10. Hukuk Dairesi 2014/12462 E. , 2014/17100 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur sigortalılığının ve yaşlılık aylığının iptaline ilişkin Kurum işlemlerinin iptali ile aylıkların yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Her uyuşmazlık, dayandığı işlem veya olayların meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasal kurallara göre çözümlenmelidir. Davanın yasal dayanağını oluşturan 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25"inci maddeleri, anılan Kanun kapsamındaki Bağ-Kur sigortalılığı koşullarını ve bu sigortalılığa yasal karine sayılan olguları belirlemektedir. Zaman zaman anılan maddelerdeki değişikliklerle farklı kurallar öngörülmüş ise de; “kendi nam ve hesabına bağımsız çalışma” Bağ-Kur sigortalılığının temel ve ön koşulu olarak varlığını korumuştur. Başka bir deyişle, belirtilen bu ana koşulun gerçekleşmesinden sonra diğer kural ve unsurlar değerlendirilebilir.
01.10.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24"üncü maddesi ilk şekliyle, çalışma olgusunun gerçekleşmesi yanında, sigortalılığın oluşumu için, kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu da aramıştır. Bu kuruluşlara kayıt tarihi ise, sigortalılığın başlangıcı yönünden, yasal karine kabul edilmiştir. 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanun, Bağ-Kur"lu olabilme yönünden, söz konusu 24"üncü maddenin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu kaldırmış, sadece Kanunun temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulunun gerçekleşmesi durumunda, sigortalılığın oluşacağını yeterli görmüştür. Buna karşın, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun bağımsız çalışanların sigortalı olabilmeleri yönünden vergi yükümlülüğünü öngörmüş, vergiden muaf olanların da kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmaları durumunda yine sigortalı sayılacaklarını kabul etmiştir. 22.03.1985 yürürlük tarihli 3165 sayılı Kanun, sigortalılığa karine yönünden vergi kaydının, bu kaydın bulunmaması veya vergiden muaf olunması halinde, esnaf ve sanatkâr sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kayıtlarının esas alınacağını belirlemiştir. Bu arada, 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe giren 619 sayılı KHK ile vergi kaydı olanlar ile vergiden muaf olanlardan esnaf ve sanatkâr siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olanlar Bağ-Kur sigortalısı kabul edilmiş ve anılan KHK Anayasa Mahkemesi"nce iptal edilerek, 08.08.2001 tarihinde yürürlükten kalkmıştır. Ancak bu defa 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunla düzenleme aynen korunmuştur.
Davaya konu uyuşmazlıkta; davacının Bağ-Kur sigortalılık başlangıcı itibariyle 3165 sayılı Kanunla getirilen koşullar geçerlidir. Bu durumda, vergi mükellefiyetinin yanında esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı olmak veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıtlı olmak da kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmak koşuluyla, zorunlu sigortalılık için yeterlidir.
Davacının; 20.01.1987 – 31.12.1987 ve 27.12.1991 – 23.02.1998 tarihleri arasında vergi kaydı, 21.04.1994 tarihinden itibaren devam eden Esnaf Sicil kaydı, 29.12.1997 tarihinden itibaren devam eden limited şirket ortaklığı ile 20.10.1987 – 17.02.1997 tarihleri arasında Çarşamba Bakkallar ve Esnaf Odası kaydı bulunmaktadır. Söz konusu vergi kaydına istinaden, 08.05.1987 tarihinde davalı Kurum kayıtlarına intikal eden bildirge ile 20.01.1987 tarihi itibariyle davacının, 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur tescili yapılmış, 27.05.2010 tarihine kadar sigortalı kabul edilerek primleri tahsil edilmiş ve 27.05.2010 tarihli tahsis talebine istinaden 01.06.2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmıştır. Ancak davalı Kurum tarafından yapılan denetim sonucunda; davacının oda kaydının dava dışı Ali Özcan adlı kişinin kaydında kazıntı ve silinti yapılmak suretiyle oluşturulduğu, kayıtta belirtilen odaya kabul yönetim kurulu kararının da anılan kişiye ait olduğu, davacının kaydını doğrulayan başka delil bulunmadığının anlaşılması üzerine; 01.01.1988 – 27.12.1991 tarihleri arasındaki sigortalılığı iptal edilerek sigortalılığı vergi kaydı ve limited şirket ortaklığı bulunan döneme hasredilmiş ve yaşlılık aylığı iptal edilmiştir.
Her ne kadar davacının oda kaydı geçersiz ise de; davacının uyuşmazlığa konu döneme ait primleri vergi kaydının sona erdiği tarihten itibaren davalı Kuruma düzenli ve eksiksiz olarak yatırdığının anlaşılması karşısında; davacının vergi kaydı ile limited şirket ortaklığı bulunmayan uyuşmazlığa konu 01.01.1988 – 27.12.1991 tarihleri arasındaki dönemde isteğe bağlı sigortalılık iradesinin bulunduğu kabul edilmelidir. Bu nedenle davacıya bağlanan yaşlılık aylığının kesilmesine dair Kurum işleminin iptaline ilişkin Mahkeme hükmü yerindedir. Ne var ki; oda kaydının geçerli olduğu ve davacının kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmasına devam ettiği kabulüne dayalı Mahkeme gerekçesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki; bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 6217 sayılı Kanunun 30"uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na eklenen Geçici 3"üncü madde atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 438"inci maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Gerekçeli karar metninin son 10 paragrafı tümüyle silinerek yerine
“Her uyuşmazlık, dayandığı işlem veya olayların meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasal kurallara göre çözümlenmelidir. Davanın yasal dayanağını oluşturan 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25"inci maddeleri, anılan Kanun kapsamındaki Bağ-Kur sigortalılığı koşullarını ve bu sigortalılığa yasal karine sayılan olguları belirlemektedir. Zaman zaman anılan maddelerdeki değişikliklerle farklı kurallar öngörülmüş ise de; “kendi nam ve hesabına bağımsız çalışma” Bağ-Kur sigortalılığının temel ve ön koşulu olarak varlığını korumuştur. Başka bir deyişle, belirtilen bu ana koşulun gerçekleşmesinden sonra diğer kural ve unsurlar değerlendirilebilir.
01.10.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24"üncü maddesi ilk şekliyle, çalışma olgusunun gerçekleşmesi yanında, sigortalılığın oluşumu için, kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu da aramıştır. Bu kuruluşlara kayıt tarihi ise, sigortalılığın başlangıcı yönünden, yasal karine kabul edilmiştir. 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanun, Bağ-Kur"lu olabilme yönünden, söz konusu 24"üncü maddenin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu kaldırmış, sadece Kanunun temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulunun gerçekleşmesi durumunda, sigortalılığın oluşacağını yeterli görmüştür. Buna karşın, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun bağımsız çalışanların sigortalı olabilmeleri yönünden vergi yükümlülüğünü öngörmüş, vergiden muaf olanların da kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmaları durumunda yine sigortalı sayılacaklarını kabul etmiştir. 22.03.1985 yürürlük tarihli 3165 sayılı Kanun, sigortalılığa karine yönünden vergi kaydının, bu kaydın bulunmaması veya vergiden muaf olunması halinde, esnaf
ve sanatkâr sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kayıtlarının esas alınacağını belirlemiştir. Bu arada, 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe giren 619 sayılı KHK ile vergi kaydı olanlar ile vergiden muaf olanlardan esnaf ve sanatkâr siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olanlar Bağ-Kur sigortalısı kabul edilmiş ve anılan KHK Anayasa Mahkemesi"nce iptal edilerek, 08.08.2001 tarihinde yürürlükten kalkmıştır. Ancak bu defa 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunla düzenleme aynen korunmuştur.
Davaya konu uyuşmazlıkta; davacının Bağ-Kur sigortalılık başlangıcı itibariyle 3165 sayılı Kanunla getirilen koşullar geçerlidir. Bu durumda, vergi mükellefiyetinin yanında esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı olmak veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıtlı olmak da kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmak koşuluyla, zorunlu sigortalılık için yeterlidir.
Davacının; 20.01.1987 – 31.12.1987 ve 27.12.1991 – 23.02.1998 tarihleri arasında vergi kaydı, 21.04.1994 tarihinden itibaren devam eden Esnaf Sicil kaydı, 29.12.1997 tarihinden itibaren devam eden limited şirket ortaklığı ile 20.10.1987 – 17.02.1997 tarihleri arasında ... Bakkallar ve Esnaf Odası kaydı bulunmaktadır. Söz konusu vergi kaydına istinaden, 08.05.1987 tarihinde davalı Kurum kayıtlarına intikal eden bildirge ile 20.01.1987 tarihi itibariyle davacının, 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur tescili yapılmış, 27.05.2010 tarihine kadar sigortalı kabul edilerek primleri tahsil edilmiş ve 27.05.2010 tarihli tahsis talebine istinaden 01.06.2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmıştır. Ancak davalı Kurum tarafından yapılan denetim sonucunda; davacının oda kaydının dava dışı ... adlı kişinin kaydında kazıntı ve silinti yapılmak suretiyle oluşturulduğu, kayıtta belirtilen odaya kabul yönetim kurulu kararının da anılan kişiye ait olduğu, davacının kaydını doğrulayan başka delil bulunmadığının anlaşılması üzerine; 01.01.1988 – 27.12.1991 tarihleri arasındaki sigortalılığı iptal edilerek sigortalılığı vergi kaydı ve limited şirket ortaklığı bulunan döneme hasredilmiş ve yaşlılık aylığı iptal edilmiştir.
Her ne kadar davacının oda kaydı geçersiz ise de; davacının uyuşmazlığa konu döneme ait primleri vergi kaydının sona erdiği tarihten itibaren davalı Kuruma düzenli ve eksiksiz olarak yatırdığının anlaşılması karşısında; davacının vergi kaydı ile limited şirket ortaklığı bulunmayan uyuşmazlığa konu 01.01.1988 – 27.12.1991 tarihleri arasındaki dönemde isteğe bağlı sigortalılık iradesinin bulunduğu kabul edilmelidir. Bu nedenle davacıya bağlanan yaşlılık aylığının kesilmesine dair Kurum işlemi iptal edilerek davacının davasının kabulüyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” metninin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 11.09.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.