4. Ceza Dairesi 2021/35252 E. , 2021/29888 K.
"İçtihat Metni"KARAR
Hakaret suçundan sanık ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 125/4, 129, 62/1 ve 52. maddeleri gereğince 1.160,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Tavşanlı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/01/2020 tarihli ve 2019/275 esas, 2020/126 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında; "Dosya kapsamına göre, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 129. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” şeklindeki düzenleme nazara alındığında,
Somut olayda, Tavşanlı 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/01/2020 tarihli kararı ile sanık ve onun ile birlikte hareket eden diğer sanık ..."ın müştekiye yönelik "sapık, şerefsiz" şeklinde hakarette bulundukları iddiasına ilişkin yapılan yargılama sonunda sanıkların hakaret suçundan mahkumiyetlerine, diğer sanık ... yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini müteakip, sanık ... tarafından karara itiraz edilmesi üzerine, Tavşanlı Ağır Ceza Mahkemesinin 22/04/2020 tarihli ve 2020/164 değişik iş sayılı kararı ile sanıkların hakaret suçunu haksız fiile tepki olarak işledikleri kabul edildiği halde ceza vermekten vazgeçme yoluna gidilmemesinin nedeninin kararda açıklanıp tartışılması ve tanık ..."in dinlenmesi gerektiğinden bahisle itirazın kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına karar vermesini müteakip, Mahkemesince sanık ... yönünden yeniden yapılan yargılama sonunda tanık ..."in de olayı doğruladığı ve hakaret suçunun karşılıklı işlendiği gerekçesiyle sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi karşısında, sanık ... hakkında da ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir." denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03/04/2012 gün ve 10/438-141 sayılı kararında belirtildiği üzere, öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “Kanun Yararına Bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu"nun 14/11/1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı
istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulu"nun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Ceza Genel Kurulu"nun 25/10/1993 gün ve 260/281 sayılı kararında ise, olaya ilişkin tüm deliller toplanıp, değerlendirilip suçun oluştuğu kabul edilerek mahkumiyet hükmü kurulduğuna göre, delil takdiri yapılarak verilen karar aleyhine, takdirde yanılgıya düşüldüğünden ve suçun yasal unsurlarının oluşmadığından bahisle, kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacağı belirtilmiştir.
Hakaret suçlarında özel tahrik hükümleri içeren TCK"nın 129. maddesinin 1. fıkrası: “Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” hükmünü içermektedir.
İnceleme konusu somut olayda; sanık hakkında, katılana karşı hakaret suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmış, yapılan yargılama neticesinde tüm dosya kapsamı değerlendirilerek sanığın mahkumiyetine karar verilmiş, sanığın eyleminin, katılandan kaynaklanan haksız fiile tepki olarak gerçekleştirildiği kabul edilerek, cezasından TCK"nın 129/1. maddesine göre takdiren 1/3 oranında indirim yapılmıştır.
Hakimin kanaat ve takdirine ait fiili sorunlardan dolayı olağanüstü bir yasa yolu olan kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceği, somut olayda sanık hakkında TCK"nın 129/1. maddesinin tatbik edildiği ve indirim oranına ilişkin değerlendirmelerin hakimin takdirinde olduğu anlaşılmıştır.
Bu itibarla, kanun yararına bozma kurumunun kesinleşmiş hükümlere karşı istisnai durumlarda başvurulabilen kanun yolu olması, temyiz incelemesi sırasında bozma nedeni yapılabilen her türlü nedenin bu yolla denetlenememesi ve mahkemelerin delil takdiri yaparak suçun oluştuğuna dair kanaatlerini ortaya koydukları kararlarında, açık bir hukuka aykırılık bulunmadığı sürece, bu hususların kanun yararına bozma konusu yapılamayacağı anlaşıldığından, talebin reddine karar verilmiştir.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK"nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNİN REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 22/12/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.