Esas No: 2017/711
Karar No: 2017/801
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2017/711 Esas 2017/801 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2017 / 711 KARAR NO : 2017 / 801 KARAR TR : 25.12.2017 |
ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk
|
K A R A R
Davacılar : 1-Kendi adlarına asaleten, çocukları M.Ç., B.Ç.’e velayeten
Anneleri S.Ç. ve Babaları E.Ç.
2-F.Ç.
3-G.Ç.
4-G.Ç.
5-D.Ç.
6-L.Ç.
Vekili : Av. O.A.
Davalılar : 1-Muş Valiliği /İl Özel İdaresi
Vekilleri : Av. İ.A., Av.A.Ö.
2- Karayolları Genel Müdürlüğü
Vekili : Av.M.Ş.A.
O L A Y : 1-a)Davacılar vekili dilekçesinde; müvekkillerinin murisi H.Ç.’in 29/08/2011 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası neticesinde hayatını kaybettiğini; kazanın gerçekleştiği yolun bakım ve onarımının yapılmadığı, asfalt yolun mıcır ve toprakla yama yapıldığı, yolda uyarıcı işaret ve levha bulunmadığından dolayı kazanın meydana geldiğinin tespit edildiğini; bu nedenle, ilgililer hakkında Muş Ağır Ceza Mahkemesinde E:2012/179 sayılı dosyasıyla kamu dava açıldığını; açılan iş bu davada, ilgili idarenin ihmal ve hizmet kusuru sebebiyle kazanın oluşumunda kusurlu olduğunun saptandığını; müvekkillerinin murisinin ölümü nedeniyle, müvekkillerinin destekten yoksun kaldıklarını, ayrıca derin bir manevi acıya boğulduklarını ifade ederek; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 2.000,00 TL maddi, 165.000,00 TL manevi olmak üzere, toplam 167.000.00 TL tazminatın, olay tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi istemiyle 15.8.2012 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
1-b)MALAZGİRT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 3.9.2012 gün ve E:2012/244, K:2012/181 sayı ile, “(…) Dava dilekçesi ve ekindeki belgelerin incelenmesi sonucunda, davanın idarenin ihmal ve hizmet kusuruna dayalı maddi ve manevi tazminat istemini içeren tam yargı davası niteliğinde olduğu anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 3. maddesinde yer alan “Her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemeleri bakar.” hükmü Anayasa Mahkemesi’nin 16/02/2012 tarihli ve 2011/35 Esas ile 2012/23 Karar sayılı ilamıyla iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi 3. maddenin iptali sonrasında erteleme yönünde bir karar almadığından iptal kararı derhal yürürlüğe girmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının b bendine göre, “idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları” idari dava türleri arasında sayılmıştır. Tazminat talebi içeren bu davalarda görevli yargı yolu idari yargı olmakla birlikte, bu davalara idare mahkemeleri bakmakla görevlidir. Bunun yanında, Anayasa’nın 125. maddesinin birinci fıkrasında, “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır”; 155. maddesinin birinci fıkrasında ise “Danıştay, idari mahkemelerce verilen kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunda gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar” hükmü yer almaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin 16/02/2012 tarihli ve 2011/35 Esas ile 2012/23 Karar sayılı iptal kararının gerekçesinde; idare hukukunda var olan hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk kavramlarının kişilerin gördüğü zararların tazmininde kullanılan ve kişilerin idare karşısında korunma kapsamını genişleten kavramlar olduğu; idare hukukunda, idarenin hiçbir kusuru olmasa da sosyal risk, terör eylemleri, fedakârlığın denkleştirilmesi gibi kusursuz sorumluluğa ilişkin kavramlara dayanılarak kişilerin uğradığı zararların tazmin edilmesinin mümkün olduğu; özel hukuk alanındaki kusursuz sorumluluk hallerinin ise belirli konular için düzenlenmiş olup sınırlı olduğu; idarenin idare hukuku esaslarına dayanarak tesis ettiği tartışmasız bulunan eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlara ilişkin davaların idari yargı yerlerinde görülmesinin gerektiği; bu nedenle aynı idari eylem, işlem veya sorumluluk sebebinden kaynaklanan zararların tazminine ilişkin davaların farklı yargı yerlerinde görülmesinde kamu yararı ve haklı neden olduğu söylenemeyeceğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 3. maddesi hükmü iptal edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinde dava şartları sayılmış ve madde 114/I-b’de yargı yolunun caiz olması dava şartı olarak kabul edilmiştir. 115. maddede ise, mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı belirtilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 3. maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğinden ve davalı idareler aleyhine mahkememize açılan bu dava ihmal ve hizmet kusuruna dayalı maddi ve manevi tazminat istemini içeren tam yargı davası niteliğinde olduğundan yargı yolu olarak idari yargı görevli olmakla birlikte, idari eylem neticesinde ortaya çıkan zararın giderilmesi için açılacak davalara idare mahkemeleri bakmakla görevlendirilmiştir.
Dosya kapsamı İncelenmekle; dava dilekçesi ekinde adli yardım talebi hususunda herhangi bir belge sunulmadığı gibi davanın vekille açıldığı göz önüne alındığında adli yardım talebinin reddine, usul ekonomisi gereğince ve davanın sürüncemede bırakılmaması amacıyla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/I-bve 115. maddeleri gereğince yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine tensiben karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1.Adli yardım talebinin reddine,
2.Uyuşmazlığın idari yargının görev alanı kapsamında kaldığı anlaşıldığından dava şartı yokluğu nedeniyle DAVANIN USULDEN REDDİNE…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
2-a)Davacılar vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.
2-b)Van 2.İdare Mahkemesi 31.12.2014 tarihli kararıyla Karayolları Genel Müdürlüğünü hasım mevkiinden çıkarmıştır.
2-c) Van 2.İdare Mahkemesi; 20.1.2017 gün ve E:2013/1563 sayı ile, 2918 sayılı Kanunun 110. Maddesi hükmü ile Uyuşmazlık Mahkemesinin emsal kararları birlikte değerlendirildiğinde, Karayolları Trafik Mevzuatından kaynaklandığı açık olan bu uyuşmazlığın çözümünde adli yargı merciilerinin görevli olduğu gerekçesiyle; adli yargının görev alanına giren davada Mahkemelerinin görevli olmaması ve Malazgirt Asliye Hukuk Mahkemesi"nin E:2012/244, K:2012/181 sayılı dosyasında görevsizlik kararı verilmiş olması nedeniyle, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.
2-d) Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, 10.4.2017 gün ve E: 2017/179, K:2017/234 sayı ile, 2247 sayılı Yasanın 19.maddesi kapsamında kendisine gelen bir davayı inceleyen yargı yerinin Uyuşmazlık Mahkemesine başvurabilmesi için, önceki görevsizlik kararının kesin veya kesinleşmiş olduğunu gözetmesi ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi’nin karar vermesine değin ertelemesinin gerektiği; olayda, Malazgirt Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilmiş olan görevsizlik kararı kesinleşmeden Van 2. İdare Mahkemesi’ne başvurulduğu anlaşıldığından, ortada adli yargı yerine ait kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmadığından, 2247 sayılı Yasa’nın 19.maddesinde öngörülen kararın kesin veya kesinleşmiş olması koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle; 2247 sayılı Yasanın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan Van 2. İdare Mahkemesince 20.1.2017 gün ve E:2013/1563 sayı ile yapılan başvurunun, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca reddine karar vermiştir.
2-e) VAN 2.İDARE MAHKEMESİ; 4.10.2017 gün ve E:2013/1563 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 110. maddesinde; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." kuralına yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacılar E.Ç. ve S.Ç."in müşterek çocukları, diğer davacıların ise kardeşi olan H.Ç."in 29.08.2011 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde vefat etmesi olayında davalı idarelerin kazanın gerçekleştiği yolun bakım ve onarımını yapmadıkları iddiasıyla hizmet kusurları bulunduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen zarara karşılık maddi ve manevi tazminat talebiyle Malazgirt Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/244 esasına kayıtlı davanın açıldığı, anılan davada verilen 03.09.2012 tarih ve 2012/181 sayılı görevsizlik kararı üzerine Mahkememizde bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Konu ile ilgili benzer bir uyuşmazlıkta 13.3.2017 tarih ve E:2016/717; K2017/151 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi kararında ; "2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır" gerekçesine yer verilerek adli yargı tarafından verilen görevsizlik kararı kaldırılmıştır.
Olayda, yukarıda yer verilen 2918 sayılı Kanunun 110. Maddesi hükmü ile Uyuşmazlık Mahkemesinin kararı birlikte değerlendirildiğinde, Karayolları Trafik Mevzuatından kaynaklandığı açık olan bu uyuşmazlığın çözümünde adli yargı merciilerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; adli yargının görev alanına giren davada Mahkememizin görevli olmadığına, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Birgül KURT’un katılımlarıyla yapılan 25.12.2017 günlü toplantısında:
I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın idari yargının davada görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazası nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararların davalı idarelerce tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; ancak aksine bir hüküm yoksa; karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerlerde de bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı; Kanunun, 4.maddesi ve devamında, Karayolu güvenliği konusunda hedefleri tespit etmek, uygulatmak ve koordinasyonu sağlamak amacıyla oluşturulan Kuruluşlar ve, Komisyonlar ile bunların görev ve yetkilerine, Kanunun 5 ila 12 maddelerinde; Emniyet Genel Müdürlüğünün, merkez, bölge, il ve ilçe trafik kuruluşlarının; Trafik zabıtası ve genel zabıtanın, Karayolları Genel Müdürlüğünün, Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının, Belediye trafik birimlerinin, İl ve ilçe trafik komisyonlarının bu Kanunla ilgili görev ve yetkilerinin sayıldığı; bu kapsamda da, Kanunun 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu; 13.maddesinde, karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşların, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü oldukları belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
Dava dosyalarının incelenmesinden; davacılardan Enver ve S.Ç."in müşterek çocukları, diğer davacıların ise kardeşi olan H.Ç."in 29.08.2011 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde vefat ettiği; davacıların bu trafik kazası sonucunda oluştuğu ileri sürülen maddi ve manevi zararlarının; olayda kusur ve sorumluluğu bulunduğu iddiasıyla davalı idarelerden tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan; Van 2. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Malazgirt Asliye Hukuk Mahkemesinin; 3.9.2012 gün ve E:2012/244, K:2012/181 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Van 2. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Malazgirt Asliye Hukuk Mahkemesinin; 3.9.2012 gün ve E:2012/244, K:2012/181 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 25.12.2017 gününde Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Nuri NECİPOĞLU
|
Üye Şükrü BOZER
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ |
Üye Mehmet AKSU
Üye Süleyman Hilmi AYDIN |
Üye Suna TÜRE
Üye Birgül KURT
|
KARŞI OY
03.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 25.12.2017
ÜYE
Süleyman Hilmi AYDIN