmünde yer verilen "sair ürünler" ibaresinin içecek yer alan ürünleri ifade ettiği, bunun dışındaki ürünlerin marka sınırlandırmasında ölçüt alınamayacağı, marka sınıfları dikkate alınmadan yalnızca Türk Patent Enstitüsü'nün internet sayfası üzerinden marka adı yazılarak yapılan araştırmaya dayalı olarak yasaklama işlemi tesis edilemeyeceği, daha önce tescil edilen kulak implantı işlemcisi marka adı ile alkollü içki markası arasında ilişki kurulamayacağı ileri sürülmüştür.
DAVACI YANINDA MÜDAHİLİN İDDİALARI:
Başvurusu usulüne uygun olarak yapılan hisse devrine izin verilmesinin zorunlu olduğu, davalı idarenin hisse devri iznini koşula bağlama yetkisinin bulunmadığı, markalarla hisse devri arasında ilişki kurulamayacağı, marka hakkının anayasal güvence altında olduğu, 4250 sayılı Kanun'un 6. maddesinin dokuzuncu fıkrasının amacının alkollü içki dışındaki tüm markaların alkollü içki markalarıyla ilişkilendirilmesini ve alkollü içki markalarının yasaklanmasını amaçlamadığı, somut ve ölçülü bir dayanak gösterilmeden tesis edilen dava konusu Kurul kararında hukuka uygunluk bulunmadığı ileri sürülmüştür.
DAVALININ SAVUNMASI:
Dava konusu yasaklama işleminin hukuki dayanağının 4250 sayılı Kanun'un 6. maddesinin dokuzuncu fıkrası olduğu, Yönetmelik maddesinin esas olarak kanun hükmünün tekrarı mahiyetinde olduğu, kanun metnindeki "sair ürünler" ibaresinin alkolsüz içkiler öncelikli olmak üzere alkollü içki dışındaki bütün ürünleri ifade ettiği, davacının marka hakkının ihlâl edilmediği, kanunla sınırlandırıldığı, dava konusu işlemle davacının marka hakkı ve faaliyet serbestisi ile devletin gençliği ve toplumu zararlı alışkanlıklardan koruma görevi arasında makul bir denge kurulduğu, dava konusu Yönetmelik maddesinin ve Kurul kararının hukuka uygun olduğu savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … 'NUN DÜŞÜNCESİ :
Dava, hisse devri talebine davacı şirkete ait "… " isimli alkollü içki markasının kullanılmaması kaydıyla izin verilmesine ilişkin Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu'nun … tarih ve … sayılı kararı ile bu kararın dayanağı olan Alkol ve Alkollü İçkilerin İç ve Dış Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 19. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle açılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" başlıklı 13. maddesinde, temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı; "Mülkiyet hakkı" başlıklı 35. maddesinde, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu, bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı; "Gençliğin korunması" "başlıklı 58. maddesinin ikinci fıkrasında, Devletin gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alacağı kurala bağlanmıştır.
4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu'nun 6. maddesinin dokuzuncu fıkrasında, "Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamaz."; Geçici 1. maddesinin üçüncü fıkrasında, "6. maddenin sekiz, dokuz ve onuncu fıkraları kapsamına giren ürünler, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından çıkarılacak ikincil düzenlemelerin Resmî Gazete’de yayımından itibaren on ay içinde anılan fıkralardaki hükümlere uygun hâle getirilir. Uygun olmayan ürünler, bu tarihten itibaren piyasaya arz edilemez." kuralına yer verilmiştir.
556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin "Markanın içereceği işaretler
" başlıklı 5. maddesinde, markanın, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerdiği belirtilmiş; "Marka hakkının elde edilmesi" başlıklı 6. maddesinde, bu Kanun Hükmünde Kararname ile sağlanan marka korumasının tescil yoluyla elde edileceği; "Sona ermenin sebepleri" başlıklı 45. maddesinde, marka hakkının, a) Koruma süresinin dolması ve markanın süresi içinde yenilenmemesi, b) Marka sahibinin marka hakkından vazgeçmesi, nedenlerinden birinin gerçekleşmesi ile sona ereceği, marka hakkının sona ermesinin, sona erme sebebinin gerçekleşmiş olduğu andan itibaren hüküm ifade edeceği, marka hakkının sona ermesinin ilgili bültende yayınlanacağı kurala bağlanmıştır.
Alkol ve Alkollü İçkilerin İç ve Dış Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 19. maddesinin birinci fıkrasında, "Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamaz. Kurumca bu fıkranın uygulanmasında;
a) Karşılaştırılacak iki unsurun, ambalaj veya içerik yönünden aynı şekil ve tasarıma sahip olup olmadığı veya iki unsur arasında marka, tanıtıcı ve ayırt edici işaretlerin içerdiği ögeler yönünden açık ve doğrudan bir ayniyet, benzerlik veya çağrıştırma olup olmadığı,
b) Karşılaştırılacak iki unsurun, doğrudan veya dolaylı olarak bir alkollü içkiyi tanıtmayı veya başka bir ürün veya firmaya ait unsurlar üzerinden alkollü içkileri dolaylı olarak tanıtmayı amaçlayıp amaçlamadığı ya da alkollü içki kullanımını doğrudan veya dolaylı olarak teşvik edip etmediği veya özendirici etkisinin olup olmadığı,
c) Karşılaştırılacak unsurları kullananlar arasında hukuki veya fiili bir bağlantı ya da menfaat bağı olup olmadığı hususlarından birinin mevcudiyeti aykırılık için yeterli kabul edilir." kuralı yer almaktadır.
Aktarılan mevzuatta, marka, bir işletmenin mal ve/veya hizmetlerini bir başka işletmenin mal ve/veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayımlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaret olarak tanımlanmış, marka hakkının korunmasının tescil yoluyla elde edileceği belirtilmiş, marka hakkının tescil belgesinde belirtilen koruma süresinin dolması ve markanın süresi içinde yenilenmemesi veya marka sahibinin marka hakkından vazgeçmesi nedenlerinden birinin gerçekleşmesi ile bu hakkın sona ereceği düzenlenmiştir.
Mülkiyet hakkının konusunu maddi ve gayrimaddi mallar oluşturmaktadır. Taşınır ve taşınmaz mallar maddi mallar kapsamında iken fikrî ve sınai mülkiyet hakları gayrimaddi mallar kapsamında bulunmaktadır. Bir markanın sahibine sağladığı haklar ise "marka hakkı" olarak adlandırılmakta ve marka hakkı, fikrî ve sınai mülkiyet hakkı kapsamında yer almaktadır. Bu nedenle marka hakkının etkili biçimde korunmasına yönelik tedbirlerin alınması, Anayasa’nın 35. maddesiyle devlete yüklenmiş olan bireylerin mülkiyet hakkına üçüncü kişilerden gelebilecek müdahaleleri önleme şeklindeki pozitif yükümlülüğün gereğidir (AYM kararı, 28/03/2018 tarih ve E.2017/172, K.2018/32, §26).
Kural olarak marka hakkı sahibinin, bu hakka sahip olmanın yarattığı ekonomik değer üzerinde, mülkiyet hakkının malike tanıdığı kullanma, yararlanma, tasarruf etme yetkilerini kullanabilmesi gerekir. Marka hakkı sahibinin bu ekonomik değerden yararlanmasını ve bu değer üzerinde tasarrufta bulunmasını engelleyen düzenlemeler, mülkiyet hakkına müdahale anlamına gelecektir (AYM kararı, 13/11/2014 tarih ve E.2013/95, K.2014/176, § E).
Uygulanacak 4250 sayılı Kanun'un 6. maddesinin dokuzuncu fıkrası ve geçici 1. maddesinin üçüncü fıkrasıyla, alkollü içki markasını usulüne uygun olarak tescil ettiren marka hakkı sahibi davacının mülkiyet hakkına müdahale edilmektedir.
Anayasa'nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Sınırlamanın, Anayasa'nın 13. maddesinde düzenlenen ilkelere uygun olması gerekmektedir.
Davada uygulanacak kuralla mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin amacının anlaşılabilmesi için kuralın, 4250 sayılı Kanun'un 6. maddesinin diğer fıkralarıyla birlikte ele alınması gerekmektedir. Anılan maddeyle, her türlü alkol ve alkollü içkinin reklam ve tanıtımının sınırlandırıldığı, alkollü içki markalarının marka, tanıtıcı ve ayırt edici işaretler bakımından diğer markalarla ilişkilendirilerek alkollü içkilerin açık veya örtülü reklam ve tanıtımına sınır getirildiği anlaşılmaktadır.
Kanun'un metni ve düzenleniş biçimi dikkate alındığında, alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işaretinin alkolsüz içki ve sair ürünlerde kullanılamayacağına ilişkin yasaklayıcı hüküm getirilmesiyle amaçlanan hususun, gençlerin alkol bağımlılığından korunması ve kamu düzeninin sağlanması olduğu anlaşılmaktadır. Bu amacın da kamu yararına dönük olduğu açıktır.
Bununla birlikte, hukuki belirlilik ilkesinin bir gereği olarak idareye verilen yetkinin kanuni dayanağının kanunilik ilkesinin asgari şartı olan kanunun anlaşılır, açık ve net olması zorunluluğunu karşılaması, kapsam ve sınırlarının belirli olması gerekir (AYM kararı, 08/12/2015 tarih ve E.2014/87, K.2015/112, § 232; Youtube LLC Corporation Service Company ve Diğerleri [GK], B. No: 2014/4705, Karar tarihi: 29/05/2014, § 63).
Kanunun uygulanmasıyla sınırlandırılan mülkiyet hakkı ile kamu yararı amacı arasındaki adil denge bakımından uyuşmazlık irdelendiğinde, alkollü içki markalarının kullanılamayacağı diğer ürünler ifade edilirken önce "alkolsüz içki" ibaresi kullanılmış ardından "sair ürünler" denilmiştir. Dolayısıyla kanun koyucunun amacının öncelikle alkolsüz içeceklerle alkollü içkiler arasında ilişki kurulmasını engellemek olduğu anlaşılmaktadır. Alkolsüz içki ibaresinden sonra "sair ürünler" denilmek suretiyle "diğer" anlamına gelen "sair" ibaresiyle "alkolsüz içki"ye benzer ürünlerin mi yoksa alkolsüz içecek dışındaki her türlü ürünün mü kastedildiği noktasında belirsizlik söz konusu olup, bu müphemiyet kanun hükmünün gençlerin veya toplumun alkollü içkilerin zararlı etkilerinden korunması adına alkollü içki markaları ile herhangi bir tanıtıcı veya ayırt edici işaret benzerliği bulunmasa dahi alkollü içki markası dışındaki her türlü önceden tescil edilmiş marka isminin alkollü içki markasının yasaklanması için yeterli olması sonucunu doğurmaktadır. Bu durum, kanun koyucunun toplumun alkolün olumsuz etkilerinden korunması amacı ile bireylerin mülkiyet hakkı arasındaki dengenin hakkaniyete aykırı ölçüde bozulmasına neden olabilecektir.
Öte yandan, kanunun lafzı, bu Kanun'un uygulanmasında aykırılık için yeterli kabul edilecek üç farklı duruma ilişkin aktarılan yönetmelikle getirilen analize gerek duyulmayarak yalnızca "marka adına" bakılarak işlem yapılmasına izin verecek ölçüde geniş bir kapsama sahiptir. Bu nedenle, alkolün zararlı etkilerinden toplumun korunması meşru amacı ile alkollü içki marka sahiplerinin mülkiyet hakları arasında hakkaniyetli bir denge kurulamamıştır. Adil bir dengeden bahsedilebilmesi için 4250 sayılı Kanun esas alınarak yasaklamaya konu edilen alkollü içki markalarının toplumu alkolün zararlı etkilerinden koruyacak bir niteliğe sahip olması gerekir. Bu da kıyaslamaya konu edilen alkollü içki markası ile diğer markalar arasında alkolün zararlı etkilerine yönelik bir etkinin bulunmasına bağlıdır. Uyuşmazlığa konu idari işlem tesis edilirken, yasaklamaya konu edilen "… " ibarelerini içeren alkollü içki markasının bilinirliği ve yaygınlığı ile alkollün zararlı etkileri bakımından toplum ve gençler üzerinde nasıl bir etki ve sonuç doğurabileceği yönünden bir değerlendirme yapılmamış, yalnızca marka isminin aynı olmasıyla yetinilmiştir. Dolayısıyla kanunun toplumu ve gençleri alkolün zararlı etkilerinden koruma amacı ile davacının mülkiyet hakkı arasında makul ve adil bir denge kurulamamıştır.
Bu itibarla, davacının anayasaya aykırılık iddiasının ciddi bulunarak davada uygulanacak 4250 sayılı Kanun'un 6. maddesinin dokuzuncu fıkrası ile geçici 1. maddesinin üçüncü fıkrasının iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI ...'NIN DÜŞÜNCESİ:
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu'nun … gün ve … sayılı kararının ve bu kararın dayanağı olan Alkol ve Alkollü İçkilerin İç ve Dış Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 19. maddesinin birinci fıkrasının iptali istenmiştir. Davacı yanın 4250 sayılı Kanun'un 6. maddesinin 9. fıkrasındaki "ve sair ürünlerin" ibaresine yönelik Anayasa'ya aykırılık iddiası ciddi bulunmadığından ve davalı yanın usule yönelik itirazları yerinde görülmediğinden, işin esası incelenmiştir.
4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler Kanun'un 6. maddesinin 9. fıkrasında, "Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamaz. Ancak, ihraç amaçlı üretilenlerde bu fıkra hükmü uygulanmaz." hükmüne yer verilmiştir.
Dava konusu Alkol ve Alkollü İçkilerin İç ve Dış Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 19. maddesinin birinci fıkrasında da, Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamaz." kuralına yer verilmiştir.
4250 sayılı Yasanın 6. maddesinde, alkollü ve alkolsüz içkilerin karşılıklı olarak birbirini tanıtan ya da ayırt edici nitelikte olan marka ve işaretleri kullanamayacağı belirtilmiştir. Görüleceği üzere yasa koyucunun amacı, alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırtedici hiçbir işaretinin alkollü içkilerde kullanılmaması ve alkolsüz içecek kapsamında olmakla beraber alkollü içki kapsamında düşünülebilecek, böylece alkollü içkilerin reklam ve tanıtımının yapılmasına imkan verecek uygulamaların engellenmesidir. Bunun yanı sıra 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanun'un 3/24. maddesinde gıda tanımının yapıldığı ve içkinin de gıda maddeleri arasında sayıldığı dikkate dikkate alındığında, 4250 sayılı Yasanın 6. maddesindeki düzenlemenin, alkollü ve alkolsüz maddelerde kullanılacak marka, tanıtıcı ve ayırt edici işaretler yönünden yanıltıcı olmamak ve alkollü içkilerin reklam ve tanıtımının yapılmasına imkan vermemek amacını taşıdığı aşikardır.
Öte yandan, düzenleyici işlem niteliğindeki Yönetmelikler, dayanağı üst hukuk normlarını açıklamak ve uygulanmasını sağlamak üzere yayımlanmakta olup, Yasa koyucunun amacına aykırı olmamak şartıyla uygulama alanı bulacaktır. Dava konusu Yönetmeliğin 19. maddesinin birinci fıkrasındaki hükmün de, 4250 sayılı Yasadaki benzer kuralı içerdiği görülmekle beraber cümledeki sair ürünler ibaresi; alkollü ve alkolsüz gıdalar dışındaki hangi sektörleri, hangi emtia gruplarını ve ürünleri tanımladığı Yasa koyucunun amacına uygun şekilde belli olmadığı için yoruma açık ve dayanağı Yasanın amacını aşan sonuçlar doğuracak niteliktedir. Bu bağlamda, 4250 sayılı Yasa ile alkollü içkilerin reklam ve tanıtımının yapılmasına imkan verecek uygulamaların engellenmesi amaçlandığından, dava konusu Yönetmelik hükmünün bu amaca hizmet edecek ve herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde düzenlenmediği, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkesine aykırılık oluşturacağı sonucuna varılmıştır. Nitekim dava konusu Kurul Kararında da, davacı şirketin tescili için başvurduğu "… " markasının "duyma implantları ile işitsel işlemciler ve mikroişlemciler"de kullanılması amacıyla farklı sektördeki firma ve şahıslar tarafından tescil edildiğinden dolayı … markasının alkollü içkilerde kullanılması halinde davacı şirketin idari yaptırımla karşı karşıya kalabileceğinden dolayı uyarılacağı belirtilmiştir. Böylece alkollü ve alkolsüz gıdalarla ilgisi olmayan, başka sektörlerdeki üçüncü şahıslar tarafından tescil edildiği ileri sürülen ürünlere dayalı olarak işlem tesis edilmiş, Yasa koyucunun amacını aşar nitelikte sonuçlar doğurmuştur.
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu'nun … gün ve … sayılı kararına gelince;
Davacı şirket ortaklarından birinin % 50 oranındaki hissesini başka birine devredebilmek için 25/08/2014 tarihinde davalı kuruma başvurduğu, bu başvurusu üzerine … gün ve … sayılı dava konusu Kurul Kararının alındığı ve davacı şirketin kullandığı markalar için Türk Patent Enstitüsünün internet sitesinde yapılan araştırmada "… " markasının "duyma implantları ile işitsel işlemciler ve mikroişlemciler"de kullanılması amacıyla başka firma ve şahıslar tarafından tescil edildiği tespit edildiğinden dolayı … markasının alkollü içkilerde kullanılmaması kaydıyla davacı şirkete hisse devrini yapması için izin verildiği anlaşılmıştır.
Olayda, davacı şirketin Alkol ve Alkollü İçki Tesislerinin Haiz Olmaları Gereken Teknik Şartlar, Kurulmaları, İşletilmeleri, Denetlenmelerine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20. maddesi gereğince hisse devrine izin verilmesi için davalı kuruma başvurduğu, devir izninin verilebilmesi için bu Yönetmelik hükümlerinde aranan gerekli şartları taşıdığı ve zaten hisse devrine de izin verildiği açıktır. Ancak davacı şirketin hisse devrine, bu devir izni ile hiç ilgisi olmayan 4250 sayılı Kanun ve Alkol ve Alkollü İçkilerin İç ve Dış Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca davacı şirketin marka tescil başvurusunda bulunduğu "… " markasını kullanmaması şartıyla izin verildiği, oysa hisse devrine izin verilmesi için yalnızca bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin (a), (b), (c), (d) ve (e) bentlerinde belirtilen bilgi ve belgelerin Kuruma intikal ettirilmesi gerektiği ve başkaca bir koşul ve şartın aranmadığı anlaşıldığından, hisse devrini düzenleyen mevzuata aykırı şekilde bu konudan bağımsız başka bir şarta bağlayan dava konusu Kurul Kararı mevzuata aykırı olup, ticaret özgürlüğünü de kısıtlar niteliktedir. Ayrıca hisse devrinin, alkollü içkilerle ilgisi olmayan, başka sektörlerdeki üçüncü şahıslar tarafından tescil edildiği ileri sürülen belli markaları kullanmama şartına bağlanması, bizzat Kurul Kararının dayanağı olan 4650 sayılı Kanun'un 6. maddesinin 9. fıkrasındaki hükmün lafzına, ruhuna ve bu düzenlemelerin amacına da aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu Yönetmelik hükmü ve Kurul Kararının hukuka aykırılığı nedeniyle iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
24/12/2017 tarih ve 30280 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 81. maddesinde, "Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte kapatılmıştır. Kurum'un taraf olduğu davalar ve icra takiplerinde devir durumuna göre ilgili idare kendiliğinden taraf sıfatını kazanır." kuralı ile 78. maddesinde "Bu Kanun hükümleri çerçevesinde aşağıda belirtilen görevler Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yürütülür." kuralına yer verildiğinden, kapatılan Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu'nun yerine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın davalı sıfatıyla bakılan davada taraf olduğu, ancak 10/07/2018 tarih ve 30474 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın, Tarım ve Orman Bakanlığı adı altında yeniden yapılandırıldığı anlaşıldığından, mülga Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yerine Tarım ve Orman Bakanlığı'nın hasım mevkiinde olduğu görülerek ve davalının süre aşımı iddiası yerinde görülmeyerek esasın incelenmesine geçildi.
MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ:
Davacı tarafından 25/08/2014 tarihinde şirketin % 50 hissesinin … 'den … 'ye devredilmesine izin verilmesi talebiyle davalı idareye başvuruda bulunulmuştur.
Dava konusu … tarih ve … sayılı Kurul kararıyla, davacı şirketin hisselerinin devrine "… " isimli alkollü içki markasının kullanılmaması kaydıyla izin verilmiştir.
Bakılan dava, Kurul'un … tarih ve … sayılı kararı ve bu kararın dayanağı olan Alkol ve Alkollü İçkilerin İç ve Dış Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 19. maddesinin iptali ile 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu'nun 6. maddesinin dokuzuncu fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurulması istemiyle açılmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE:
ESAS YÖNÜNDEN:
Davacının Anayasa'ya aykırılık iddiasının incelenmesi:
Davacı tarafından, 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu'nun 6. maddesinin dokuzuncu fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla iptali için itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurulması istenilmektedir.
Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Anayasa'nın 2. maddesinde ifadesini bulan hukuk devleti ilkesinin unsurlarından biri hukukî belirlilik ilkesidir. Buna göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler, hem de idare yönünden herhangi bir tereddüt ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, anlaşılır ve uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu tedbir içermesi de gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuk devletinin bir diğer unsuru olan hukukî güvenlik ilkesiyle de yakından ilgilidir. Hukukî güvenlik, kişilerin kamu otoriteleriyle ilişkilerinde bugün ve geleceğe dönük olarak güven duygusu içinde olmaları demektir. Hukukî güvenlik ilkesi gereğince, kişiler kanundan belirli bir kesinlik içinde, hangi somut fiil ve olguya hangi hukukî yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu bilmelidir. Kişi ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve buna göre davranışlarını belirler. Hukukî güvenlik ilkesinin amaçlarından biri de yazılı hukuk kurallarının öngörülebilir olmasıdır. Hukuk güvenliği, yazılı hukuk kurallarının öngörülebilir olmasını, kişilerin bütün fiil ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de kanunî düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.
Düzenleyici nitelikteki kurallar, ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makûl bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmelidir. Hukukî öngörülebilirlik ilkesi olarak kabul edilen bu ilke sayesinde kişilerin geleceği öngörebilmeleri ve her türlü faaliyetlerini buna göre planlayıp yürütmeleri sağlanır.
Markaların korunmasına ilişkin usul ve esaslar, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'de düzenlenmiştir.
İşlem tarihinde yürürlükte olan 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5. maddesinde, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması şartıyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretin, marka olabileceği kabul edilmektedir.
Anayasa’nın 35. maddesinde koruma altına alınan mülkiyet hakkı sadece taşınır ya da taşınmazları değil, marka ve patent hakları, fikrî mülkiyet hakları, alacak hakları gibi maddî bir varlığı olmayan hakları da kapsamaktadır. Bir başka ifade ile mülkiyet hakkının kapsamına iktisadî bir değer arz eden bütün unsurlar girmektedir.
Bir markanın sahibine sağladığı haklar, “marka hakkı” olarak adlandırılmakta ve fikrî ve sınaî mülkiyet hakları kapsamında yer almaktadır. Bu nedenle marka hakkı üzerinde yapılacak sınırlandırmalarda, Anayasanın “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35. maddesinin esas alınması gerekmektedir.
Anayasa’nın 35. maddesiyle Devlete, kişilerin mülkiyet hakkına saygı gösterme ve haksız müdahalede bulunmama biçimindeki negatif yükümlülüğün yanında, üçüncü kişilerden gelebilecek müdahaleleri önleme şeklindeki pozitif bir yükümlülük de yüklenmektedir. Mülkiyet hakkı, genel olarak, bir kimsenin başkasına zarar vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak şartıyla bir şey üzerinde dilediği biçimde yararlanma, tasarruf etme, başkasına devretme, kullanım biçimini değiştirme, harcama ve tüketme, hatta yok etme yetkilerini kapsamaktadır. Bu bağlamda, malikin bu yetkilerini kullanmasını engelleyen düzenlemeler, mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder.
Mülkiyet hakkına ilişkin olarak idareye herhangi bir konuda yetki tanınması durumunda, idarenin yetkisinin sınırlarının ve genel çerçevesinin kanunla düzenlenmesi ve kişilere getirilen yükümlülüklerin kamu yararı ile çelişmemesi gerekmektedir. Bu bağlamda, mülkiyet hakkına yapılan müdahale ile bu müdahaleyle güdülen meşru amaç arasında bir orantı bulunması zorunludur.
4250 sayılı Kanun'un 6. maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki düzenlemenin, alkollü içecekler ile sair ürünlerde kullanılacak marka, tanıtıcı ve ayırt edici işaretler yönünden yanıltıcı olmamak, alkollü içkilerin reklam ve tanıtımının yapılmasına imkân vermemek, reklam ve tanıtıma imkân verecek uygulamaların engellenmesini sağlamak amacını taşıdığı, alkol tüketiminden kaynaklanan kamusal, toplumsal ya da tıbbi nitelikteki zararlı etkileri önlemeye yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
Anılan düzenlemeye göre, alkollü içki sektöründeki bir markanın, diğer sektör ve kullanım alanlarında daha önce yapılan marka tescilleri de dikkate alınmak suretiyle, gizli reklam ve tanıtıma mahal vermeyecek şekilde oluşturulması gerektiğinden, bu durumun, alkollü içki sektöründeki marka hakkı kullanımının orantısız bir şekilde kısıtlanması olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işaretinin, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işaretinin de alkollü içkilerde kullanılamayacağına yönelik Kanun hükmüyle mülkiyet hakkına yapılan müdahale ile bu müdahaleyle güdülen meşru amaç arasında âdil bir denge kurulduğu, mülkiyet hakkı kısıtlanan bireylere ölçüsüz ve aşırı bir külfet yüklenmediği anlaşıldığından, davacının Anayasaya aykırılık iddiası ciddî bulunmamıştır.
İlgili Mevzuat:
4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un dava konusu işlem tarihinde yürürlükte olan 3. maddesinde, Kurulun görev ve yetkileri "a) Bu Kanun gereğince Kurum tarafından yürütülecek görevler ile ilgili düzenlemeleri yapmak ... e) Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili sektörel düzenlemeler yapmak ... l) Görev alanı ile ilgili konularda gerekli gördüğü her türlü bilgiyi, tütün, tütün mamulleri ve alkollü içkiler piyasasında mal veya hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilerle, bunların her türlü birliklerinden istemek, m) Kanunlarla verilen diğer görevleri yürütmek ..." olarak belirlenmiştir.
4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu'nun 6. maddesinin dokuzuncu fıkrasında, "Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamaz."; Geçici 1. maddesinin üçüncü fıkrasında, "6. maddenin sekiz, dokuz ve onuncu fıkraları kapsamına giren ürünler, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından çıkarılacak ikincil düzenlemelerin Resmî Gazete’de yayımından itibaren on ay içinde anılan fıkralardaki hükümlere uygun hâle getirilir. Uygun olmayan ürünler, bu tarihten itibaren piyasaya arz edilemez." kurala bağlanmıştır.
Alkol ve Alkollü İçkilerin İç ve Dış Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 19. maddesinin birinci fıkrasında, "Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamaz. Kurumca bu fıkranın uygulanmasında;
a) Karşılaştırılacak iki unsurun, ambalaj veya içerik yönünden aynı şekil ve tasarıma sahip olup olmadığı veya iki unsur arasında marka, tanıtıcı ve ayırt edici işaretlerin içerdiği ögeler yönünden açık ve doğrudan bir ayniyet, benzerlik veya çağrıştırma olup olmadığı,
b) Karşılaştırılacak iki unsurun, doğrudan veya dolaylı olarak bir alkollü içkiyi tanıtmayı veya başka bir ürün veya firmaya ait unsurlar üzerinden alkollü içkileri dolaylı olarak tanıtmayı amaçlayıp amaçlamadığı ya da alkollü içki kullanımını doğrudan veya dolaylı olarak teşvik edip etmediği veya özendirici etkisinin olup olmadığı,
c) Karşılaştırılacak unsurları kullananlar arasında hukuki veya fiili bir bağlantı ya da menfaat bağı olup olmadığı hususlarından birinin mevcudiyeti aykırılık için yeterli kabul edilir." kuralı yer almaktadır.
Alkol ve Alkollü İçki Tesislerinin Haiz Olmaları Gereken Teknik Şartlar, Kurulmaları, İşletilmeleri ve Denetlenmelerine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan "Başvuru şekli" başlıklı 5. maddesinde, "Alkol ve alkollü içki sektörüne yeni üretici olarak girecek, mevcut üretimini veya mevcut üretiminin bir kısmını farklı kategoride bir alkollü içki üretimine dönüştürecek veya mevcut üretimine farklı kategoride bir alkollü içki ekleyecek gerçek ve tüzel kişiler, gerekli izin taleplerini aşağıdaki bilgi ve belgeleri içeren üç takım dosya hâlinde bir dilekçeyle, şahsen veya yetkili temsilcisi vasıtasıyla Kuruma intikal ettirirler.
a) Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanmış ana sözleşmesi ve yetkili imzalara ilişkin imza sirküleri,
b) Son bir ay içinde düzenlenmiş faaliyet belgesi ile faaliyet özgeçmişini ve hedeflediği faaliyeti tanımlayan özel beyanı,
c) Gerçek kişiler için başvuru sahibinin, tüzel kişiler için firmanın en yüksek karar organı başkan ve üyelerinin, 4733 sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 sayılı Kanunda ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanununa muhalefetten veya kaçakçılıktan, sahte alkol, metanol veya alkollü içki üretmek veya piyasaya arz etmekten hüküm giymediklerini belirtir son altı ay içinde alınmış Adli Sicil Belgesi,
d) İlgili vergi daireleri ve Sosyal Sigortalar Kurumundan son bir ay içinde alınmış muaccel vergi ve prim borcu bulunmadığına ilişkin belge,
e) Dışarıda yerleşik gerçek ve tüzel kişilerin Hazine Müsteşarlığından aldıkları izin ve/veya teşvik belgesi ile Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanmış ana sözleşmesi ve yetkili imzalara ilişkin imza sirküleri,
f) Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının yürürlükteki formatına uygun olarak hazırlanmış ve "Teknoloji Seçimi" bölümünde, bu Yönetmeliğin ilgili hükümlerine uygunluğun incelenmesine imkan verecek proses, makine ve donanım, yerleşim tanımlaması yapılmış fizibilite raporu ve elektronik ortama aktarılmış kopyası,
g) Bu Yönetmeliğin 21'inci maddesi çerçevesinde hesaplanan tesis kurma izin bedelinin dörtte biri tutarındaki başvuru bedelinin Kuruma ödendiğini gösterir makbuz,
h) Mevzuat uyarınca fabrika kurulmasına yönelik ilgili kuruluşlardan alınması gereken yasal izinler için başvuruda bulunulduğunu gösterir belgeler.
Eksik bulunan dosyalar bir ay içinde tamamlanmaz ise başvurular işleme konulmaz. Eksik bulunan dosyaların bir ay içinde tamamlanmaması veya projeden vazgeçilmesi halinde sözkonusu başvuru bedeli iade edilmez.
Kamu kurum ve kuruluşları ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu kapsamında faaliyette bulunan üniversitelerin araştırma-geliştirme ve eğitim amaçlı şarap ve/veya meyve şarabı üretmek amacıyla yapacakları müracaatlara Kurumca doğrudan üretim izni verilir. Elde edilen ürünlerin değerlendirme şekline ilişkin usul ve esaslar Kurumca belirlenir."; "Devir ve tasfiye" başlıklı 20. maddesinde, "Alkol veya alkollü içki üretim izni sahibi firmalara ait fabrika, imalathane, imlahane veya ticari işletmelerin veya bu gibi yerlerin işletme hakkının ya da şirket hisselerinin, üçüncü kişilere devredilebilmesi Kurum iznine tabidir. Bu amaçla yapılacak talep, bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin (a), (b), (c), (d) ve (e) bentlerinde belirtilen bilgi ve belgelerle birlikte Kuruma intikal ettirilir. Talebin uygun görülmesi halinde üretim izni güncellenir. Alkol ve alkollü içki üretim tesislerinin tasfiye usulü, Kurumun iznine tabidir. Üretim iznini haiz firma tarafından, yetkili organlarından tasfiye kararı aldıktan sonra, makine ekipmanının malzeme, hammadde, yarımamul ve ürün stoklarının değerlendirilme şekli belirtilerek Kuruma başvurulur ve başvuru en geç bir ay içinde karara bağlanır." kuralına yer verilmiştir.
Alkol ve Alkollü İçkilerin İç ve Dış Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 19. maddesinin iptali isteminin incelenmesi:
Sözlük anlamı ile "düzenli hâle koymak, düzen vermek, tanzim ve tertip etmek" olarak tanımlanan "düzenleme", kamu hukukunda kural koyma ile eş anlamlıdır. Kural ise; sürekli, soyut, nesnel, genel (kişilik dışı) durumları belirleyen ve gösteren norm olarak tanımlanmaktadır. (ÖZAY İl Han, Günışığında Yönetim, İstanbul, 2017, s.426). Yasama organının kanun şeklindeki tasarrufları dışında, idare, Anayasa ve kanunlardan aldığı yetki ile, kural koyma (düzenleme yapma) yetkisine sahiptir. "Kural işlemler" (ya da diğer adıyla genel düzenleyici işlemler), üst hukuk kurallarına uygun olarak hukuk düzenine yeni kural getiren ya da mevcut bir kuralı değiştiren veya kaldıran tek yanlı idarî işlemlerdir.
Düzenleme yetkisini kullanarak tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge gibi genel düzenleyici işlemler yapan idarenin bir işleminin düzenleyici nitelik taşıdığının kabul edilebilmesi için, söz konusu işlemin sürekli, soyut, nesnel, genel durumları belirleyen ve gösteren hükümler içermesi ve üst hukuk kurallarına aykırı hükümler içermemesi gerekir.
Alkol ve Alkollü İçkilerin İç ve Dış Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 19. maddesinin birinci fıkrasında yer alan dava konusu düzenlemenin ilk cümlesinin "alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamaz." şeklinde olduğu ve birebir kanun maddesi ile aynı olduğu, aynı fıkranın devamında yer alan (a), (b) ve (c) bentlerinin ise düzenlemeyle ilgili uygulamanın nasıl olacağına dair somut bir çerçeve çizmeye yönelik düzenlemeler içerdiği anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, kanun maddesi ile aynı düzenlemeyi içeren ve kanun maddesi ile ortaya konulan hükmün uygulanması ile ilgili somut kıstaslar ortaya koyan, kanun maddesi ile çizilen çerçeve dahilinde uygulamanın somut ve belirli bir şekilde yürütülmesine yönelik olarak düzenleme içeren dava konusu Yönetmelik maddesinde üst hukuk kurallarına aykırılık bulunmamaktadır.
22/10/2014 tarih ve 8348 sayılı Kurul kararının incelenmesi:
1. Hisse devri talebine şartlı onay verilmesi bakımından
Düzenleyici ve denetleyici kurumlar, ilgili bulundukları sektörde düzenleme, denetleme ve gerektiğinde yaptırım uygulama görev ve yetkilerini üstlenmekte olup, bu kuruluşların temel işlevi, toplumsal ve ekonomik hayatın temel hak ve özgürlükler ile yakından ilişkili alanlardaki kamusal ve özel kesim etkinliklerini birtakım kurallar koyarak düzenlemek, konulan kurallara uyulup uyulmadığını izlemek ve denetlemektir.
Alkol piyasasıyla ilgili düzenleme ve denetleme yetkilerine sahip Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu'nun, 4733 ve 4250 sayılı Kanunların aktarılan düzenlemeleriyle alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işaretinin alkollü içkilerde kullanılmamasını sağlamaya yönelik olarak ikincil düzenlemeler yapmak, bu düzenlemelerin Resmî Gazete’de yayımından itibaren on ay içinde alkollü içki piyasasında kullanılan markaların kanun hükümlere uygun hâle getirmek ve uygun olmayan ürünlerin bu tarihten itibaren piyasaya arz edilmemesini sağlamak üzere yetkilendirildiği anlaşılmaktadır.
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu'nun, alkol piyasasının düzenlenmesi, denetlenmesi ve yönlendirilmesine ilişkin yetki ve sorumlulukları göz önünde bulundurulduğunda, 4250 sayılı Kanun'la ve Alkol ve Alkollü İçkilerin İç ve Dış Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 19. maddesiyle alkollü içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici işaretlerinin alkollü içki markalarında kullanılmasını engellemek üzere davacı şirketin hisse devri başvurusuna şartlı onay verilmesi bakımından dava konusu Kurul kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
2. Davacıya ait "… " markasının alkollü içkilerde kullanılmaması bakımından
Dairemizin 17/03/2021 tarihli ara kararıyla Türk Patent ve Marka Kurumu'ndan, "… " adıyla başvurusu yapılmış, tescil edilmiş, koruma süresi devam eden veya süresi sona ermiş bütün marka, tanıtıcı ve ayırt edici işaretlere ilişkin başvuru, tescil ve sona ermeye yönelik tüm bilgi ve belgeler istenilmiş, istenilen belgeler anılan Kurumun 21/05/2021 tarihli cevabi yazısı ekinde 3 klasör hâlinde Dairemize gönderilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının, şirket hisselerinin bir kısmının devrine izin verilmesi istemiyle davalı idareye başvuruda bulunduğu, şirket hisselerinin üçüncü kişilere devredilebilmesinin Kurumun iznine tabi olduğuna yönelik aktarılan Yönetmelik düzenlemeleri uyarınca gerekli başvuru ve devir şartlarını sağlayan davacının alkollü içki markalarına yönelik yeni düzenlemelere uyum sağlamadığı göz önünde bulundurularak söz konusu hisse devrine "… " isimli markasının alkollü içkilerde kullanılmaması kaydıyla izin verildiği, davacıya ait "… " isimli alkollü içki markası için 13/03/2014 tarihinde tescil başvurusunda bulunulduğu, anılan markanın tescil tarihinin 24/11/2015 olduğu, buna karşılık "… " isimli alkollü içki dışındaki başka bir ürün markasının tescil başvurusunun 10/01/2014 tarihinde gerçekleştirildiği ve tescili gerçekleştirilen söz konusu alkollü içki dışındaki ürün markasının 10/01/2014 tarihi itibarıyla koruma altında olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacıya ait "… " markasının alkollü içkilerde kullanılmasının engellenmesi bakımından da dava konusu Kurul kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … -TL davacı, … -TL müdahil yargılama giderinin üzerlerinde bırakılmasına,
3. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca … -TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya ve müdahile iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na temyiz yolu açık olmak üzere, 18/10/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY:
Dava, davacı şirketin hisselerinin bir kısmının devrine "… " isimli alkollü içki markasının kullanılmaması kaydıyla izin verilmesine ilişkin Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu'nun … tarih ve … sayılı kararı, bu kararın dayanağı olan Alkol ve Alkollü İçkilerin İç ve Dış Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 19. maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
Dava konusu Yönetmelik maddesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Dava konusu Kurul kararının davacıya ait markanın yasaklanmasına ilişkin kısmına gelince;
4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu'nun 24/05/2013 tarih ve 6487 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile yeniden düzenlenen 6. maddesinin birinci fıkrasında; alkollü içkilerin her ne surette olursa olsun reklamı ve tüketicilere yönelik tanıtımının yapılamayacağı, bu ürünlerin kullanılmasını ve satışını özendiren veya teşvik eden kampanya, promosyon ve etkinlik yapılamayacağı, ancak, münhasıran alkollü içkilerin uluslararası düzeyde tanıtımına yönelik ihtisas fuarları ile bilimsel yayın ve faaliyetler düzenlenebileceği, alkollü içkileri üreten, ithal eden ve pazarlayanların, her ne surette olursa olsun hiçbir etkinliğe ürünlerinin marka, amblem ya da işaretlerini kullanarak destek olamayacakları, açık alkollü içki satışı yapmaya ilişkin izin belgesi olan işletmelerde servis amaçlı materyallerde marka, amblem ve logo kullanılabileceği, televizyonlarda yayınlanan dizi, film ve müzik kliplerinde alkollü içkileri özendirici görüntülere yer verilemeyeceği; dokuzuncu fıkrasında; alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işaretinin, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işaretinin de alkollü içkilerde kullanılamayacağı, ancak, ihraç amaçlı üretilenlerde bu fıkra hükmünün uygulanmayacağı; Geçici 1. maddesinin üçüncü fıkrasında, 6. maddenin sekiz, dokuz ve onuncu fıkraları kapsamına giren ürünlerin, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından çıkarılacak ikincil düzenlemelerin Resmî Gazete’de yayımından itibaren on ay içinde anılan fıkralardaki hükümlere uygun hâle getirileceği, uygun olmayan ürünlerin bu tarihten itibaren piyasaya arz edilemeyeceği kurala bağlanmıştır.
Alkol ve Alkollü İçkilerin İç ve Dış Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 11/8/2013 tarih ve 28732 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Yönetmelikle değiştirilmiş ''Reklam ve Tanıtım'' başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrasında, "Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamaz. Kurumca bu fıkranın uygulanmasında;
a) Karşılaştırılacak iki unsurun, ambalaj veya içerik yönünden aynı şekil ve tasarıma sahip olup olmadığı veya iki unsur arasında marka, tanıtıcı ve ayırt edici işaretlerin içerdiği ögeler yönünden açık ve doğrudan bir ayniyet, benzerlik veya çağrıştırma olup olmadığı,
b) Karşılaştırılacak iki unsurun, doğrudan veya dolaylı olarak bir alkollü içkiyi tanıtmayı veya başka bir ürün veya firmaya ait unsurlar üzerinden alkollü içkileri dolaylı olarak tanıtmayı amaçlayıp amaçlamadığı ya da alkollü içki kullanımını doğrudan veya dolaylı olarak teşvik edip etmediği veya özendirici etkisinin olup olmadığı,
c) Karşılaştırılacak unsurları kullananlar arasında hukuki veya fiili bir bağlantı ya da menfaat bağı olup olmadığı hususlarından birinin mevcudiyeti aykırılık için yeterli kabul edilir."; Geçici 8. maddesinde, "Bu Yönetmeliğin 13. maddesinin yedinci ve 19. maddesinin birinci fıkralarında yer alan gereklilikleri taşımayan mevcut ürünler, bu maddenin Resmî Gazete’de yayımı tarihinden itibaren on ay içinde anılan fıkralardaki hükümlere uygun hâle getirilir. Uygun olmayan ürünler, bu tarihten itibaren piyasaya arz edilemez." kuralına yer verilmiştir.
Aktarılan Yönetmeliğin 19. maddesinin birinci fıkrasındaki düzenlemenin ilk cümlesi, "Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamaz." şeklinde olup, aktarılan Kanun maddesini aynen tekrar etmekte, aynı fıkranın devamında yer alan (a), (b) ve (c) bentleri ise uygulamanın nasıl olacağına dair somut bir çerçeve oluşturmaktadır. Dolayısıyla, alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işaretinin alkollü içkilerde kullanılamayacağı kanunla belirlenmiş olmakla birlikte, alkollü içki markalarının kanunla belirlenen çerçevede kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi amacıyla Yönetmelik bazı kıstaslar getirmiştir.
Yönetmelikle, karşılaştırılacak iki unsur, ambalaj ve içerik yönünden aynı şekil ve tasarıma sahip ise, iki unsur arasında marka, tanıtıcı ve ayırt edici işaretlerin içerdiği öğeler yönünden açık ve doğrudan bir ayniyet, benzerlik veya çağrıştırma var ise ya da karşılaştırılacak iki unsur doğrudan ya da dolaylı olarak bir alkollü içkiyi tanıtmayı veya başka bir ürün veya firmaya ait unsurlar üzerinden alkollü içkileri dolaylı olarak tanıtmayı amaçlamakta ise ya da alkollü içki kullanımını doğrudan veya dolaylı olarak teşvik etmekte veya özendirmekte ise, karşılaştırılan unsurları kullananlar arasında hukuki veya fiili bir bağlantı ya da menfaat bağı bulunuyorsa, alkollü içkilerin; marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işaretinin alkolsüz içki ve sair ürünlerde ya da aksi durumda alkolsüz içki ve sair ürünlerin hiçbir marka, tanıtıcı veya ayırt edici işaretinin alkollü içkilerde kullanılamayacağı açıklığa kavuşturulmuştur.
Uyuşmazlıkta ise, davalı idare tarafından detaylı bir inceleme yapılmadığı, kanun hükmünün yalnızca marka ismi yönünden ele alındığı, markalar arasında kanunun aradığı anlamda bir benzerliğin varlığının yönetmelikte belirlenen ölçütler kullanılarak analiz edilmediği, markalar arasındaki benzerlik veya ayniyetin ancak yönetmelikte belirlenen ölçütler uyarınca bir araştırma ve analiz yapılarak ortaya konulabileceği, bu itibarla, dava konusu Kurul kararının davacı şirkete ait "… " isimli alkollü içki markasının kullanılmamasına ilişkin kısmında hukuka uygunluk bulunmadığından, bu kısım bakımından dava konusu işlemin iptali gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.
(XX) KARŞI OY:
Uyuşmazlıkta, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu'nun … tarih ve … sayılı kararı ile davacının hisse devri talebine onay verilmekle birlikte, alkollü içki dışındaki ürünler için de tescil edilmiş olması nedeniyle davacıya ait "… " isimli alkollü içki markasının kullanımı yasaklanmıştır.
4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu'nun 6. maddesinin dokuzuncu fıkrasında; "Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamaz."; Geçici 1. maddesinin üçüncü fıkrasında, "6. maddenin sekiz, dokuz ve onuncu fıkraları kapsamına giren ürünler, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından çıkarılacak ikincil düzenlemelerin Resmî Gazete’de yayımından itibaren on ay içinde anılan fıkralardaki hükümlere uygun hâle getirilir. Uygun olmayan ürünler, bu tarihten itibaren piyasaya arz edilemez." kuralına yer verilmiştir.
Alkol ve Alkollü İçkilerin İç ve Dış Ticaretine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik'in 19. maddesinin birinci fıkrasında da aynı düzenlemeye yer verilmiştir.
Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Anayasa'nın 2. maddesinde ifadesini bulan hukuk devleti ilkesinin unsurlarından biri hukukî belirlilik ilkesidir. Buna göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler, hem de idare yönünden herhangi bir duraksama ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuk devletinin bir diğer unsuru olan hukukî güvenlik ilkesiyle de yakından ilgilidir. Hukukî güvenlik, kişilerin kamu otoriteleriyle ilişkilerinde bugün ve geleceğe dönük olarak güven duygusu içinde olmaları demektir. Hukukî güvenlik ilkesi gereğince, her birey, yasadan, belirli bir kesinlik içinde, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu bilmelidir. Kişi ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve buna göre davranışlarını belirler. Hukukî güvenlik ilkesinin amaçlarından biri de hukuk normlarının öngörülebilir olmasıdır. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.
Düzenleyici nitelikteki kurallar, ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makûl bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmelidir. Hukukî öngörülebilirlik ilkesi olarak kabul edilen bu ilke sayesinde kişilerin geleceği öngörebilmeleri ve her türlü faaliyetlerini buna göre planlayıp yürütmeleri sağlanır.
Markaların korunmasına ilişkin usul ve esaslar, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede düzenlenmiştir.
556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 5. maddesinde, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretin, marka olabileceği kabul edilmektedir.
Anayasa’nın 35. maddesinde koruma altına alınan mülkiyet hakkı sadece taşınır ya da taşınmazları değil, marka ve patent hakları, fikri mülkiyet hakları, alacak hakları gibi maddi bir varlığı olmayan hakları da kapsamaktadır. Bir başka ifade ile mülkiyet hakkının kapsamına iktisadi bir değer arz eden bütün unsurlar girmektedir.
Bir markanın sahibine sağladığı haklar, “marka hakkı” olarak adlandırılmakta ve fikri ve sınai mülkiyet hakları kapsamında yer almaktadır. Bu nedenle marka hakkı üzerinde yapılacak sınırlandırmalarda, Anayasanın “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35. maddesinin esas alınması gerekmektedir.
Anayasa’nın 35. maddesiyle Devlete, bireylerin mülkiyet hakkına saygı gösterme ve haksız müdahalede bulunmama biçimindeki negatif yükümlülüğün yanında, üçüncü kişilerden gelebilecek müdahaleleri önleme şeklindeki pozitif bir yükümlülük de yüklenmektedir. Mülkiyet hakkı, genel olarak, bir kimsenin başkasına zarar vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla bir şey üzerinde dilediği biçimde yararlanma, tasarruf etme, başkasına devretme, kullanım biçimini değiştirme, harcama ve tüketme, hatta yok etme yetkilerini kapsamaktadır. Bu bağlamda, malikin bu yetkilerini kullanmasını engelleyen düzenlemeler, mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder.
Mülkiyet hakkına ilişkin olarak idareye herhangi bir konuda yetki tanınması durumunda, idarenin yetkisinin sınırlarının ve genel çerçevesinin kanunla düzenlenmesi ve bireylere getirilen yükümlülüklerin kamu yararı ile çelişmemesi gerekmektedir. Bu bağlamda, mülkiyet hakkına yapılan müdahale ile bu müdahaleyle güdülen meşru amaç arasında bir orantı bulunması zorunludur.
Bu çerçevede, hakkın kullanılmasını önemli ölçüde güçleştiren, hakkı kullanılamaz hâle getiren veya ortadan kaldıran sınırlamalar, hakkın özüne dokunmaktadır. Mülkiyet hakkı bağlamında da, bu hakkın ortadan kaldırılması, kullanılamaz hâle getirilmesi veya kullanılmasının aşırı derecede güçleştirilmesi sonucunu doğuran müdahalelerin, bu hakkın özünü zedeleyeceği açıktır.
Kural olarak Kanunlar, yürürlüğe girdikleri tarih ile yürürlükten kalktıkları tarih arasında meydana gelen olaylara uygulanır. Kanunların zaman bakımından uygulanmasına ilişkin temel ilke bu olmakla birlikte, Kanun koyucu bazı istisnaî durumlarda, haklı beklentiler ve kazanılmış hakları koruyarak, Kanun hükümlerinin geçmişe dönük uygulanmasına karar verebilir.
Dava konusu Yönetmelik ve Kurul kararının dayanağı olan 4250 sayılı Kanun'un 6. maddesinin dokuzuncu fıkrasında, alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işaretinin, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işaretinin de alkollü içkilerde kullanılamayacağı; geçici 1. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, 6. maddenin dokuzuncu fıkrası kapsamına giren ürünlerin, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından çıkarılacak ikincil düzenlemelerin Resmî Gazete’de yayımından itibaren on ay içinde anılan fıkradaki hükümlere uygun hâle getirileceği, uygun olmayan ürünlerin bu tarihten itibaren piyasaya arz edilemeyeceği kuralına yer verilmekle birlikte Kanunun yürürlük tarihinden önce tescil edilmiş olan markaları da kapsadığına ilişkin bir açıklık bulunmamakta olup yorum yoluyla aksinin kabulü Anayasa hükümlerine aykırılık oluşturmaktadir.
Dava konusu Kurul kararıyla, bir mülkiyet hakkı olan marka hakkına sınırlama getirilmektedir. Alkollü içki üreticisi ve ithalatçısı firmaların kullandıkları markaların tescil tarihinden önce, aynı markaların alkollü içki dışındaki ürünler için başka firma veya şahıslar tarafından da tescil edilmiş olması hâlinde, bu markaların kullanımının yasaklanması veya alkollü içki markalarının, tescil tarihinden sonra başka ürünler içinde tescil edilmiş olması hâlinde ise, söz konusu markaların kullanımının engellenmesi, markanın kullanılamaz hâle getirilmesine ve hatta ortadan kaldırılmasına yol açmaktadır. Markanın kullanılamaz hâle getirilmesine ve ortadan kaldırılmasına yol açacak bir düzenleme hakkın özüne dokunduğu için ölçülü kabul edilemez.
Uyuşmazlıkta, dava konusu Kurul kararına dayanak alınan 4250 sayılı Kanun'un 6. maddesinin dokuzuncu fıkrası ile geçici 1. maddesinin üçüncü fıkrası, davalı idareye, geçmişe dönük düzenleme yapma yetkisi vermemesine rağmen, uyuşmazlık konusu Kurul kararıyla, 4250 sayılı Kanun'un öngörmediği bir yetki kullanılmak suretiyle, alkollü içki markalarının kullanımına yönelik geçmişe dönük düzenleme yapıldığı ve alkollü içki üreticisi ve ithalatçısı firmaların kullandıkları markaların kullanılamaz hâle getirilmesine ve hatta ortadan kaldırılmasına yol açacak şekilde karar alındığı görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle, 4250 sayılı Kanun'un 6. maddesinin dokuzuncu fıkrasında ve geçici 1. maddesinin üçüncü fıkrasında Anayasa'ya aykırılık görülmemekle birlikte, dayanağı olan Kanun ve Yönetmelikte öngörülmediği hâlde Kanun'un geriye yürütülmesi suretiyle, Kanun'un yürürlük tarihinden önce tescil edilmiş markayı da kapsayacak şekilde tesis edilen dava konusu düzenleyici Kurul kararında hukuka uygunluk bulunmadığından … tarih ve … sayılı Kurul kararının davacıya ait "… " markasının kullanılmamasına ilişkin kısmının iptaline karar verilmesi gerektiği oyuyla bu kısım yönünden davanın reddi yolundaki karara katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.