Esas No: 2021/1903
Karar No: 2021/12089
Karar Tarihi: 13.10.2021
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/1903 Esas 2021/12089 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... 5. İş Mahkemesi
Dava, vefat eden sigortalı babasından hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla aylık almakta olan davacının, boşandığı eşiyle birlikte yaşadığından bahisle aylıklarının kesilerek, 01.08.2007-22.10.2008 tarihleri arası ödenen aylıkların borç tahakkuk ettirildiğini beyanla, ilgili kurum işleminin iptali ile aylığın kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacının eşi ile muvazaalı boşandığı iddia edilerek borç çıkarıldığını, birlikte yaşamalarının söz konusu olmadığını belirterek Kurum işleminin iptaline, kesilen aylığın kesilme tarihinden itibaren yasal faizi ile tekrar bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
II-CEVAP
SGK vekili, davacı tarafça açılan kurum işleminin iptali davasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, 5510 sayılı Kanunun "Gelir ve aylık bağlanmayacak haller" başlıklı 56.maddesi hükmünün amir olduğunu, tüm bu hususlar göz ardı edilerek, kurum kayıtları, emniyet ve muhtarlık tutanakları incelenmiyerek eksik araştırma yapılarak verilen hükmün bozulması gerektiğini, keza tanık beyanlarında davalının eski eşi ile akşam yemeklerinde beraber olduklarının, aynı okulda oy kullandıklarının, sağlık ocağında aynı yerde gittiklerinin tespit edildiğini, aynı apartmanda yaşadıklarına dair beyanlar bulunduğunu, toplumumuz yapısında boşanmış eşlerin bu şekilde yakın ilişkiler tesis etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, SGK İl Müdürlüğü denetmenlerince düzenlenen 18/05/2009 tarih ve 62 sayılı raporda tarafların birlikte yaşadıklarının açıkça tespit edildiğini, açıklanan ve resen tespit edilecek sair nedenlerle, haksız davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Dava konusu olayda; davacının boşanmış olduğu eşi ... ile boşanma tarihinden sonra fiilen birlikte yaşamadıkları gerekçesi ile kurum işleminin iptalini, maaşının tekrar bağlanmasını, birikmiş aylıkların yasal faizi ile birlikte iadesini talep ettiği, Sosyal Güvenlik Denetmen Yardımcısı ...tarafından düzenlenen 18/05/2009 tarih 62 sayılı inceleme raporunda; davacının boşandığı eski eşi ile birlikte yaşadığı sonuç ve kanaatine varıldığının bildirildiği, denetmen raporunda yapılan çevresel soruşturmalarda davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edildiği, davacı ile boşanmış olduğu eşi ..."nin ... 2. Aile Mahkemesi"nin 2004/415 Esas 2004/819 Karar sayılı ilamı ile boşanmalarına karar verildiği, müşterek çocukların velayetlerinin davacı anneye verildiği, davacının ne kendisi ne de velayeti kendisine bırakılan çocukları için boşanmış olduğu eşinden herhangi bir nafaka ya da maddi/ manevi tazminat talebinde bulunmadığı, ev hanımı olan davacının boşanma davasında ne kendisi ne de velayeti kendisine bırakılan çocukları için nafaka talebinde bulunmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacı tanıkları tarafından her ne kadar davacının boşanma tarihinden sonra oğlu ..."ye ait ... Mahallesinde bulunan evde ikamet ettiği iddiasında bulunulmuş ise de; davacının boşanma davasında adres olarak ... Mah. ... Sk. No: 78 ... adresini bildirdiği, aksine davacının boşanmış olduğu eşi ..."nin adres olarak ... Mah. ... No: 85/A ... adresini bildirdiği, 2007 yılında yapılan TUİK hane araştırmasında hem davacının hem de boşanmış olduğu eşinin "... Mah. ... Sk. No: 78 ... ..." adresinde yaşadıklarının tespit edildiği, yine davacının ... Mah. ... Sok. No:78 .../... adresinde 06/10/2008 tarihinde kendi adına telefon aboneliği tesis ettiği, yine davacının 24/03/2012 başlangıç tarihli ... telefon aboneliğini alırken de adresi olarak "... Mah. ... Sk. No: 78 .../ ..." adresini beyan ettiği, bu durumun davacı tanıklarının iddiasının aksine davacının boşanma davasından sonra da boşanmış olduğu eşine ait ... Mah. ... Sok. No:78 .../... adresinde ikamet etmeye devam ettiğini gösterdiği, ayrıca ihbarda bulunan kişinin davacının annesi olmasının davacının boşandıktan sonra eski eşi ile birlikte yaşamaya devam ettiği iddiasını güçlendirdiği, SGK Denetmeni raporu dayanağı ... İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen 30/03/2009 tarihli tutanakta da davacı ie boşandığı eşinin ... Mah. ... Sk. No: 78 .../ ... adresinde birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, Makememizce kamu tanığı olarak dinlenen 30/03/2009 tarihli tutanağı düzenleyen polis memurları ... ile ..."ın tespit ettikleri durum doğrultusunda rapor düzenledikleri beyanı karşısında davacı ile boşandığı eşinin boşanma tarihinden sonra fiilen birlikte yaşadıklarına kanaat getirilerek kurum işlemi yerinde görülmüş ve davanın reddine dair hüküm tesis etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı taraf istinaf başvuru dilekçesinde; kendisini şikayet eden kişinin annesi olduğunu ve amacının daha fazla aylık almak olduğunu, kayıtlı adres bilgilerinin boşandıktan sonra çocukları yanında kaldığına yönelik iddiayı destekler nitelikte olduğunu, ancak mahkemece bu kayıtların dikkate alınmadığını, medula kayıtlarındaki adres ile kayıtlardaki adresin örtüştüğünü ancak mahkemece sadece 2007 yılındaki TÜİK verileri nazara alınarak yapılan tespitin delil olarak kabul edildiğini, diğer hususların göz ardı edildiğini, Şehitkamil İlçe Emniyet Müdürlüğü"nce yapılan 05/03/2019 tarihli araştırma tutanağının mahkemece dikkate alınmadığını, tanık beyanlarının dikkate alınmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmektedir.
B-BAM KARARI
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince,avacının boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığına yönelik kurum işleminin yerinde olduğu ve aksinin davacı tarafından ispatlanamadığı, davacının boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının tespit edildiği gerekçeleriyle davanın reddine dair verilen kararın mevcut maddi delillere uygun, yasal ve hukuksal gerekçelere dayandığı, delillerin takdirinde herhangi bir isabetsizlik ve kamu düzenine aykırı bir halin varlığının tespit edilemediği ve davacının boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının denetmenin yaptığı tespitin tarihi nazara alındığında davacı tarafın istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı dikkate alınmak sureti ile davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 353/1-b maddesinin (1) numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine dair karar vermiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı taraf istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle ... BAM 10.Hukuk Dairesi Kararının bozulması gerektiğini beyan etmiştir.
IV-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96"ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi"ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir-aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir-aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan-olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk-çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir-aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan-yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56"ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına-saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin-samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma-irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek-samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin-aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Gelirin-aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme-başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir-aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun-yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56"ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa"nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi-özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge-bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü-Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle-köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Eldeki davada; Mahkemece yersiz gelirin veya aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alma hakkının kapsamına ilişkin olarak; fiilen birlikte yaşama olgusunun başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibariyle gelir veya aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun ve yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girdiğinden, fiili birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli; 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı ve bu şekilde belirlenecek yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96. maddesine göre uygulama yapılmalıdır. Somut olayda; uyuşmazlığa konu yersiz aylığın başlangıç tarihi 01.08.2007 olarak Kurum tarafından belirlenmiş olup 01.08.2007-30.09.2008 arası dönemdeki ödemeler 5510 sayılı Kanun"un yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihi öncesi döneme ilişkin olduğundan 01.08.2007-30.09.2008 arası dönemdeki aylıkların toplamı ile belirtilen döneme ilişkin her bir aylığın faizi bakımından Kurumun alacak hakkı yasal dayanaktan yoksun bulunduğundan bu yönde davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 13.10.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.