10. Hukuk Dairesi 2014/4273 E. , 2014/17274 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İstanbul 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 26.12.2013
No : 2010/630-2013/898
Dava, sigortalık başlangıcının ve yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti istemine ilişkin olup, davacı, talebini daraltarak, sigortalılık başlangıcının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 108. maddesi sigortalılık süresini düzenlemekte olup, sigortalılık niteliği taşımayan bir kimsenin sigortalılık süresinden de söz edilemez. Olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanunun 2. maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6. madde gereğince çalışmaya başlaması ile edinilir. Bu maddelerde açıkça belirtildiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Fiili çalışma saptanmadıkça, sadece hizmet akdine dayanılması halinde sigortalılık söz konusu olamaz. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.06.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 03.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 01.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda, işveren tarafından Kuruma intikal ettirilen 01.12.1985 tarihli işe giriş bildirgesinin mevcut olduğu, yapılan imza incelemesinde bildirgedeki imzanın davacının eli ürünü olduğunun tespit edildiği, dönem bordrosunun verilmediği, yargılama sırasında dinlenen tanığın davacıyı tanımadığını belirttiği, Mahkemece davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmakta olup, verilen hüküm eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Mahkemece , davacıya verilen sigorta sicil numarasının hangi yılın serilerinden olduğu saptanmalı; aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ile bunların çalıştırdığı kimseler yöntemince belirlenerek bu kişilerin bilgi ve görgülerine başvurulmalı, davacının beyanını da alarak çalışma ilişkisini bilebilecek kişiler tespit edilerek bu kişilerin ifadesine başvurulmalı, askerlik durumu araştırılmalı, böylelikle iddianın somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde kanıtlanıp kanıtlanmadığı değerlendirilmelidir.
Kabule göre de, eldeki davada; dava dilekçesindeki talebe göre, hüküm altına alınmayan yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespitine ilişkin talep yönünden , avukatla temsil edilen davalı Kurum lehine, karar tarihi itibariyle yürürlükte olan tarife uyarınca vekâlet ücretine ve yargılama giderlerine karar verilmemesi de ayrıca isabetsizdir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 12.09.2014 günü oybirliğiyle karar verildi.