8. Hukuk Dairesi 2015/12993 E. , 2017/7203 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu Kaydında Düzeltim
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı Hazine vekili ve kayyım vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili, davaya konu ... ada ... parsel sayılı taşınmazın yaklaşık 1960 yılından beri maliki olduğunu, parselin ¼ payının ... isimli bir kişi adına kayıtlığı olduğunu, böyle bir kişinin gerçekte var olmadığını açıklamış, 22.07.2008 tarihli duruşmada da, ... adında bir kişinin olmadığını ve sehven tapuya geçtiğini beyan ederek, ... adına olan tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Yargılama sırasında, ..."u temsil etmek üzere ... Defterdarı kayyım olarak atanmıştır.
Davalılar, ..."un bilinen kişi olduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulü ile ... adına kayıtlı hissenin iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalılar Hazine ve Kayyım vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava, TMK"nun 713/1. fıkrasındaki kazanmayı sağlayan zilyetlik ve 2. fıkrasında yer alan, “…maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan…” hukuki sebeplerine dayalı olarak açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Her ne kadar, Mahkemece, T.M.K"nun 713/2. maddesindeki şartların oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, Mahkemenin bu gerekçesine katılma olanağı bulunmamaktadır.
Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK"nun 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, "aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir" hükmüne yer verilmiştir.
Kanunun açık hükmü dikkate alındığında tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olmasıdır. (Yargıtay HGK"nun 10.04.1991 tarih 1991/8-51 Esas, 194 Karar ve 15.04.2011 tarih 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı ilamları). Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca "tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik, tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs değildir.
Somut olaya gelince; davaya konu parselin evveliyatı 3453 sayılı parselin tapulama tutanağının incelenmesinden, taşınmazın, revizyon gören 17.6.1935 tarih ve 338 numaralı tapu kaydına istinaden ¼ payının tespitinin yapıldığı, tespit yapılırken, ¼ tespit malikinin Ali oğlu Mustafa"nın kayınvalidesi olduğunun da belirtildiği, aynı şekilde ... Kadastro Mahkemesi"nin 1995/39 E, 1996/7 K.sayılı kararında da 3453 sayılı parselin ¼ payının ... oğlu ..."nın kayınvalidesi ... adına tesciline karar verildiği ve ..."un ölü olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalara göre, tapu malikinin kim olduğu tapu kütüğünden anlaşılmaktadır. Kayıt malikinin mirasçılarının belirlenememiş olması da, davacı lehine TMK’nun 713/2.maddesindeki kazanma koşullarının oluştuğu anlamına gelmeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru olmamıştır.
Kabule göre de, TMK.nun 713/2.maddesine dayalı olarak açılan davalarda kayyımın yeri bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla, kayıt malikine kayyım tayin edilerek bu tür davaların yürütülmesi mümkün değildir. Kayıt malikinin mirasçılarının bilinmesi halinde davaya dahil edilerek mirasçılar aleyhine yargılamaya devam edilmesi, aksi halde gerek tapu sicilinin tutulmasından sorumlu olması ve gerekse TMK.nun 501.maddesi hükmü uyarınca son mirasçı sıfatıyla Hazine aleyhine yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması gereklidir.
SONUÇ: Davalılar Hazine ve Kayyım vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 16.05.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.